''Yetimi güzel terbiye ederek büyütenle Kıyamette beraber oluruz.'' (Buhari).

''Akraba veya yabancı bir yetimi kendisini kurtarana kadar bakana Cennet vacip olur.''(Ebu Davud)

Allah'ü Te'âlâ, yetim bulundurulan ve ona iyilik yapılan evi sever.''

(Taberani)

''Yetime yakın ol, ona acı, başını okşa, beraber yemek ye! Böyle yapanın, kalbi yumuşar ve ihtiyaçları karşılanır.'' (Haraiti)

''Evlerin en iyisi, yetime iyilik yapılan evdir. En kötüsü de yetime kötülük edilen evdir.'' (İbni Mace)

''Çocuklarının hepsini aynı derecede tutup, yetime haksızlık eden Allah'tan uzaklaşmış olur.'' (İbni Asakir)

''Yetimlerin, fakirlerin geçimini üstüne alan, Allah yolundaki bir mücahid gibi veya gündüz saim, gece kaim sevabına kavuşur.''

(Buhari)

Cennette ''Dar-ül-ferah'' denilen köşke, ancak, müminlerin yetimlerini sevindiren girer. (I.Neccar)

''Kalbinin yumuşamasını ve hacetinin görülmesini istersen, yetime acı, onun başını okşa ve ona yediğinden yedir.(Taberani)

''Yetimi ağlatmaktan sakının!(İsfehani)

Şu iki zaif hakkında Allah'tan korkun! Dul kadın ve yetim çocuk.

(Beyheki)

''Yetim talebesine gücünün yetmediği işleri teklif eden hocaya elim bir azap vardır.'' (İ.Rafii)

''Kıyamette, Allah katında büyük günahların en büyüğünden biri yetim malı yemektir.''

(İbni Hibban)

Hz.Peygamber yetimlere nasıldavranırdı...?

Kur'ân-ı Kerîm'de yetimin muhâfazasına dâir pek çok âyet-i kerîme vardır. Allah Te'âlâ, yetimlere karşı hassas olmayı şöyle telkîn eder:

''Yetime karşı kahretme! Kötü muâmelede bulunma!'' (Duhâ, 9)

''…Yetimlerin haklarını vermekte tam adâleti gözetin. Yaptığınız her iyiliği, Allah mutlaka bilir.'' (Nisâ, 127)

Hayâta gözlerini yetim olarak açmış olan Allah Rasûlü'de:

''Yetime karşı şefkatli bir baba gibi ol!''tavsiyesinde bulunmuştur.(Heysemî)

Diger bâzı hadîs-i şerîflerde de şöyle buyrulur:

''Müslümanlar içinde en hayırlı ev; içinde yetime iyi davranılan evdir.'' Müslümanlar içinde en kötü ev de yetime kötü davranılan evdir.'' (İbn-i Mâce)

''Bir kimse, müslümanların arasında bulunan bir yetimi alarak yedirip içirmek üzere evine götürürse, affedilmeyecek bir suç işlemediği takdirde, Allah Te'âlâ onu mutlaka cennete koyar.'' (Tirmizî)

''Bir kimse sırf Allah rızâsı için bir yetimin başını okşarsa, elinin dokunduğu her saç teline karşılık ona sevap yazılır…'' (Ahmed)

Rahmet Peygamberi Efendimiz, toplumdaki kırık kalplere karşı, gerekli ictimâî vazîfelerin yapılmasını ısrarla tavsiye ederlerdi.

Bir defâsında:

''Kim mes'ûliyeti altındaki kız veya erkek yetim çocuğuna iyi davranırsa; o ve ben cennetteşöylece beraber bulunacağız.'' buyurarak iki parmağını yanyana getirmişlerdi.

(Buhârî)

Hazret-i Peygamber'e birisi kalbinin katılığından şikâyet etti. Allah Rasûlü de o kişiye tedâvî olarak:

''Eğer kalbinin yumuşamasını istiyorsan fakiri doyur, yetimin başını okşa!'' tavsiyesinde bulundu. (Ahmed)

Pek ulvî bir rûha sahip olan Fahr-i Kâinât Efendimiz, ümmetinin yetimleriyle bizzat meşgul olmuşlar ve insanlik âlemine şu güzel misâli hediye etmişlerdir:

''Ben, her mü'mine kendi nefsin'den daha ileriyim, daha yakınım. Bir kimse ölürken mal bırakırsa o mal kendi yakınlarına âittir. Fakat borç veya yetimler bırakırsa, o borç bana âittir; yetimlere bakmak da benim vazîfemdir.'' (Müslim)

Enes, şöyle anlatır:

''Vefâtı esnâsında Rasûlullah'ın yanındaydık. Bize üç defâ:

''Namaz husûsunda Allah'tan korkun!'' dedi. Sonra da şöyle buyurdu:

Emriniz altındaki insanlar hakkında Allah'tan korkun, iki zayıf hakkında Allah'tan korkun: ''Dul kadın ve yetim çocuk. Namaz husûsunda Allah'tan korkun!"

Sonra, ''namaz, namaz'' diye tekrar etmeye başladi. Mübârek lisanlari söylemez olunca bile rûh-i mübârekleri çıkıncaya kadar bunu içten içe tekrar edip durdular. (Beyhakî)

Hazret-i Peygamber'in, yetim olarak dünyâya gelmesi ile dünyâda ve âhirette yetimlik izzet ve şeref kazandi.