14 Aralık 2025
Facebook
Twitter
Instagram
YouTube
İstanbul
Parçalı bulutlu
10°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

Arap Toplumunda Kadın...

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Cahiliyet dönemi Araplarının cehalet ve hurafelerinin en belirgin yanlarından biri kadına bakış açılarıydı. O günün arap dünyasında kadın insanlık değerinden, sosyal haklardan ve bağımsız bir yaşamdan tamamen mahrumdu; topluma hakim olan inançsızlık ve vahşilik yüzünden kadın ve kız çocuğu erkeğin yüzkarası ve utancı olarak değerlendirilirdi.

Kadınlar miras almaya layık görülmezdi, ancak kılıç kullanabilen ve kabilesini müdafaa için savaşabilen (erkek)ler miras alabilirlerdi. Bir rivayete göre cahiliyet dönemi Arapları kadını tıpkı bir eşya gibi görüyordu; bu nedenle de erkek çocuk doğurmayan bir kadın, kocası öldüğünde onun eşyaları ve servetiyle birlikte, eşinin diğer hanımlarından doğan erkek çocuğa miras kalırdı!

Belgelerin de ortaya koyduğu üzere ölen şahsın büyük oğlu, babasının eşi olan üvey annesini beğenirse başına bir kumaş parçası atmak suretiyle onu miras olarak kabul etmiş olurdu! Böylece dilerse, hiçbir mehriye ödemeden, babasından kendisine miras kalmış bir kadın olarak onunla evlenebilirdi. Onu beğenmez ve evlenmek istemezse bir başka erkeğe nikahlar, mehriyesini de kendi alırdı!

Ya da onu başka erkeklerle evlenmekten hepten mahrum bırakır, öldükten sonra malına ve eşyalarına el koyabilmek için ömür boyu dul kalmasına karar verirdi! Cahiliyet döneminde bir erkeğin, üvey annesiyle evlenmesi meşru sayılıyordu; Kur’an bu çirkin geleneği yasaklamıştır. Müfessirler, İslam döneminde “Ebu Kays b. Eslet” adlı bir şahıs öldüğünde, büyük oğlunun, dul kalan üvey annesiyle evlenmek istemesi üzerine şu ayetin indiğini yazarlar: “...Kadınları miras almak size helal değildir...”

Cahiliyet döneminde birden fazla kadınla evlilik de çok yaygındı ve bu konuda hiçbir sayı veya sınırlama da yoktu. Herkesçe bilindiği üzere cahiliyet Araplarının en kötü töresi, kız çocuğunun diri diri mezara gömülmesiydi.

Kısacası onların nazarında kız çocuğu uğursuz bir yaratıktı. Kur’an-ı Kerim bu batıl düşünceyi şöyle anlatır: “Onlardan birine, dünyaya gelen çocuğunun kız olduğu müjdelendiğinde sinirinden suratı morarır ve öfkesini gizlemeye çalışır.

Aldığı bu kötü haber yüzünden evinden barkından kaçar; zillet ve alçalmayı kabullenerek bu bebeği büyüteceğine mi, yoksa onu toprağa mı gizleyeceğine karar veremez... Bilin ki pek kötü bir yargıda bulunuyorlar...” Bir arap şair bu konuda şöyle der: ‘’Kız çocuğu olan ve onu büyütüp yetiştirmeye niyetlenen bir baba için üç türlü damat olabilir; Gölgesinde duracağı bir ev, onu koruyabilecek bir koca, ya da onu bağrına alacak bir mezar! Bunların en iyisi mezardır!”

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *