22 Aralık 2025
Facebook
Twitter
Instagram
YouTube
İstanbul
Kapalı
10°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

Hidayet’in sırrı

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Allah’tandır. Ancak ham nefisleri terbiye edebilmenin gerektirdiği haslet ve meziyetleri Cenâb-ı Hak, Rasûlü’ne nasip buyurmuş ve tâlim etmişti.

Terbiye vazifesinin zorluğu şuradadır: Ehl-i gaflet, kendisini uyandıranlara evvelâ karşı koyar. Gaflet uykusuna dalanlar; kendilerini îkaz eden kişilere, câhilce ve şuursuzca kızarlar. Peygamberimiz’e de kendi kavmi, hemşehrileri, hattâ amcası Ebû Leheb, yengesi Ümmü Cemil gibi akrabaları ağır hakaretlerde bulundular.

O’na; Yalancı! dediler, iftiralar attılar, O’nunla alay ettiler. Lâkin Cenâb-ı Hakk’ın telkini dâimâ, sabr-ı cemîl oldu: “Sen af yolunu tut, iyiliği emret ve câhillerden yüz çevir.” (el-A’râf, 199)

Efendimiz; sabırla, tahammülle İslâm hakikatlerini anlattı. Sergilediği şahsiyet ve güzel ahlâkı ve tebliğ ettiği Kur’ân hakikatlerinin gönülleri cezbeden müstesnâ güzelliği neticesinde, O’nun etrafında nasipli, bahtiyar gönüller toplanmaya başladı.

Peygamber Efendimiz ise zirve bir zarâfet ve nezâket insanı olduğu hâlde, onlardan incinmedi.

Sabırla adım adım onları terbiye etti. “Ben Ahmed-i Muhtâr’ın ayağının tozuyum!” diyen Hazret-i Mevlânâ, Peygamberimiz’den öğrendiği edebi şöyle tarif eder: “Ey müslüman! Edep nedir dersen, bil ki asıl edep; edepsizlerin her işine, kabalıklarına ve kötü sözlerine sabretmekten ibarettir.”

Seriyy-i Sakatî -rahmetullâhi aleyh- de şöyle der: “Güzel ahlâk; insanları incitmemek, kin gütmeden ve karşılık beklemeden onların eziyetlerine katlanmaktır.” Muhammed İkbal; ideal insanın ancak sabır ve tahammülle pişeceğine, ancak zorluklar ve tehlikeler içinde yetişeceğine dikkat çekmek üzere şöyle bir hikâye anlatır: Bir ceylân, diğer bir ceylâna dert yanıyordu: ‘Artık ben bu avcıların şerrinden bıktım. Zira ovalarda avcılar pusu kurmuşlar, gece-gündüz biz âhûların izinde dolaşıyorlar. Bundan sonra Kâbe’de, Harem’de yaşayacağım. Mekke’de avcıların avlanması yasaktır. Orada yatar-kalkar, orada otlarım. Artık avcı derdinden eman bulmak istiyorum. Gönlüm biraz da huzura kavuşsun!..’

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *