MEŞHUR Çanakkale Seramik ve Kale Grubu kurucusu (1957’de Türkiye’de ilk defa köyde fabrika kuran) merhum İbrahim Bodur 88 yaşında 2016 yılında vefat etti. Kendisini yakından tanıma fırsatı buldum. Hayırsever, yardımsever, sevgi dolu, yaşam sevinci yüksek ve ülkesine aşık büyük bir iş insanıydı. Vefatının üçüncü yılında merhumun kızı Zeynep Bodur Okyay ve damadı Osman Okyay İstanbul’da okutulan mevlit ve Kur’an tilaveti eşliğinde yadedildi ve ardından binlerce davetliye iftar yemeği verildi. İftar öncesi merhum için İstanbul’un meşhur hafızları tarafından mevlit ve Kur’an-ı Kerim okundu. Konukların huşu içinde dinledikleri Kur’an tilaveti sonrasında dua edildi. İftar sofrasına geçmeden Bodur için açılan sergi gezildi. Sergide İbrahim’in Bey’in bir nevi hayat hikayesinin serüveni sergilendi.

Her Anına Değer!

İbrahim Bodur’un hayatından kesitler sunan “Her Anına Değer” isimli sergide, merhumun ailesinden iş hayatına memleketi için yaptıklarından müzik tutkusuna varan geniş bir yelpazede “değer verdiği, değerini bildiği, değer kattığı” anlara şahitlik ettiler. Sergide İbrahim Bodur’un elinde çıkan şiirleri, güfteleri ve çektiği mini filmlere, çalışma masasında yer alan telefonundan hesap makinesine, kamerasından kolonyasına, gözlüğünden siyah şapkasına, defterlerinden pikap ve plaklarını içeren pek çok özel eşyasına, seramikçilik ve çinicilik konusundaki ustalık belgesinden ödül ve nişanlarına kadar hayatına ait pek çok anıya yer verildi. Gecede bir konuşma yapan Kale Grubu Başkanı ve CEO’su Zeynep Bodur Okyay, “Merhum babam olmadan geçen her gün ona olan özlemimizi artırıyor. O’nun da aralarında bulunduğu altın kuşak sanayicilerin baş tacı ettiği memleket sevdası, insan sevgisi, üretim aşkı gibi değerleri, yarınlarımızın kutup yıldızı yapmak zorundayız. Ancak bunu sağlayabilirsek yarınlara anılmaya değer hikayeler bırakabiliriz” dedi. İftara gelen davetliler İstanbul’un meşhur mevlithan, sazende ve hanendeleri tarafından ilahiler okundu. Daha sonra Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi İlahiyatçı Prof.Dr.Hasan Elik tarafından kısa bir konuşmanın ardından dua edildi.

Bodur’u YTÜ’lü öğrenci Ömer anlattı!

Yıldız Teknik Üniversitesi Elektronik ve Haberleşme Mühendisliği 3. sınıf öğrencisi Ömer Aksakal, “İbrahim Bodur Dede’sini” anlattı. Bendenizden üniversitede “Eğitim Felsefesi” dersi alan aslen Çanakkale ili, Yenice ilçesi, Yukarı İnova köyünden olan Ömer Aksakal Bodur ailesi ile tanışmasına kulak verelim. İşte Ömer’in anlattıkları, “Ders çıkışı Süleyman Hocamın yanına gittim. Kendisine çeşitli soruları sordum ve hocanın ilgisini çekmiş olacağım ki, bana nerelisin diye sordur. Ben de Çanakkaleli olduğumu söyledim ve daha sonra hocam o zaman sen Zeynep Bodur hanımı ve Kale şirketini tanırsın diye söyledi. Çok yakından tanıdığımı, kendi köyümde okul olmadığı için ilköğretimi rahmetli Hacı İbrahim Bodur Beyin köyünde okuduğumu söyledim. 8 yıl boyunca Bodur ailesi sayesinde köy koşullarında olmasına rağmen iyi şartlarda okudum. Sohbet ilerledikçe Kale şirketinin ve Bodur ailesinin geleneklerine ve göreneklerine ne kadar bağlı bir aile olduğunu konuştuk. Hatta Süleyman hocam Zeynep Bodur hanımefendinin evlenirken eski Türk geleneklerine uygun bir şekilde evlendiğini ve düğününde ata bindiğini söyledi. Daha sonra hocam iki hafta sonra İbrahim Bodur Beyin ölüm yıldönümünde iftar verileceğini söyleyip beni de iftara davet etti.”

Bodur Dede!

Ömer Aksakal merhum Bodur ilk tanışmasını da şöyle anlattı: “İbrahim Bodur Dede senede en az bir kez biz okulumuza gelirdi. Okulumuzun hemen yanında bir tarlanın içinde helikopter pisti vardı helikopteriyle oraya inerdi. Öğretmenlerimizin daha önceden haberleri olduğundan onlar hazırlık yaparlardı. Biz helikopterin sesini duyunca hemen camlara koşardık. Dün gibi hatırlıyorum arkadaşlarımla birlikte “Bodur Dede” geldi “Bodur Dede” geldi diye sevinirdik. Daha sonra bazen okulun bahçesinde bazen hemen helikopter pistinde bir sandalyeye otururdu. Biz de tüm okul öğrencileri elini öpmek için sıraya girerdik. Ortalama 200 kişi elini öpüyorduk. Okuldaki tüm herkese kapalı zarf içinde para verirdi hiçbir zaman boş çevirdiğini hatırlamıyorum. O zamanlar biz çok mutlu olurduk. Ama asıl mutluluk şimdi anlıyorum. Çünkü onun köyünde okuyup, yıllar sonra bir mühendis adayı olarak onun kurduğu şirkette İstanbul’da staj yapma imkanı buldum. Bu yıl Kale Kalıp ve Makineleri A.Ş’de staj yapacağım. Bir yıl önce Kale bursiyer toplantısında yapılan iki günlük proje yarışmasında takım arkadaşlarımla birlikte üçüncü olduk. Ödül töreninin ardından Zeynep hanımın yanına gidip Yenice’den geldiğimi ilköğretimi Nevruz köyünde okuduğumu söyledim. Beni görünce şaşırdı ve şuan nerede okuduğumu sordu herhangi bir staj isteğin varsa söyle dedi. Daha sonra fotoğrafçıya ikimizin fotoğrafını çekip bir tane bana bir tane de Ömer’e verin dedi. Şu an fotoğraf köyümdeki evde salonda asılıdır.”

Buzağı yarışması!

Ömer, