Büyük Osmanlı Devletinin devamı olarak küllerinden yeniden var olan Türkiye Cumhuriyeti, Türk Devletlerinin ve Türk milletinin kalbi ve beynidir.

Türkiye Cumhuriyetinin, Türk dünyasının lideri pozisyonunda olduğunu, hiçbir Türk aklından asla çıkartmamalıdır.
Bir insanın vücudu gibi düşünürsek Türkiye, Türk milletlerini organize ve öncülük eden, yol gösteren, dengesini sağlayan, komuta merkezi beyni konumundadır.

Türk topraklarının paylaşılmasına, Türklerin beyninin felç edilip kalbinin durdurulmasına yönelik 1281/1913 tarihleri arasında bilinen en az yüz proje hayata geçirilmeye çalışılmıştır.

Ülkemizin kalbini ve beynini besleyen büyük ana damardan biri de Azerbaycan toprağıdır. Türkiye’ den Azerbaycan’a ve Türk Cumhuriyetlerine akan damar bilinçli olarak tıkandı.

Azerbaycan yıllarca kendi öz toprağından, öz yurdunda garip bırakıldı, bu aziz, şehit kanlarıyla sulanmış topraklar 30 yıl Ermeni işgalinde bırakılmak zorunda kaldı.

Türkiye Cumhuriyetinin güçlenmesi, irade sahibi Cumhurbaşkanı ve Azerbaycan Cumhurbaşkanı ile iki devlet bir millet anlayışı ile güç birliği yaparak, Azerbaycan ve Türk ordusunun büyük mücadelesi ile bu tıkanan ana damar şehit kanlarıyla yeniden açıldı.

Azerbaycan’ın öz topraklarını işgal eden Ermeniler olduğu halde, tüm emperyalistlerin Azerbaycan’a yaptığı baskılara rağmen kardeş ülke Türkiye’nin desteğiyle öz toprağını azat etti.

Türk dünyası, Türkiye liderliğinde kardeş Azerbaycan ve diğer Türk coğrafyaları ile birlikte yeniden ayağa kalkma eski sağlıklı günlerine kavuşma, yeniden dünyada barış ve sükûnu sağlama gayretleri, tüm engellemelere rağmen birlikte başarıldı.

Türkiye Cumhuriyeti Doğu Akdeniz’deki haklı mücadelesinde ülkesinin milli menfaatlerini engellemeye çalışan, tüm dış güçlere karşı milli menfaatlerini korumaya muktedirdir.

Yunanistan’ı ülkemize karşı kışkırtan Fransa ve diğer ülkelerin kural tanımaz haydut anlayışıyla meşru haklarımıza tecavüz etme cüretinin akıbeti kendileri için de Ermenistan’ın akıbeti gibi sonuçlanacaktır. 

Türkiye Cumhuriyeti küllerinden yeniden doğarak, vatanının bağımsızlığı için yedi düvele karşı yiğitçe savaşıp gelişmiş donanmaları boğaza gömerek, bağımsız Türkiye Cumhuriyetini kurma iradesini göstermiştir. Bu şanlı zaferin ruhunu milli Türk gençleri hiçbir zaman unutmamalıdır.

Doğu Akdeniz'de Türkiye'nin en meşru haklarına, milli menfaatlerine tecavüz girişimi halinde, hukuki ve haklı her yola başvurabilecek gücü ve cesareti de elbette vardır.

Milli menfaatleri için gerek siyasette gerekse askerî alanda kararlı iradesi ile savaşı bile göze almaktan kaçınmayacaktır.
Elbette Cumhurbaşkanımızın her platformda söylediği karşılıklı çıkar ilişkilerimiz, kazan kazan ilişkimiz saklı kalmak kaydıyla, ülkemizin hiçbir zaman savaş önceliği yoktur.

Savaşı hiçbir aklıselim istemez, ülkemizin milli menfaatleri ve bağımsızlığı için son seçeneği olacaktır.

Mavi vatan bizim milli bekamız için ne kadar kutsal ise Karabağ da bütün Türkiye Cumhuriyeti'nde yaşayan Türkler ve Türkistan coğrafyasındaki Türk birliğinin bekası için önemli ve kutsaldır.

Ermenilerden Karabağ’ın alınması, bu birliğimiz ve bekamızın devamı için şart ve elzemdi. Türk ordularının kudreti ile Karabağ Türk topraklarına katılarak özgürleştirildi.

Emperyalistlerin bilinçli olarak tıkadığı bu koridor açılarak, Türk coğrafyasına bağlanması sonucu, Kafkaslardaki gücümüz ve birliğimiz de tamamen pekişmiş olacaktır.

Atatürk ileri görüşlülüğüyle, Azerbaycan Nahçıvan bölgesine “Orası Şark Türkistan kapısıdır.” Diyerek, Müslüman ve Türk coğrafyası ilişkilerimizin ne kadar önemli gördüğünün tespitini yapmıştır.

Bugün güçlü Azerbaycan ve Türk ordusunun birlikte başarı sağlaması, Emperyalistleri çok ciddi rahatsız etmiştir.
Ülkemize yönelik içte ve dıştaki aktörlere yaptırılan açıklamalar, ülkemizi karıştırma gayret ve gelişmeler buna işaret ediyor.
Amerika’nın, “demokrasi götürme” bahanesiyle değişik ülkelerde milyonlarca insana ne acılar çektirdiğini hepimiz iyi bilmeliyiz.

Joe Biden'ın Cumhurbaşkanı Erdoğan için "Onu darbeyle değil seçimle devireceğim. Bence ona çok farklı bir yaklaşım uygulamalıyız. Muhalif liderleri desteklediğimizi açıkça göstermemiz lazım…” ifadelerini kullanması da hayra alamet değildir.

Ülkemizdeki muhalif siyasetçilerin açıklamalarının zamanlaması ve içeriği de aynı paralelliktedir. Yapılan açıklamalar ve sonrası gelişmeleri dikkate alarak ülkemizi korumak, içten ve dıştan olması muhtemel tehditlere karşı tüm tedbirleri almak gerekmektedir.

Türkiye’ye başta Suriye olmak üzere birçok cepheden saldırmaya, ülkenin içindeki gayri millileri ve gafilleri hareketlendirmeye, işbirlikçileriyle birlik olup her fırsatta ülkeyi karıştırmaya, Türk Milletinin kalbini durdurup beynini felç etmeye, Türk birliğinin dengesini bozmaya çalışacaklardır.

Biz Milliyetçilere düşen kendi ülkesine düşman, hain ve gafillere ülkenin vatanseverleri olarak fırsat vermemektir.

Bu aziz topraklar için kanımızı dökmeye daima hazırız. Ülkemizin milli menfaatleri ve öz kaynaklarına sahip olmak için artık, yeni bir diriliş ve milli bir direniş kaçınılmaz hale gelmiştir.

Çünkü ülkemiz ve geleceğimiz tehlikededir. Bu diriliş ve direnişin temeli ise Erdoğan ve Bahçelidir. Ülkenin bağımsızlığı için milli birlik zihniyetiyle yerli ve milli güçler eliyle birlikte bu hamle gerçekleştirilecekdir.