Türk milletinin üç asırdır, Türkiye Cumhuriyeti’nin de bulunduğu günden beri yabancı kuşatma altında olduğunu kabul ediyorsanız,  almamız gereken tavır, Türk milletinin milli direncini güçlendirecek çalışmalarda yer almamızdır. 

Yabancı kuşatma gerçeğine gözünüzü kapatıyorsanız, bu yazıyı okuyup gözünüzü de boşuna yormayın.

Evet, asil Türk milleti üç asırdır Avrupa, Asya ve Afrika kıtalarından gelen yabancı kuşatma karşısında direnme savaşı vermektedir.

Özellikle Türk milletini Anadolu’dan atma savaşı başlatan Haçlı zihniyetinin durmaksızın yürüttüğü saldırı her geçen gün dozunu artırmaktadır.

Avrupalıların Türk milletinin AB içinde görmeye tahammülleri yoktur. Hatta İstanbul’da görmeye tahammülleri yoktur. Ankara’da, Kayseri’de Erzurum ve Diyarbakır’da görmeye tahammülleri yoktur.

Türk Milletine karşı girişilen yabancı kuşatma yalnız Avrupa yönünden gelmiyor. Doğu’da Çin üzerinden gelen yayılımcı baskı, bugün Orta Asya’yı tehdit altında tutmaktadır. İran Türklüğü asırlarca hükmettiği toprakların yöneticisi değildir. Çoğunluğa sahip olduğu topraklar üzerinde azınlık muamelesine tabi tutulmuştur. Bu baskı yirmi birinci asırda hala sürmektedir.

Görünen yabancı kuşatma dışında yürütülen milli kültür kuşatmasında daha korkunç yıkımlara sebep olduğu, gençlerimizi gayri milli düşünceyle yabancılaştırma, millî ve ahlaki değerlerden uzaklaştırmaya sebep olmaktadır.

Üst makamlarda bulunan milli düşünen yetkililerinde, Türkiye’nin en büyük meselesinin eğitim olduğunu söylüyor. Yabancıların her alanda bilinçli ve programlı olarak Türkiye’nin üzerine tehlikeli bir süreçte saldırdığı bu günlerde, Türkiye’nin en büyük meselesi yalnız eğitim değil, milli eğitimdir.

Türkiye son yetmiş yılda eğitim seviyesi bakımından önemli bir ilerleme kaydetmesine rağmen, millî eğitim konusunda zafiyet gösterdiği için, bugün Türk çocukları yükseköğretimde Türkiye’ye hizmet etmeyi değil, gelişmiş ülkelerde çalışmayı hedeflemektedir.

Milli direncin yıkılmasını hazırlayan sebeplerden biri de yabancı ülkelerden taklit edilen eğitim sistemlerinin uygulanmaya konmasıdır. Ezberci eğitim sistemiyle Türk çocuklarının hafızası gereksizce doldurulurken, kendi ayakları üzerinde durmayı öğrenme konusunda eğitim yapılmamaktadır.

Düşünün ki fakülteyi bitiren gençlerin yüzde doksanı devletten iş bekliyor. Kendi üretimiyle girdi yaratmayı bilgi ve birikimini ülkesinin değeri için kullanmayı aklına bile getirmiyor. Dolayısıyla tüketim toplumunun bir üyesi olmakla, ‘Allah’tan sağlık devletten aylık’ formülünü en büyük hedef olarak seçiyor.

Bütün bunlar, Türk toplumunun yabancı kuşatmalar karşısında kendini savunacak dirence sahip olmasını zorlaştırmaktadır.

Bir kere kendi kendine yetme konusunda acze düşen bir kişinin toplum ve ülkesi için yapabileceği bir fedakârlık olur mu?

Olmaz. İstesek de olamaz. Bugünün şartlarında olmuyor da. 

Ne oluyor o halde?

Türkiye, yabancı kuşatmalarla sürekli kendi kabuğuna çekilmek isteniyor.

Neredeyse kendini başkalarına iyi göstermek için, Türk’e has bütün değerlerinden fedakârlık yapacak!

Ülkemizde milli eğitim yapmayan yabancı kuşatma amaçlı okullara karşı, Atatürk’ün gayri milli okullara karşı verdiği mücadeleyi hep birlikte örnek almalıyız.

Eğitimi milli ülkelerde geçerli olan anlayış budur. Milli direnç sahibi insanlar hayalcilikle suçlanır. Çağın gidişatına aykırı davranmakla yaftalanır, toplumdan dışlanmaya çalışılırlar. Evet, Türkiye’de bu tanımın çerçevesine giren camia, Türk vatanını ve milletini seven, vatansever milliyetçi ülkücü camiadır.

O halde, her türlü suçlama, saldırı ve dışlanmalara rağmen Türk milletinin milli direncini güçlendirmek için, daha büyük fedakârlık yapması gereken vatansever milliyetçilerdir.

Vatansever milliyetçiler bu iradeye sahiptir. Şuanda gayri millilerin milli olan her şeye saldırdığı, gündem dışına çıkarılmak istenen vatansever milliyetçiler ülkesi için toparlanmalı, Türk milleti için yapması gerekenleri hayata geçirmelidir.

Çünkü bugün Türk milletinin vatansever milliyetçilere her zamankinden daha çok ihtiyacı vardır. Yoksa haçlı zihniyetinin ülkemizde yaşattığı acı gerçeklerle bir kez daha karşı karşıya kalırız.