Geçen hafta "Geometrik devlet yönetimi" başlıklı yazım farklı çevreler tarafından çok ilginç ve değerlendirilmesi gereken bir görüş olarak yorumlanırken benzer bir makale de dikkatimi çekti. İbn Haldun Üniversitesi Rektürü Prof. Dr. Recep Şentürk tarafından kaleme alınan "Devlet nedir: Piramit mi, Daire mi? İbn Haldun'un 'Siyaset Dairesi'nden Hareketle Yeni Bir Bakış" (Keşkül Dergisi, sayı:42, 2017) başlıklı bilimsel makalede; siyaset dairesinde, eşitlikçi ve çoğulcu bir medeniyet ve toplum anlayışının önemli bir tezahürünü görmekteyiz.
 
Şentürk, "İbn Haldun (1332-1406) Mukaddime adlı meşhur eserinde sosyal süreçleri, toplum düzenini, devletin yapısını ve siyasetin işleyişini tasvir etmiş ve buna siyaset dairesi adını vermiştir. Haldun, Devleti sekiz halkalı bir çember şeklinde tasvir eden bu çizimi, günümüzde devleti piramit şeklinde tasvir eden çizimlerden veya Hobbes (1588-1679)'un Leviathan adlı eserindeki canavar şeklindeki tasvirden çok farklı bir devlet anlayışını ortaya koymaktadır. Piramit ve daire şekilleri iki farklı devlet anlayışını yansıtmaktadır. İslâm'ın devlet anlayışı İbn Haldun'a ve asırlarca onun izinden giden Müslümanlara, özellikle de başta Kınalızâde (1516-1571) olmak üzere Osmanlılara göre daire şeklinde olmalıdır. Dairenin özelliği birbirine eşit unsurlardan oluşmasıdır. Bu unsurlardan birisi yok olursa daire ortadan kalkar. Piramitin özelliği ise hiyerarşi ve eşitsizliktir." 
 
Adalet mülkün temelidir!
 
Profesör Şentürk'ün makalesinden devam edelim: Osmanlılar siyaset dairesi için adâlet dairesi' (dâire-i adliyye) ismini de kullanmışlardır. Bu yaklaşıma göre siyaset, süreç, adâlet sonuçtur. Dolayısıyla yönetim sistemini tasvir eden çember şekli, sürece nispetle siyaset dairesi, sonuca nispetle adâlet dairesi olarak isimlendirilmiştir. Adâlet mülkün temelidir. Burada mülk, devlet ve yönetim demektir. Adaletin mülkün temeli olması, siyasi gücün, meşruiyetinin dayanağı olan adaleti temin etmesi demektir. Siyasi güç, adaleti temin ettiği müddetçe meşrudur, yoksa meşruiyetini kaybeder.
İbn Haldun, siyaset dairesinin ana fikrinin Hint, İran ve Yunan siyaset düşüncesinden tevarüs ettiğini ve bunu İslami değerler ışığında daha da geliştirdiğini belirtir. Devlet başkanının en tepede olduğu, halkın en aşağıda olduğu bir sistem yerine yuvarlak bir masa etrafından oturan eşit insanlar gibi resmedilmiştir. 
Kınalızade'nin İbn Haldun'un fikrine aynen sahip çıkması ve onu eserine alması Osmanlıların İbn Halduncu dairevi siyaset anlayışını benimsediklerini göstermesi açısından son derece önemlidir.
 
Siyaset dairesine baktığımızda sekiz halka görmekteyiz:
 
1. Alem (Dünya, Toplum)
2. Devlet
3. Hukuk (Sünnet)
4. Devlet başkanı veya Hükûmet
5. Ordu
6. Ekonomi (Mal)
7. Raiyye (Vatandaşlar)
8. Adalet
 
Siyaset dairesinde dört tür unsur vardır: 
 
1- Toplum: alem, raiyye.
2- Kurumlar: devlet, hukuk, melik (mülk, hükümet), ordu, hazine.
3-Süreçler (fi'ller): siyaset, cem, tekeffül, teabbud.
4-Ürünler: rızık, mal, sadakat, adalet.
 
İslam ve Osmanlı düşüncesinde siyaset dairesi ile anlatılmaya çalışılan şey nizamü'l-alem yani dünya düzeni veya toplum yapısıdır. İbn Haldun'un kadim medeniyetlerin mirası üzerine inşa ettiği siyaset dairesi hem insanlık hem de Müslümanlar için yeni bir açılım sunma potansiyeline sahiptir. Çağdas? İslam siyaset düşüncesi bir an önce geleneksizlikten sıyrılıp gelenekli yenilikçilik yaklaşımıyla İbn Haldun mirasını ihya edip günümüze taşıyarak tüm insanlığa alternatif bir tarz-ı siyaset sunmalıdır. 
 
Modern İslam siyaset düşüncesi, sadece İbn Haldun ve Kınalızade'yi değil, Farabi'sinden Maverdi'sine, Gazzali'sinden Koçibey'ine, Katip Çelebi'sine, Nizamü'l-Mülk'ünden Ahmed Cevdet Paşa'sına, Ebussuud Efendisinden Said Halim Paşa'sına kadar hiç bir alim ve düşünürün mirasına sahip çıkmayıp kendisi sıfırdan bir siyaset düşüncesi inşa çabasına girmiştir. Bu durum paradoksal bir şekilde 'geleneksiz gelenekçilik' denilebilecek bir olguyu ortaya çıkarmıştır. Profesör Recep Şentürk'e böylesine güncel ve önemli bir makaleyi kaleme aldığı için tebrik ve teşekkür ediyorum. Hasılı İbn Haldun'un ortaya koyduğu yaklaşım genel olarak eşitlikçi ve çoğulcu bir toplum düzeni düşüncesi içermektedir. İlgililere arz olunur efendim!