06 Aralık 2025
Facebook
Twitter
Instagram
YouTube
İstanbul
Açık
15°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara
Ortadoğu Gazetesi KÜLTÜR-SANAT MUHAMMED BİN: KA'B El-KURAZİ....

MUHAMMED BİN: KA'B El-KURAZİ....

Muhammed İbn. el-Kurazi şöyle anlatıyor:

'' Bir zamanlar Ömer İbn. Abdülaziz ile Medine  i  Münevvere'de karşılaştım.  O vakit gayet yakışıklı, ter ü taze bir gençti ve bolluk içinde yaşıyordu. Daha sonra Halife olduğunda yanına gittim,  izin isteyip içeri girdim. Onu görünce şaşırdım ve yüzüne şaşkın şaşkın bakmaya başladım. Bana:

''Ey Muhammed, niçin öyle hayretle bakıyorsun?'' dedi. '' Ey Müminlerin Emiri, renginiz uçmuş, bedeniniz yıpranmış,   saçlarınız ağarmış ve dökülmüş! Sizi bu halde görünce hayretimi gizleyemedim'' dedim. Bunu üzerine Ömer İbn. Abdülaziz şöyle dedi: '' Ey Muhammed, ben kabre konulduğundan üç gün sonra görsen kim bilir ne kadar şaşıracaksın? O zaman karıncalar gözlerimi  çıkarmış, gözlerim yanaklarımın üzerine akmış, ağzım burnum kan ve irinle dolmuş olur. İşte o zaman beni hiç tanıyamazsın ve daha çok şaşıracaksın. Şimdi bunları bırak da sen bana İbn. Abbasın Resulullah sav den rivayet etmiş olduğu hadisi tekrar et...(Hakim)

Mühim olan, şu fani hayatı kısa veye uzun yaşamak değil! Mühim olan mümin gönüllerden adeta bir hüsni hal kağıdı olarak, güzel şehitliklerle  İlahi huzura yüz sürme bilmek...''

Zaman, kalbi ve gönlü uyandırma zamanı. Bu fani hayat, son nefesle bitecek. Lakin ruha ölüm yok! Bu  sebeple kalbi inkişaf ettirmek zaruri. En ağır ve mühim dersimiz de bu!.

İbadetle muamelatla, güzel ahlaka, salih ve sadıklarla beraber olarak, bu dersi geçmemiz şart.

Unutmayalım ki, ölümden korkmanın bir faydası olmadığı gibi, ondan kaçmak değil, iman ve salih amellerle güzelce hazırlanarak ölümü bir ''şebbi arus'' yani'' düğün gecesi güzelliğine dönüştürebilmek.

Zira Mevlana hazretlerinin buyurduğu gibi: '' Oğul! herkesin ölümü kendi rengindendir, insanı Allah'a kavuşturduğunu düşünmeden ölümden nefret edenlere, ölüme düşman olanlara, ölüm korkunç bir düşman gibi görünür. Ölüme dost olanların karşısına da dost gibi çıkar''.

Ey ölümden korkup kaçan can! İşin aslını, sözün doğrusunu istersen , sen aslında ölümden korkmuyorsun, sen kendinden korkuyorsun''.

Çünkü ölüm aynasında görüp ürktüğün, korktuğun, ölümün çehresi değil, kendi çirkin yüzündür. Senin ruhun bir ağaca benzer. Ölüm ise, ağacın yaprağıdır. Her yaprak ağacın cinsine göredir''.

Cenabı Hak cümlemizi rızasına muvaffık bir kulluk hayatı yaşayıp, iman selametiyle can emanetini teslim edebilen bahtiyar kullarından eylesi.....

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *