Bugün, bütün darbelerin anası olan 27 Mayıs'ın hüzn-ü devriyesi... Her üç kahramanın idam sehpasına vakarla, gururla, inançla yürüdüğü bu idamlar, milletimizin yüreğine kor ateşi gibi düştüğü gündür. Hukuk ve adaletin ayaklar altına alınarak, idam sehpasına gönderilen bu üç adam değil, bizatihi milli iradenin kendisi, tarihi, kültürü, değerleri ve inançlarıyla milletimizdi! İdam sehpasında son sözü “Devletime ve milletime ebedi saadetler dilerim” olan rahmetli Menderes’in aziz hatırasına sahip çıkmak millet olarak hepimizin boynunun borcudur.

Milli kişilik bu, millî kimlik bu, milli şahsiyet bu, millî mesele bu. Haksız ve adaletsiz olarak İdama götürülürken abdestini alıp iki rekât namaz kılan, altındaki sandalyeyi kendisi iterek düşüren ve celladına sen çekil, o sandalyeyi ben iterim diyen Fatin Rüştü Zorlu’nun hatırasına sahip çıkmakta hepimizin milli ve manevi bir borcudur.

Türkiye’nin en başarılı bir Maliye Bakanı olduğu halde sırf geçmişte darbecilere istedikleri imtiyazları sağlamadığı için kendisine kin beslenen adalet timsali Hasan Polatkan’ın hatırasına da sahip çıkmak, milli düşünen her vatanseverin boynunun borcudur. Bu utancı yaşatanlar, Türkiye Cumhuriyetinin seçilmiş hükümetini deviren, onları yargılayan ve asanlar hayatlarını milletin nefret dolu bakışları altında utanç içinde sürdürmek zorunda kaldılar.

Bu cinayete ortak olanlardan bazıları geçmişte yaptıklarının utancıyla sonradan vicdan yapıp, biz Yassıada’da katliam yaptık diyerek suçlarını ikrar etseler de tarihin ve milletin hükmünden asla kurtulamamışlardır.

Milli ve maneviyatı yüksek devlet adamı Rahmetli Özal’ın gayretiyle Menderes ve arkadaşlarının kabirlerinin İmralı Adasından İstanbul’a taşınması, tam 30 yıl sonra gerçekleşti, bu asil davranış aziz şehitlerimize bir vefa örneğiydi. Türk Milletinin gönlündeki yaraya merhem olan Cumhurbaşkanı Erdoğan’da yine asil bir davranışla, tam 60 yıl sonra idamların yapıldığı utanç adasının adını, Yassıada’dan; Yaslıadaya dönüştürdü.

Geçmişin vesayetçi zihniyetini tarihe gömerek, Demokrasi ve Özgürlükler Adası haline getirilmesi, “dava için kefenimizle bu yola baş koyduk” diyen lider Erdoğan’a nasip oldu.

Demokrasi ve Özgürlükler Adası ülkemizin geçmişten bugüne verdiği istiklal ve istikbal mücadelesini anlatma, gönüllerimizdeki milli ve hasbi sevginin nişanesi oldu. Ne mutlu bizlere! Rahmetli Menderes’in, “yeter söz milletindir” çıkışı, Erdoğan’ında aynı çizgide “ yeter karar milletindir” ifadesiyle iki lider birbirini tamamlayarak, Erdoğan bu siyasi anlayışla ülkenin kaderini değiştirerek siyasi davasını 20 yıldır aralıksız sürdürmektedir.

Türkiye’nin çok partili siyasi hayata geçiş sürecinde yenilgiyi hazmedemeyen zihniyetin neler yaptığını ve iktidar olmaları halinde neler yapabileceğini, milletimizin her ferdinin ve özellikle gençlerimizin iyi bilmesi için iyi anlatılmalı ve anlamaları sağlanmalıdır. Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün hastalığının ve vefatının ardından tek parti CHP yönetimi ülkenin üzerine bir kâbus gibi çöktüğü gerçeğini unutmayalım ve unutturmayalım.

Bu çöküş, Kurtuluş Savaşından sonra başlatılan milli kalkınma hamlesinin önünün tek parti zihniyeti tarafından bilinçli bir şekilde kesilmesi, mesafe kat edilen tüm milli yatırım, üretim ve çalışmaların teker teker akamete uğratılmasıyla son buldu. O dönemde üretilen uçakların, Kayseri’de toprak altında gömülü bulunduğunu unutmayalım.

Merhum Başbakan Menderes’in 10 yılda Türkiye’nin kat ettiği mesafeyi yaşı altmışın üzerinde olanlar çok iyi bilir, bunları genç kuşaklarımıza anlatmalıyız. Geçmişte yaşananları iyi anlamalarını sağlamalıyız.

Merhum Demokrasi Şehidi Menderes’in yaptığı barajlar, köprüler, yollar ve bütün bunlarla beraber uçak üretiminden demir yollarına, silah yapımından tarımın geliştirilmesine kadar pek çok kritik milli üretim projesi, idam edilen Başbakan dönemde hayata geçirilmişti.

Ülkenin gelirinin yükseltilmesi, ülkeyi barajlarla, yollarla, sanayi tesisleriyle donatması milleti memnun ederken, birilerinin de rahatsızlığına yol açmıştı, yerli ve milli olan her şeyi maalesef husumetle hayatlarının merkezine koydular! Ardı ardına gelen demokrasi ve kalkınma dalgalarına karşı, daha sonra da sık sık başvuracakları bir yönteme sarıldılar ve üç demokrasi kahramanını şehit ettiler.

