Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu, Gaziantep’te düzenlenen Belediye Başkanları Çalıştayı’nda, dış politikayı tamamen değiştireceklerini savunanarak şunları kaydetti: “180 derece değişecek dış politika. Ortadoğu Barış ve İşbirliği Teşkilatı kuracağız. Türkiye-İran-Irak ve Suriye. Egemen güçlerin hakim olduğu bir Ortadoğu coğrafyasına barış gelmez. Barışı getirecek olanlar buradaki halklardır, buradaki devletlerdir. Beraber bir araya geleceğiz. Barış, huzur içinde yaşayacağız.” Mısır’la asla kavga etmeyeceğiz. Suriye ile Irak’la, İran’la kavga etmeyeceğiz. Hiç kimseyle kavga etmeyeceğiz. Kavga hiçbir topluma yarar getirmiş değil. ‘Yurtta barış Dünya’da barış’ barış varken niye kavga? “ ifadelerini kullandı.

Demokrasi, özgürlük, İnsan hakları ve refah vadiyle sayılan ülkeler dış müdahalede bulunanlar tarafından ne hale getirildi. Evleri başlarına yıkıldı üzerlerinden emperyalistlerin paletleri geçti. Bu ülkelere karşılıksız gerçek demokrasi özgürlük ve refah getirmek isteyen tek ülke Türkiye’dir. Türkiye’nin yaptığı her milli politikanın karşısında ABD ve Avrupa var. Bu ülkeleri ve ülkemizi parçalamak isteyenlerle aynı politika benimsemek, ülkenin kurucu partisinin politikalarına uygun düşer mi?

Cumhuriyetin kurucusu olan partinin ülkenin milli dış politikasını “180 derece değiştireceğim” açıklama yakışmamıştır. ABD ve Avrupa Birliğinin Türkiye karşıtlığı politikalarını benimsemek, Kıbrıs’ı, Doğu Akdeniz, Libya ve Suriye’de oluşturulan PKK/YPG oluşumuna karşı duramamak demektir.

Emperyalistlerin söylem politikaları, hangi ülkelere huzur, demokrasi, refah ve barış getirmiştir ki milli politikadan dönüşle, dış güçlerle barış, huzur ve refah getireceği inancı bu milletlerde var olsun. ABD ve Avrupa politikalarını İktidar hırsıyla kayıtsız şartsız ana muhalefetin kendisine ortak politika olarak belirlemesi, Suriye’de terör devletinin kabul edilmesi sonucunu doğuracağı endişesi yaratmaz mı?

Ülkemizin dış politikasında değişim, Ortadoğu’ya barış insan hakları demokrasi ve refah getireceğim söylemleriyle ülkeleri zorla işgal edilerek halkı evlerinden yurtlarından eden, millî kaynakları ve petrollerini çalanlarla aynı amaçta birleşme anlamı taşıyacağını hepimiz biliyoruz.

Türkiye’nin karşı olduğu, Suriye’nin en önemli petrol yatakları olan, Rakka ve Deyrizor’u PKK’ya teslim eden ABD ve Avrupa birliği ülkelerinin politik anlayışla aynı çizgiye gelecek olması, kurucu iradenin parti politikalarıyla bağdaşır mı? Vatandaş olarak soruyoruz.

ABD ve Avrupa sizden ne istedi, sizler ne vaat ettiniz? Türkiye’nin yaptığı milli her faaliyetin karşısında ABD var. Dış politikada 180 derece değişimle ülkeyi emperyalistlerin emellerine uygun hale getirip, yerel ve demokrasi güçlerini destekleyerek terör devletini kurabilmek için ülke dışında, ülkemizin bütünlüğü yönelik projelere karşı canı pahasına görev alan kahraman askerlerimizi, ülke içine geri çekilmesinin yollarını arayanlara destek olarak algılanmaz mı?

Biden, Erdoğan’a karşı politikamız var, “hükümeti muhalefetle birlikte değiştireceğiz” derken. Sayın Cumhurbaşkanı’na ve Türkiye’ye karşı nasıl bir anlaşma yaptığınızı açıklamanız gerekmez mi? Milli politikada 180 derece değişim. Atatürk’ün Emperyalistlerle mücadele eden kurucu partisi olarak, tüm milli ve milliyetçi siyasi akımların sizin kurucu partinizin içinden çıktığından habersiz olarak, emperyalistlerle aynı çizgiye gelmek olmaz mı? Türkiye’ye bu kadar ağır mülteci yüküne karşı 15 yıldan bu yana 7 milyar doları dahi veremezken, şimdi ne oldu da size verecek.

Gaziantep’te iş adamları Suriye’de yatırım yapacak dediniz? Siz dememişmiydiniz dış yatırımcılara Türkiye’ye yatırım yapmayın, güvenli ülke değildir diye.

Şimdi Gaziantepli iş insanları hiçbir güvencesi olmayan Suriye’ye neye karşılık niçin yatırım yapmasını istiyorsunuz. Neden ABD ve Avrupalı iş adamları ilgilendiği özgürlük ve demokrasi getireceği bu ülkelere kendi iş insanlarıyla refah getirmek için yatırım yapmaz.

Türkiye’nin milli politikalarına rağmen bu ülkelerle muhalefet olarak birlikte hareket etmenizden anlaşılan; Erdoğan’a karşı durduğunuz tüm politikalara bende karşıyım, bende sizler gibi düşünüyorum anlamı çıkıyor. Kıbrıs’ta, Libya’da, Doğu Akdeniz’de, Karadeniz’de, Kafkaslarda Suriye ve Irak politikasında sizler gibi düşünüyorum.

Birlikte bu politikalarla Erdoğan’ı devirelim. Karşı çıktığınız Türkiye’nin politikaları iktidara getirin birlikte hayata geçirelim anlamı çıkmaktadır. Bilinmelidir ki Kurtuluş savaşında ve 15 Temmuzda Türk milleti, tüm farklılıkları bir kenara koyarak ‘mevzu vatansa gerisi teferruattır’ anlayışıyla birlik ve beraberlikle tüm zorluklara karşı direnmiştir. Türkiye Millî politikalarından ve Milli menfaatlerinden vazgeçerek, HDP ve dış İşbirlikçilerle ülkenin güneyinde yeni bir devlet kurulmasına asla müsaade etmez.

Türkiye’nin milli politikalarına karşı işbirliği yaptığınız tüm bu devletlerin politikaları ülkemiz için güvenlik ve milli beka meselesi iken, içinden çıkılmaz sorunlardan olan PKK/YPG operasyonlarını durduruyorum, Kıbrıs’ı size veriyorum, Libya’da, Akdeniz’de Karadeniz’de sizin politikalarınızı kabul ediyorum! Bunlar Erdoğan’a karşı olma pahasına, millî menfaatlerimizi yok sayıyorum demektir.

Atatürk’ün 1912 ve 1920 yıllarında Suriye ve Irak'ın bağımsız bir devlet olması düşüncesini, Emaneti olan Musul, Süleymaniye, Kerkük ve Musul’da, Suriye'nin kuzeyinde oluşan siyasi yapılanma Türkiye için bir "beka sorunu" haline dönüştüğünden haberdar değil misiniz? Cumhuriyetin kurucu partisiyiz deyip, Atatürk’ün kurucu ilkelerini ve milli politikalarını yok sayarak, her fırsatta ‘Biz Cumhuriyetin bekçisiyiz’ diyen CHP’ yönetimine bende diyorum ki; Sizin bekçi olduğunuz mahallede cumhuriyeti çalar götürürler.