23 Aralık 2025
Facebook
Twitter
Instagram
YouTube
İstanbul
Parçalı bulutlu
10°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

Osmanlı Padişahları'nın İslam'ı Yüceltme, Gayretleri...

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

İslam'ın doğuşundan şu içinde bulunduğumuz zamana kadar birçok müslüman milletler,  

Allah'ın dinine yardımcı olmuşlardır. 

Kıyamete kadar da İslam ümmetinden bir topluluk bu Din-i mübin'i ayakta tutmaya devam edecektir.

''Ey iman edenler!

İçinizden kim dininden dönerse, Allah onun yerine ileride öyle bir millet getirir ki; 

Allah onları sever, onlar da Allah'ı severler. Mü'minlere karşı alçak gönüllü, kafirlere karşı başları dik ve güçlüdürler. 

Allah yolunda cihad ederler, hiçbir kınayıcının kınamasından korkmazlar.

İşte bu, Allah'ın öyle bir lütfu ihsanıdır ki, onu dilediğine verir. 

Allah'ın lütfu geniştir, her şeyi bilendir.'' 

(Maide; 54)

Bazı Osmanlı müfessirleri, bu Ayet-i kerime'de; Araplar'dan sonra İslam'ın bayraktarlığını üstlenen Osmanlı Türkleri'ne işaret edildiğini söylemişlerdir. 

Gerçekten de Osmanlı hanedanı; 

din-i İslam'ın bekasını ve vatanın muhafazasını gaye edinerek cihanşümul bir devlet kurmuş ve İslam'ın nurunu cihanın dört bir köşesine yayarak,  

Türk Milleti'nin Ayet-i kerime'de zikredilen vasıflara mazhar bir millet olmasının öncüsü olmuşlardır.

Oruç Beğ; 

''Tevarih-i Al-i Osman'' adlı eserinde; 

Osmanlı padişahları'nın ''İ'la-yı Kelimetullah'' 

ve vatanı muhafaza yolunda gösterdikleri gayreti, küfrü ve kafirleri yok etme yönünde sarfettikleri büyük azmi övgü ve takdire şayan bulmuş, bu hanedanın İslam hükümdarları arasında zikredilmeye değer çok büyük işler yaptığını cihana duyurmuştur.

Bunların kıssaları asıldır. Zira bunlar gazilerdir ve galiplerdir. 

Hakk Te'ala'nın buyruğu üzerine yürüyücülerdir. 

Fi sebili'llah Hakk yoluna durmuşlardır. 

Gaza malını cem edip Cenab-ı Hakk'ın yoluna sarf edicilerdir. 

Sırat-ı müstakim üzre olup, Hakk'dan yana gidicilerdir. 

Din yoluna gayretlilerdir. 

Dünyaya mağrur değillerdir. Şeriat yolunu gözeticilerdir. 

Ehl-i şirkden intikam alıcılardır ve garibleri sevicilerdir. 

Ondördüncü asrın başında kurulan Osmanlı Devleti, dünya tarihinde eşi ve emsali görülmemiş bir yapıya sahipti. 

Asr-ı saadet ve Hulefa-i raşidin devirlerinden sonra hak ve adalette çok dikkatli, İslam ve ehl-i sünneti yaşamaya çok riayetli idi.

Dünya tarih sahnesinde yüzyıllar boyunca hüküm sürüp, müstesna yeri olan Osmanlı İmparatorluğu, Avrupa, Asya ve Afrika'da İslam dininin yayılması 

için büyük bir aşk ve şevkle mücadele ve mücahede etmiş, kuruluşundan yıkılışına kadar İslamiyet'in bayraktarlığını yapmıştır. 

Başlangıçta bir beylik iken çok kısa zamanda imparatorluğa dönüşen Osmanlılar; 

gerek zamanının gerekse günümüzün tarihçi ve ilim adamlarının dikkat ve hayranlığını celbetmiştir.

 

Osmanlı gitti huzur bitti:

Bu uğurda yaşadıklarından dolayı onlar için yaşam da, ölüm de birdi. 

Onlar İslam'dan uzak ve şerefsizce yaşamaktansa ölümü tercih ediyorlardı. 

Bugün Osmanlı coğrafyası olan Irak, Suriye, Yemen ve Libya taş üstüne taş kalmadı. 

Zalim batılılar ve diğer İslam düşmanı devletler, Osmanlı coğrafyasında yaşayan müslümanların erkek, kadın ve çocuk demeden öldürüyor. 

Evleri harabe, geride kalan çocukları yetim, kadınları dul kaldı. 

Bugün Akdeniz sahilleri cenaze yığınağına dönüştü. 

Evet; Osmanlı gitti huzur bitti.

***

''Ya Rab, bu uğursuz gecenin yok mu sabahı?

Mahşerde mi biçarelerin, yoksa felahı!

Nur istiyoruz...Sen bize yangın veriyorsun!

Yandık! diyoruz...Boğmaya kan gönderiyorsun!

Esmezse eğer bir ezeli nefha, yakında

Ya Rab, o cehennemle bu tufan arasında

Toprak kesilip, kum kesilip Alem-i İslam;

Hep fışkıracak yerlerin altındaki esnam!

Bizar edecek, korkuyorum, Cedd-i Hüseyn'i

En sonra, salib ormanı görmek Harameyn'i

Bin üç yüz otuz beş senedir, arz-ı Hicaz'ın

Ateşli muhitindeki suzişli niyazın

Emvacı huruş-aver olurken melekuta

Çan sesleri boğsun da gömülsün mü sükuta?

Sönsün de, İlahi, şu yanan meş'al-i vahdet

Teslis ile çöksün mü bütün aleme zulmet?

Üç yüz bu kadar milyonu canlandıran iman

Olsun mu beş on sersemin ilhadına kurban?

Enfas-ı habisiyle beş on ruh-u leimin

Solsun mu o parlak yüzü Kur'an-ı Hakim'in?

İslam ayak altında sürünsün mü nihayet?

Ya Rab, bu ne hüsrandır, İlahi, bu ne zillet?

Mazlumu nedir ezmede, ezdirmede mana?

Zalimleri adlin, hani öldürmedi hala

Cani geziyor dipdiri...Can vermede masum

Suç başkasınındır da niçin başkası mahkum?

La yüs'ele binlerce sual olsa da kurban;

İnsan bu muammalara dehşetle nigeh-ban!

Eyvah! Beş on kafirin imanına kandık;

Bir uykuya daldık ki; cehennemde uyandık

Madam ki, ey adl-i İlahi yakacaktın...

Yaksaydın a mel'unları...Tuttun bizi yaktın''

Mehmet Akif Ersoy

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *