11 Aralık 2025
Facebook
Twitter
Instagram
YouTube
İstanbul
Parçalı bulutlu
13°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

Nükleer Santrallerimiz

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

1956 yılında başlayan bir macera. 1956’da Tunçbilek Nükleer Santrali faaliyete geçti. 1967’de Avcılar Nükleer Santrali işbaşı yaptı. 1973’de Hopa’da 1975te Aliağa’da bacalar tüttü. O günden bu yana bu santrallerin bacaları zehir püskürtüyor. 1984’te Afşin’de bacalar kusmaya başladı. Özallı yıllardır. 1088’de Ambarlı ve Osmangazi 1989’da Çatalağzı bacalandı. 2003’te Çan ve 2004’te yine Afşin’de son santral olmalı.

Sahipleri de sanayiciler, siyasetçiler ve bankalar. Devlet kurumları, devlet adamları, devlet terbiyesi almış kişiler. Gel gelelim insan hayatına değer verilmemiş. Şimdi de verilmiyor. Başka yapılmaya çalışılan santraller de var. Nükleer ve termik santraller enerji üretmek için vaz geçilmez. Ama insanımız vaz geçilir mi? Demek ki, insanımız vaz geçilirmiş. Bacalara filtre takılması lüzumsuz masraf olarak algılanıyor. İşin garibi iki santral de bizzat devletin. Onların bacaları filtreli mi? Konu haber yapılmasa kimse bilmiyor zaten. O bölgelerde yaşayanlar biliyor, evinde akciğer hastası olanlar biliyor, erken ölümlerle aile fertlerini kaybedenler biliyor. Herkes çektiğini biliyor. Belediye Başkanları, Milletvekilleri, Emniyet Müdürleri, Valiler, Kaymakamlar, siyasi parti il ve ilçe başkanları, akla gelebilecek devlet yetkilileri hep görmezden gelmiş, susmuş, geçiştirmiş. Çözüm o günden bu yana getirilmemiş, geliştirilmemiş. 1956 ve 2019 yarım asırdan bile fazla bir zaman dilimi, On binlerce devlet görevlisi, yetkilisi gelip geçmiş, hiç biri mesuliyetini idrak etmemiş ve insanlarımız ölmeye, hastalanmaya devam ediyor. Bu santrallerin para ihtiyacını da 9 Türk bankası karşılıyor.

Bu santralin sahiplerinden kimilerinin de basın -yayın organı var. Şeker fabrikasının da 3 tane santrali var. Peki bu kadar büyük vakaya tüm insanlar nasıl gözlerini kapatabiliyor?

Bir süre sonra gündemden çıkacak bu mesele. Birkaç gün basınyayı organlarında bilen-bilmeyen konuşmacılar hiç birisi hakikat yanlısı olamadan, ikbal getirecek şekilde anlatacaklar. Sonra mesele bir hafta önceki gibi bilinmez, hatırlanmaz, yok sayılacak. Her meselede tavrımız bu değil mi?

Bir filtre 12 bin euro imiş. Sanayici için getirisi olmayan masraf gibi algılanıyor. Yahu zaten devlet istediğiniz her teşviki veriyor. Bankalar arkanızda. İstediğiniz kırediyi istediğinizi şartlarda alıyorsunuz. Sonra borçlarınız affediliyor. O halde yapın bu masrafı. Size emek veren insanlar sağlıklı olsun, ölmesin. Konu tekrar gündeme gelinceye kadar zaman kazandık diyerek bacalara filtre taktırma işini ihmal edenlerin namusundan, insaf ve vicdanından hatta insanlığından şüphe etmek hakkımızdır.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *