Aydın ağabeyi hatırladım
ALLAH rahmet eylesin. Nedendir bilmem birden hatırıma geldi. Aydın Ali Ustaoğlu Trabzonlu bir ağabeyimdi. Karikatüristti, çizgi ustasıydı. Ramazan Güntay kardeşimle birlikte haftalık Sebil Gazetesini yayınlıyorduk. Genel Yayın Müdürü, Yazıişleri Müdürü, Haber Müdürü aklınıza ne gelirse bütün müdürlükler ikimizdeydi. Yazıyordum orada da. Gazetenin baskı amiri de, gece sorumluluğu da, paketleme ve kargolama da bizim işimizdi. Her hafta gazeteye bir kapak hazırlama işini de sevgili ağabeyimiz Aydın Ali Ustaoğlu üstlenmişti. O aynı zamanda Çemberlitaş’da bir matbaa işletiyordu. Değerli hukukçu, yayıncı Mümin Çevik ile de orada tanıştım. Bütün bunları yaparken ben aynı zamanda İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümünde okuyordum.
Aydın ağabey çok latifeli, muaşaka bir insandı. Hep yüzümüzü güldürürdü şakalarıyla. Baazan gençliğimize uygun şakalar da yapardı. Cumhuriyet Gazetesi’nde sipor servisinde bir arkadaşı da vardı. Hemşehrisi Abdülkadir Yücelman. Baazan o da Aydın ağabeyi ziyarete gelirdi matbaaya. Onunla da sohbetlerine şahit olurduk. Zannediyorum Aydın Ali Ustaoğlu ile ilgili bir şeyler yazmıştım. Şimdi çok iyi hatırlamıyorum. Orada ‘Aydın bey boş konuşmaz’ gibi bir ifade kullanmışım. Abdülkadir Yücelman takıldı. ‘Valla benim 40 yıllık arkadaşım. Hiç dolu konuştuğuna şahit olmadım’ deyince gülüştük. Tatlı muhabbetlerdi.
Aydın ağabey Kuyubaşı’nda oturuyordu. Ziyaretine gittiğimde beni hatırlamadı, Son arayışımda da eşi, onun vefat haberini verdi bana. Allah rahmet eylesin. Aydın ağabey Cumhuriyet Gazetesi’nin bulmacalarını hazırlıyordu yanlış bilmiyorsam. O bulmacalarla ilgili bir olayı çok eğlenceli biçimde anlatmıştı. Birisi o bulmacayı çözmeye çalışıyor ama, çok da hızlı gidemiyormuş. Aydın ağabey onu bir süre izledikten sonra, ‘ben o bulmacayı hiç sorularını okumadan çözerim’ diye iddia etmiş. Karşıdaki şaşkın bakışlarla ‘yok canım, o kadar kolay değil’ demiş. İddialaşmışlar. Aydın ağabey bulmacayı önüne alıp sağdan sola, yukarıdan aşağıya kelimeleri sıralayıvermiş. Adam şaşırmış tabi. Sonra gülerek durumu açıklamış ve o kişi ile çok iyi dost olmuşlardı.
1893 yılında Torino’da doğan 1975 yılında ölen Pitigrilli’nin çok eğlenceli, basit hikeayeleri vardır. Aydın ağabeyin o bulmaca şakası bana hep Pitigrilli’den okuyup çok eğlendiğim hikeayeyi hatırlattı.
Bir gazete okuru, çok şuh bir hanım. Pastanede oturup kahvaltısını yaparken gazetenin fal köşesini çok dikkatli okuyor. Adamın birinin çok dikkatini çekiyor. Zaten şuh bir hanım hangi erkeğin ilgisini çekmez?
Kadın günlük fal yorumunu çok ciddiye alıyor. Bugün şanslı gününüz. Bir erkek size pasta ısmarlayacak. Derken garson geliyor. Şu yandaki bey size pasta ikram ediyor diyerek pastayı bırakıp gidiyor. Bir başka gün, bugün size tebessümle bakan bir erkeğe karşı çok dikkatli olun. Onun hayatınızda çok önemli bir yeri olacak diyor. Kadın pastaneden çıkıp giderken adam ona çarpıyor ve gülümseyerek özür diliyor.
Günlük fal köşesinde söylenen her şey çıkıyor. Kadına evlenme teklif ediyor adam. Evleniyorlar. İlk gecenin sabahına adam kahvaltıdan sonra daktilonun başına geçiyor.
Kadın; ‘bu ne acele, yazı çok mu lazım, bırak şimdi balgünlerimizin tadını çıkaralım’ diyor.
Adam, ’ haklısın karıcığım, ama ben gazeteciyim ve günlük gazeteye her gün vaktinde yazmam gerek’ diyor.
-Ne yazıyorsun bakim diyor kadın.
-Gazetenin fal köşesini yazıyorum. Günlük fal yorumları yazıyorum diyor. Hangi gazete bu diye soran kadın aldığı cevapla şaşkınlık deryasına gömülüyor. Çünkü o gazete her gün fal yorumlarını okuduğu gazetedir.
