CHP’nin ‘İkinci Yüzyıla Çağrı Vizyonu’nu açıkladığı toplantıyı vatandaş nasıl algıladı?

Türkiye küresel ekonomik kriz ile başa çıkarken, Amerikalının çıkıp küresel ısınma teorisi anlatması vatandaşı pek ilgilendirmedi, Gerçeklerden uzak, başka bir dünyalıları dinler gibi dinlendi. 

CHP’nin umut bağladığı Amerikalı, Almanya’nın enerji krizi yaşamasının sorumlularından da biri. Muhalefetin iddia ettiği ülke sorunlarına, somut ve güven verecek bir mesajda olmadı.

En son tek adamlık eleştirisi yapacak olan Kılıçdaroğlu “Tek Adam” eleştirisi yaptı.

Kendi partisinde iki yıldır kurultay yapmayı unutan Kılıçdaroğlu’nun “Tek Adam Rejimi’ne karşıyız” demesi de inandırıcılıktan uzak bir başka hikaye idi.

ABD Büyükelçisi Flake’in Kılıçdaroğlu'na önerdiği Jeremy Rifkin’in, Kılıçdaroğlu’na başdanışman olması seçmene olumlu yansıdığı söylenemez. 

Bu adamın Kemal Bey'e ABD Büyükelçisi tarafından önerildiği ve geçmişte söylenenleri hatırlarsınız, ABD Başkanı Joe Biden ne demişti, “biz Tayyip Erdoğan’ı düşüreceğiz, ama seçimle, muhalefete destek vererek düşüreceğiz” demişti. 

ABD’nin ülkemize yaptıkları gündemde iken tepki alan Kılıçdaroğlu’nun söylemleri ile icraatları eleştiri konusu olup tartışmaya neden oldu. 

Batıdan umut bekleyen siyasetin batı hayranlığını ve Batıcı aşağılık kompleksini toplum hiç anlamadı, toplumu da bu batı hayranı siyasiler  anlamadı.

Avrupa’nın en genç en fazla beyinleri Türkiye’de. Türkiye’nin çok iyi yetişmiş milli değerleri var. 

Türk toplumunun yapısını ve ihtiyaçlarını, daha önemlisi milli çıkarlarını elbette onlar gözetecektir. 

Cumhuriyetin Kurucusu Gazi Mustafa Kemal’in kurduğu partinin Emperyalizmle mücadelesi ortada iken, parti sunumunda bir Amerikalıyı sömürge komiseri gibi hem de ilk konuşmacı olarak sunması, CHP’nin kime hizmet edeceğini gösteriyor. 

Mevcut muhalefet ülkenin içinde bulunduğu sorunlara yönelik, çözüm önerilerini ve alternatif politikalarını gündeme taşıyıp, temel konuları konuşmak yerine, Atatürk’ün Partisi olan CHP yabancılardan destek alarak bir vizyon belgesi açıklayamaz. Çünkü halk CHP’ye verilen oyların Amerikan aklına ve onun emrine girebilecek bir partiye oy verdiği hissine kapılır.

Vatandaşın anladığı ve verilen mesaj şudur: Bize oy verirseniz yabancıların aklı ve projelerine oy verirsiniz. 
Vizyon projesiyle seçmenin önüne şunu koydular: Ya Tayyip Erdoğan ya Rifkin. 

Feraseti yüksek seçmen bu açıklamalardan hemen mesajı aldı. Türkiye’nin milli liderine karşı ülkeyi bölmeye ve parçalamaya çalışan Amerika.

CHP’nin arkasına aldığı Amerikalının konuşmasından sonra neler olacağını seçimde, birlikte izleyeceğiz. 
CHP’nin çok radikal bir biçimde gayri millî çizgiden savrulması ve seçime giden yolda Rifkin çıkışı da seçmen nazarında yeni CHP’nin gayri milli eleştirilerinin haklılığının ispatı oldu. 

Eleştiriler CHP’nin milli çizgiden ayrıldığı yönünde odaklanıyor.

Bu eleştirileri destekleyen siyasi çizgilerinde; “TSK kimyasal silah kullanıyor” sözüne destek olan, “YPG terör örgütü değildir, vatanını koruyor. YPG bize mi saldıracak” diyen, Irak ve Suriye tezkerelerine hayır oyu vermesi, uzun zamandır HDP’nin etkisi altında kalarak PKK’yı hiç eleştirmeyen, Terör saldırıları iktidara yarıyor değerlendirmeleri yapan bir parti konumunda olması.

Hiçbir fikri ve siyası birlikteliği olmayan ‘6 benzemez’in tek ortak noktası birleştikleri siyasi birlikle Erdoğan gitsin diyenler, milletin önüne hiçbir vizyon ortaya koyamadılar.

Masa etrafında toplanan 6’tılı masadaki parti liderlerine baktığımızda, Batıcı-İslamcı Davutoğlu, ülkücü Akşener, Enternasyonalist Kılıçdaroğlu, Yazıcı-Nurcuların desteklediği Uysal, Batıcı-liberalist Babacan ve milli görüşçü olduğunu söyleyen Temel Karamollaoğlu. Bu siyasi farklılık devleti hangi ilkeler çerçevesinde yönetecek? Bunu bilen biri var mı?

Mesela yüzde bir oy bile alamayacak olan bir lider, başkan yardımcısı olacakmış öylemi?

Bunlar ülkeyi yönetecek siyasi ittifak değildir. Vizyon toplantısında olaya fiilen el koyan akıl hocalarından da anlaşıldığı gibi, sırf Erdoğan seçilmesin diye yapılan bir matematik hesap ve emri vaki zorlamadır. 

Ama seçmenin siyasal kavrayışı ve feraseti çok yüksektir. Yerel belediye başkanı seçerken verdiği oy ile Türkiye Cumhuriyet devletini emanet ederken ülkesinin milli bekasını gözeterek vereceği oy elbette farklıdır.
Kurucu irade ruhunda olan her birey için esas olan, Türkiye Cumhuriyet devleti ve milletinin esenliğidir. 
Türk milleti milli-gayrı milli ayrışma olduğunda milli safta duracağı kesindir. 

Ümidini millete rağmen, milletin dışındakilere bel bağlayanlar hep hüsrana uğramışlardır. Seçime giden yolda da yine hepsi hüsrana uğrayacaklardır.

Yaşananlardan görünen apaçık gerçek ise;

Türkiye’nin konumundan rahatsızlık duyan Amerika, hadiseye fiilen el koymuş ve seçim sürecine girdiğimiz şu günlerde anlaşılan, Kılıçdaroğlu ve bileşenlerine siz bu işi beceremeyeceksiniz, çekilin şöyle bir kenara diyerek süreci doğrudan doğruya kendisinin yöneteceğini göstermiştir…