22 Aralık 2025
Facebook
Twitter
Instagram
YouTube
İstanbul
Kapalı
10°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

Cömertlik ve infaktan uzaklaşmak

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Günümüzün en büyük mânevî hastalıklarından biri, cömertlik ve infaktan uzak kalmak sebebiyle kalplerin katılaşmasıdır.

Kalp katılığının tedâvîsini ise Rasûl-i Ekrem Efendimiz şöyle bildirmiştir: “Eğer kalbinin yumuşamasını istiyorsan, fakiri yedir, yetimin başını okşa!..” (Ahmed bin Hanbel) Hazret-i Mevlânâ da âdeta bu hadîsin şerhi mâhiyetinde şöyle buyurur: “Fakr u zarûret içinde boğulan gönüller, dumanla dolu bir eve benzer. Sen onların derdini dinlemek sûretiyle o dumanlı eve bir pencere aç ki, onun dumanı çekilsin ve senin de kalbin rakikleşip rûhun incelsin.”

İnfâk edilmeyen mal, dura dura bozulan, kokuşup kirlenen suya benzer. Şeyh Sâdî ne güzel söyler: ‘’Para yığmakla yükseleceğini sanma. Duran su fenâ kokar. Bağışlamaya çalış. Akan suya gök yardım eder.

Yağmur yağdırır, sel gönderir, onu kurutmaz.” İnfâk eden kimse, infâkı alan kimseye karşı derin bir teşekkür hissiyâtı içinde olmalıdır. Zira bu sâyede kendisi mes’ûliyetten kurtulup, niyeti ölçüsünde büyük bir ecre nâil olmaktadır.

Dolayısıyla infâk ederken, Şeyh Sâdî’nin şu ifâdelerini akıldan çıkarmamak îcâb eder: Birisine iyilik ettiğin zaman; ‘’Ben efendiyim, beyim; o bana muhtaçtır! diye büyüklenme! Zaman kılıcı, o muhtaç kimseyi vurmuş deme! Zira vuran kılıç henüz kınına girmemiştir; mümkündür ki o kılıç bir gün seni de biçer.’’

‘’Kapına bir garip gelirse, eli boş gönderme. Allah göstermesin, belki bir gün sen de garip olur, kapıları dolaşırsın. Gönlü yaralı olanların hatırlarını sor, onlara bak. Belki bir gün sen de o vaziyete düşersin.

Sen ki bir şey istemek için kimsenin kapısına gitmiyorsun; buna şükrâne olarak, kapına gelen yoksulu kovma, ona surat asma, onu tebessümle karşıla...” Mevlânâ Hazretleri, nâzik bir hâlet-i rûhiye ile yapılan infâkın bereketini ne güzel ifâde buyurur: “Sen varlığını, malını ve mülkünü güzelce infâk et de, bir gönül al! Ki o gönlün duâsı, mezarda, o kapkara gecede sana ışık versin, nûr olsun!..”

O hâlde infâk ederken, nasıl ki malımızı veya imkânlarımızı muhtaçtan esirgemiyorsak, bir tebessümü ve azıcık bir nezâketi de esirgememek îcâb eder.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *