06 Aralık 2025
Facebook
Twitter
Instagram
YouTube
İstanbul
Açık
15°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara
Ortadoğu Gazetesi KÜLTÜR-SANAT HAK DOSTLARINDAN AZİZ MAHMUD HÜDAYİ HAZRETLERİ

HAK DOSTLARINDAN AZİZ MAHMUD HÜDAYİ HAZRETLERİ

Aziz Mahmud Hüdayi hazretleri, 1541-1628, Anadoluda yetişen, irfanından ve vakfından günümüzde dahi ümmetin müstefid olduğu, maneviyat semamızın yıldız şahsiyetlerinden biridir.

Cüneydi Bağdadi'nin neslinden olup, '' seyyiddir''. Bunu Resulullah efendimize hitaben yazdığı ilahilerden birinde;

''N'ola eylersen Hüdayi' ye nazar,

Ceddim ü pirimsin ey kan'ı ata'' diyerek dile getirirken, diğer bir ilahisinin;

''Ceddim ü pirim sultan,

Sensin ya Resulallah...''

mısralarıyla  ifade eder. Hüdayi hazretlerinin; ilim ve irfan hizmetlerinin yanı sıra, ibretlerle dolu hayatı da başlı başına bir ders mahiyetindedir.

Nitekim zirve seviyede bir tahsil hayatının ardından tayin edildiği müderrislik ve kadılık makamları, kendisine toplum nezdinde büyük bir itibar kazandırmıştı. Lakin o, karşılaştığı hadiselerdeki manevi işaretleri gönül gözüyle okumasını bildi ve hakikat iklimine yöneldi.

Kulu hakk'a vasıl edecek vesileler meşhur tabiriyle mahlukatın nefesleri adedince çoktur. Kadı Mahmud Un Hakka vuslat yoluna yönelmesine de,  bir karı- kocanın  manevi sırlarla dolu davası vesile oldu. Samimiyetle bu davanın peşine düşünce, kendisini Üftade Hazretlerinin kapısında buldu.

İrşadına nail olduğu Üftade hazretlerinin dergahında, evvela şan-şöhret, makam- mevki ve servetin; Hakka vuslata mani olan nefsani prangalarını yırtıp attı.

Böylece kendi tabiriyle '' Matlab' I  Ala ve Maksadı aksa'' yani; en yüce gaye olan Cenabı Hakka yakınlığın vecd ve istiğrak içinde bir kulluk hayatına nail oldu. 

Tasavvufun en mühim gayelerinden biri de kulu '' tevhid'' in ruhuna aykırı olan ''Arzı endam'' gafletinden kurtarmaktır. Ona bir ''Abdi-aciz'' olduğunu idrak ettirmektir. Fani bir imtihan alemi olan bu dünya da Cenabı Hakka karşı '' Arzı hal'' üzere yani, edep, tevazu ve hiçlik ikliminde bir kulluk hayatı yaşatabilmektir.

Tıpkı Mevlana hazretlerinin ilmin zirvesinde olmasına rağmen, henüz kalbi hayatta yeterince mesafe almamış olduğu dönem için ''hamdım'' demesi buna mukabil Şemsi Tebrizi adında bir dervişin gönlüne attığı ilahi aşk kıvılcımı ile adeta tutuşup kendisine ötelerden pencereler açıldığı zaman ki haline '' Piştim'' ve '' Yandım'' demesi gibi.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *