Tarihin seyri içinde Türk milletinin kudretli ve muhteşem bir hayatı vardır. Türk milleti cesurdur, Millet için vatan için yüksek davalar için idealleri için gerektiğinde canını feda etmekten çekinmeyecek kadar cesurdur.

Türk milleti, Cumhuriyetimizin 102’inci yılında yeni bir yolun yolcusu ve yeni bir kaderin sahibi olma durumundadır. Bu yol Türkiye’yi yeryüzünün en ileri ülkesi yapmak isteyenlerin yolu olacaktır.
Bu yol iki yüzyıldan beri soysuzlaşma, millî benliğinden kopararak başkalarına sığıntı olmak, yabancıları taklit etmek, Batının sefahat ve ikiyüzlü sömürgeci barbar yüzüne özenme gibi hareketlerin devam etmeyeceği, bunların ezilip bir daha hortlamamak üzere katliamcıların yok edileceği bir yoldur.
Türk milletinin kutlu güç kaynağı bin yıldan beri benimsemiş olduğu inanç birliği ile birlik, beraberlik ve iç barış ülküsüdür. Türk milleti insanlık Tarihinde ve medeniyet hayatında üstün bir yeri ve vaziyeti olmuştur. Cihan devletleri kurarak yüzyıllar boyu adaletli hakimiyetini sürdürmüştür.


Türkiye; milletler arası hayat ve siyasetin en hareketli sömürgeci emperyalistlerin göz diktiği jeopolitik bir kuşağın üzerinde bulunmaktadır. Aynı zamanda Avrasya kıtasının stratejik ve jeopolitik bir odağıdır.
Türk milletinin bağımsız, hür, güçlü ve müreffeh bir devlet halinde yaşaması en mutlu bir ülküdür. Yeryüzünde bugün sözde medeniyetin çok ileri gittiği, barbarlığın arttığı ve Birleşmiş Milletler Teşkilatının bir gerçek olmakla beraber her milletin hayatı kendisinin alacağı milli savunma ve güvenlik tedbirlerine bağlıdır.


İnsanlığımızdan utanır hale geldiğimiz bu günlerde; Müslümanların Filistin’de-Gazze’de uğradığı katliam ve soykırım göstermiştir ki; her millet milli haklarını ve menfaatlerini koruyabilmek için kuvvetli olmaya ve kendi güvenliğini teminat altında bulundurmaya mecburdur. Böyle olmadığı takdirde ne Birleşmiş Milletler Teşkilatı nede İnsan Hakları Beyannamesi bir devletin bağımsızlığını ve toprak bütünlüğünü korumaya yeterli olmuyor, olamaz.


Türkiye Cumhuriyeti olarak, kendi güvenliğimizi ve milli savunmamızı güçlü bulundurmaya mecburuz. Bugün modern silahlar, teknolojik araç ve gereçler çok ilerlemiştir. Savunma Sanayide ülkelerin yerli ve milli üretimlerinin önemi de her gün daha fazla önem kazanmaya başlamıştır.


Ülkemiz istenen seviyeye gelmemiş olsa da kara, deniz ve havada milli savunmamızla ilgili araç ve gereçleri kendimiz üretir hale geldik. Geçmişte para ile alamadığımız savunma sanayi araçlarını en son teknoloji ile kendimiz üretmekteyiz. Sözde müttefiklerimizden parasını verdiğimiz halde alamadığımız silahların ihracatını yapar hale gelmenin haklı gururunu yaşıyoruz.
Bir milletin bağımsızlığı ve hürriyeti her şeyin üstündedir. Devletimizin korunması, vatanımızın bütünlüğünün güvenlik altında bulundurulması her fedakarlığa değecek bir husustur. Bunun için Türkiye kendi bulunduğu bölgede etrafı barbarlarca çevrilen, ülkemiz üzerinde planları olan emperyalistlere karşı ve bütün komşularından tek tek, milli savunma gücü bakımından üstün olmalı ve bu üstünlüğü devam ettirmelidir.


Dünyanın kaderinin, bir başkanın iki dudağı arasında ve havaya kalkan bir elin veto insafına kaldığı günümüzde, başkalarının iyi niyetine, ikiyüzlülerin demokrasi ve insan hakları yalanlarına inanarak, güven içinde yaşamak mümkün değildir.
Ülkemize tehdit edenlerin silahlı kuvvetlerinden daha üstün kuvvetlere sahip olmalı ve Türkiye için bugün izlenen değişmez bir milli siyaseti, milli savunmayı, birlik ve bütünlük içinde millet olarak sahip çıkmalı ve savunmalıyız. Türk milletinin vasıfları ve Cumhuriyetin kuruluşundan beri izlenen barışçı tutum, Türkiye’ye kendisini diğer milletlere anlatmak hususunda yararlı bir faktördür.


Türkiye kendi varlığının koruması için daima güçlü olmaya ve güçlü olmanın yolunu bulmaya mecburdur. Bunun için Türk Silahlı Kuvvetlerinin, daima caydırıcı, vazgeçirici bir vasfa, bir kuvvete, hatta üstünlüğe sahip olması kesinlikle gereklidir. Devletimizi yönetenler her an Türk Silahlı Kuvvetlerini harekete hazır bulundurmalıdırlar.


Yakın Doğu’da şaşırtıcı ve büyük olayların ve felaketlerin yaşandığı günümüzde, Milli savunmamızı, mili birlik ve beraberliği her şeyin üstünde tutarak iç siyaset kaygılarının üstüne çıkmak ve milli varlığımızın, bütünlüğümüzün korunması için feragatli, sabırlı, vefakâr, olayların önünde giderek, büyük hamlelerle girişmek zorundayız.


Milli birliğimizle emperyalizmin barbarlığı karşısında, Türk milletinin kendi varlığını meşru savunma duygusundan doğmuş şuuruyla, Türk milliyetçiliği duygusuyla, Türk milletinin ve ülkemizi bölüp yıkmak isteyen her türlü yabancı ideolojilerin baş düşmanıdır.


Türk milleti şartlar ne olursa olsun, şerefli tarihine ve vakarına yaraşan davranışlarla her sahada daima hakkın ve hakikatin temsilcisi olmuştur. Bu karakteriyle ne kadar övünse azdır.
Türkiye Yüzyılında, Türkiye’nin barışçıl dünya politikasıyla ciddi ağırlık ifade eden önemli bir güç elde etmesi sağlanmış, milletler tarihi sahnesinde önemli ve değişik görevler ve sorumluluklar almıştır.
Türk milletinin önemli görev ve sorumlulukları vardır. Bunu milli tarihimiz, milli kültürümüz ve medeniyetimiz belirlemiştir. Milletimizin insanlık alemine karşı vazifelerini yerine getirebilmesi, bütün darboğazları aşması ve yeryüzündeki ileri milletler seviyesine müreffeh ve kudretli bir Türkiye yüzyılının var olması için her bakımından en ileri duruma getirilmesi, tarihin tevarüs ettiği milli mirasın bizlere yüklediği sorumluluğunun gereğidir.