Sınırlarımızın bekçisi, milletimizin güven kaynağı kahraman Mehmetçiğimizin içinden devşirdikleri dışa bağımlı, satılmış cuntacılar vasıtasıyla milli iradeyi tehditle, baskıyla, silahla, yeri geldiğinde kanla alt etmeye çalıştılar. Sadece darbe yapanları değil, daha ne bekliyorsunuz kışkırtmasıyla ordumuzun içine darbe virüsünü sokanları yıllarca darbelerle ülkemizin enerjisini, ülke düşmanlarının menfaatlerine harcatanları da bu millet asla affetmeyecektir.

Emperyalistlerin içimizdeki uçbeyliğini yapan darbeciler, aynı zamanda ülkemizdeki bölücülük cereyanlarının değirmenine de su taşımışlardır, hala taşımaya da devam etmektedirler.

Demokrat Parti’nin ezanı aslına döndürmekten kapalı camileri açarak, Türkçe’nin bin yıllık birikimine sahip çıkmış, milletin taleplerine verdiği her cevabı yüzlerine atılmış bir tokat gibi görüyorlardı.

Bugünün Demokrat partisinin de şimdi kimlerle birlikte yol yürüdüğüne bakmak gerek! ‘Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir’ ilkesinin hayata geçirilişini hesapsız, sorumsuz bir şekilde kullandıkları iktidar gücünün kendi ellerinden kayıp gidişi olarak değerlendiriyorlardı. Bu zihniyet geçmişte, Menderes’e hangi inançla saldırdılarsa, rahmetli Özal’a, Erbakan’a aynı saldırıyı yaptılar.

Şimdi de Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ve Devlet beye aynı nefret duygularıyla dış güçlerle birlik olup, geçmişten hiç ders almamışçasına ülkesini yok etme pahasına saldırıyorlar.

Asil Türk milleti baskı ve zulüm altında 1960 da yapamadığını,15 Temmuz darbe girişiminde başarmıştı. Sokaklarda satılmış, ipi dışardan çekilen hainlere karşı canı pahasına Erdoğan’la birlikte milletin bağımsızlığı için mücadele verirken, tankları alkışlayan, televizyon başında darbenin sonucunu bekleyenler işte yine bu günün sözde demokrat amcalarıydı. Merhum Menderes’ten rahatsız oldukları gibi Cumhur ittifakının ülkemizin en büyük yönetim reformunu hayata geçirmesinden de rahatsız oldular. Dün ezandan, İstiklal Marşı’ndan, bayraktan, milli birliğimizden ve beraberliğimizden rahatsızdılar, bugünde yine Türkiye’nin bölgesinde güçlenmesiyle aynı rahatsızlıkları devam ediyor.

Geçmişte de darbeden, emperyalistlerin desteğinden felaketlerden medet umuyorlardı, bugün de gayri milli davranarak dış güçlerden medet umanlar, yine dış destekli güçlerle seçilmiş hükümeti devirmenin yollarını arıyorlar.

Türkiye Cumhuriyeti 2023 hedeflerine ulaşma yolunda Cumhur ittifakıyla ilerledikçe, gençlerimiz kendi gelecekleri olan 2053 ve 2071 vizyonlarına sahip çıktıkça milletin iradesi ve gücü, Allah’ın yardımıyla bu gayri milli zihniyetin ülke aleyhine beyhude çırpınışları devam edecektir.

Dengeleri değişen dünyada, güçlenen ve bölgesinde oyun kuran ülkemizde, bugün demokrasimize gölge düşürmeye çalışanlara dikkat ettiğimizde, hepsi de vesayetçidir, darbe ve 27 Mayıs hayranıdır. Hepsi de vesayet rejimlerine karşı gibi gözükse de, o darbelerden en çok faydayı görenlerde bunlardır.

Bunlar 28 Şubat meftunudur. Bunların hepsi de 15 Temmuz’a tiyatro diyerek, milletimizin milli destansı mücadelesini küçümsemeye çalıştılar. Bu zihniyeti savunanlar her fırsatta kendi ülkesini yurt dışında şikâyet eder haldeler. Hepsi de geçmişten bugüne militarist uç örgütlere, teröristlere karşı derin muhabbet besler.

Cumhuriyetin Kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e “Atatürk” demekten imtina edenleri baş tacı ederler. Yerli ve milli olan her şeye karşı çıkar, kendi milletinin milli kaynaklarına millete yapılan hizmetlere de düşmandırlar.

Millî iradeden umutlarını kestikleri için darbecilerden, yabancılardan, terör örgütlerinden medet umar haldeler. Mavi Vatanda, Suriye’de ne işiniz var? İdlib’de ne işiniz var? Libya’da ne işimiz var? Buralarda ne işimiz olduğunu zamanla çok çok iyi anlayacaklar.

İdamlara şahitlik eden ‘Demokrasi ve Özgürlükler Adası’ Türkiye’nin 61 yıllık demokrasi mücadelesi yanında, gelecekte ülkenin hedeflerinin de sembolü olacaktır. Menderes ve arkadaşlarının milletimizin kalbindeki mümtaz yeri her geçen gün daha da güçlenerek ilelebet devam edecektir.

Darbe sürecinde Hindistan’a gönderilen, idam kararlarının hukuki ve meşru olmadığını, insanlık duygularıyla uyuşmadığını belirterek trajediyi engellemek için çırpınan merhum Başbuğ Alparslan Türkeş’i de rahmetle yâd ediyoruz. Demokrasi şehidimiz Rahmetli Menderes ve arkadaşları başta olmak üzere ülkemizin istiklali ve istikbali için mücadele eden tüm aziz kahramanlarımıza, Gazi ve silah arkadaşlarına, bu uğurda vatanı için canını veren tüm aziz şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyoruz.