Gelişmiş ve teknik özellikleriyle dünyanın gündeminden düşmeyen TİHA, 40 bin feet irtifada 24 saat uçuş gerçekleştirebilen ve yaklaşık 6 ton kalkış ağırlığı bulunan Bayraktar AKINCI TİHA 400 kilogram dahili ve 950 kilogram harici olmak üzere toplam 1.350 kilogram faydalı yük taşıma kapasitesi ve harekat yarıçapını doğrudan artıran uydu haberleşmesi ile 5 bin kilometrelik uçuş menziliyle ön plana çıkıyor.

Kendine özgü bükümlü kanat yapısı ve 20 metre kanat açıklığı ise platformun çok sayıda mühimmat taşımasına imkan sağlamaktadır.

Tam otomatik uçuş kontrol ve üç yedekli oto pilot sistemi, yer sistemlerine bağımlı olmaksızın tam otomatik iniş ve kalkış özelliği, GPS bağımlılığı olmaksızın dahili sensör füzyonu ile seyrüsefer özelliği, çift yedekli SATCOM+çift yedekli LOS ile uydu vasıtasıyla komuta edilebilme platformun başlıca özellikleri arasında sayılıyor.

Milli savunmamıza Türk silahlı kuvvetlerine güç veren, dostta güven düşmana korku salan Bayraktar AKINCI TİHA geleneksel keşif, gözetleme, istihbarat, elektronik harp ve işaretleme niteliklerinin yanı sıra havadan yere ve havadan havaya taarruz görevi icra edebilme kapasitesiyle çatışma alanlarında belirleyici rol oynayacağına kesin gözüyle bakılıyor.

Havadan havaya, havadan yere akıllı mühimmat bırakabilmesine imkan sağlayan altyapısıyla F-16 ve F-4’lerin görevlerini üstlenebilecek, böylelikle TSK’nın kinetik vuruş gücüne katkı sağlayan maliyet-etkin bir platform. SOM-A gibi seyir füzesi taşıma özelliği ile düşman hava savunma sistemlerinin menziline girmeden hedefleri imha edebilecek, yine havadan havaya Gökdoğan ve Bozdoğan gibi füzeler ile hava muharebelerinde İHA, helikopter ve savaş uçakları için tehdit teşkil edecek, TSK unsurları için taktiksel üstünlük kazandırmakta.

Bayraktar AKINCI TİHA, bir taraftan bu teknolojinin etkin bir kullanıcısı olarak TSK’nın muharip yeteneklerinin geliştirilmesine katkı sağlarken diğer taraftan rekabetçi, milli ve yerli üretici bir firma olarak küresel İHA endüstrisinin Türkiye tarafından şekillenmesini de sağlamıştır.

Dünya basının gündeminde sürekli ilk sırada yer alan Selçuk Bayraktar’ın Türkiye’ye kazandırdığı milli teknoloji, dış basında konu edilmeye devam ediyor.

Göklerdeki üstünlüğümüze her gün bir yenisinin eklenerek milli savunmamız üstünler liginde yerini aldığı ortamda, milli teknolojideki sürekliliğimizi bırak duraklamayı, siyasi iradede hafif bir gevşemede dahi tüm milli kazanımlarımızı yok edecektir. Milli ve yerli teknolojideki üstünlüğümüz, Suriye, Libya ve Azerbaycan’daki başarılarımız neticesinde, tüm dünyanın gözü ülkemizin üzerindedir.

ABD Balkanlar ile Akdeniz ve Ege'de varlığını göstermek, Türkiye'nin ilerleyen gücünü baskılamak ve durdurmaya çalışmak için Dedeağaç başta olmak üzere ülkemizin stratejik bölgelerde üs kurmaya devam ediyor.

ABD silahlanma konusunda Türkiye’yi baskıları artırmak, kendi silah pazarındaki payının küçülmesine fırsat vermemek ve dünya üzerindeki teknoloji egemenliğini koruma gayreti içinde, Türkiye’nin milli hamlelerini durdurmak, ekonomisine zarar vermek ve mevcut iktidarın siyasi iradesini kırmak için ellerinden gelenleri, içimizdeki işbirlikçileriyle yapmaya çalışıyorlar. ABD geçmişte bunu yaptı mı? yaptı.

1938 sonrası Atatürk’ün ölümüyle başlayan süreçte, Atatürk’le birlikte savaşmış komutanların, Atatürk’ün emperyalistlerle ilgili mücadelesi ortada iken emperyalistlere güvenerek Atatürk’e rağmen, ülkenin milli sanayisinin geleceği iyi analiz edilmeden, büyük bir yanlışa düşülerek milli üretimin önü siyasi iradenin eliyle kestirilmiştir.

Ülkemiz o zor şartlarda vatansever girişimciler tarafından sınırlı imkanlar seferber edilerek, üretimi yapılan “Uçak ve Silah” fabrikalarının kapatılması ülkenin gelişmesi engellenmiştir.

Milli ve yerli teknolojinin önünü kesen emperyalistlerce verilen sözlere inanılarak, millî ve yerli üretim engellenmiştir. Ülkenin tüm kazanımlarını ve milli teknolojik yatırımlarımızı yine siyasi iradenin eliyle yok ettirilmiştir. Türkiye Cumhuriyeti’nin mevcut siyasi iradesi, Türkiye’nin silah sanayindeki dışa bağımlılığını, yerli ve milli projelerimizin geliştirerek son verilme aşamasına getirmiştir.

Milli projelerimizi bürokrasinin engellenmesinin de önüne geçilmiştir. Milli ve yerli üretimde öz güven kazanan ülkemizin tüm güçleri birleşerek, siyasi iradenin desteği, geçmişin kötü örneklerinden de alınan ders ve siyasi kararlılıkla mili hedeflere, yerli ve milli teknolojiyle yol almaya devam ediyor.

Milli konularda herkesin uyanık olması, milli ve yerli projelerde milli kaynakları ülkesinin ve milletin menfaatine sunan siyasilere destek verilmelidir.

Ülkeyi geçmişte ABD himayesine sokan, kendi üretimimizi milli sanayi teknolojimizi durduracak bir siyasi iradeyi iktidara getirmek, ülkemizin tüm kazanımlarını aynen geçmişte olduğu gibi yok etmemize, ülkenin bir seksen yılını daha heba etmemize sebep olacağını unutmayalım.

Mili düşünen tüm milletin fertleri ile siyasilerin ve ülkeyi yönetmeye aday olan muhalefet partilerinin de ülkemizin ali menfaatleri için Bayraktar ve milli üretim yapan diğer yerli şirketlerle işbirliği yapmalı, iletişime geçmeli. Fabrikalarını üretim tesislerini gezmeli ve iktidara geldiklerinde birlikte ülkenin milli teknolojisini daha üst seviyelere nasıl çıkaracaklarını millete samimi olarak anlatmalıdırlar.

Milli savunmada ne kadar başarılı olduğumuzu dünya İHA-SİHA-TİHA’ları konuşurken, dış basında her gün farklı başarı hikayeleri yazılırken, Türkiye’nin milli savunma sanayindeki muazzam gelişmeyi görmeyen içimizdeki bir kanadın ellerine fırsat geçmesi halinde,1938 Atatürk sonrasında olduğu gibi, Türkiye’yi yine aynı yere çekme niyetinde olduğunu biliyoruz. Ülkenin kaldıramayacağı, kabul edilemez o acı gerçekleri yeniden yaşatmayı istiyorlar.

Aynen uçak sanayi, silah sanayi ve devrim arabalarında olduğu gibi fırsat kolluyorlar. ABD ülkemizi tehdit eden stratejik bölgelerde üs kurması, Yunanistan’dan gelen haberlerin, ülkemizin milli bekasının korunması için ne kadar doğru yolda olduğunu göstermektedir Yunanistan, Azerbaycan, Libya ve Suriye’de Doğu Akdeniz’de olanları görmesiyle, kendi ülkesi için endişeye düştüğü, ‘Türkiye bize karşı üstünlük sağlıyor’ haberleri kendi basınında yer almaya devam ediyor.

Emperyalistlerin ülkemiz üzerinde oynadığı oyunlardan ve yaşadığımız acı geçmişimizden ders almayarak, emperyalistlerin süslü laflarına yine kanarsak hiçbir başarı sağlayamayız.

Siyasi iradenin ülkenin milli menfaatlerine yönelik kararlılık iradesiyle, tüm baskı ve yıldırmalara rağmen bu yoldan dönülmüyorsa, devlet aklıyla geçmişteki yanlışlıklardan alınan derslerin neticesidir.

1938 sonrasını Türkiye’nin yeniden yaşama ihtimali var mı? Elbette ver! Geçmişten ders alınmadığı, dışardan talimat alan bir siyasi iradenin iş başında olması haline, tüm kazanımlarımız yok olacak, geçmişte yapılan yanlışlar dizisine aynen devam edilecektir.

Bunun için emperyalistler içimizdeki işbirlikçileriyle ülkenin iyiliğine dair hiçbir projesi olmayanlar, algı ve yalanlarla fırsat kollamaktadır.

Ülkeleri için bir vizyonu olmayan bu zavallıların ülke gerçeklerini, gücünü ve milli kazanımlarını karartmak küçümsemek için tek yaptıkları şey, ‘algıları olguların’ önüne geçirme gayretleridir.

Türk topraklarını paylaşmak isteyen emperyalistlerin 1281-1913’e ve 1938’den bugüne ülkemiz üzerindeki planlarını her zaman canlı ve gündemde tuttuklarını unutmamalıyız.

Milli birliğimize, Millî ülkümüze, Milli kazanımlarımıza, Tutku-İnanç- Hayal ve Azim’le sahip çıkalım…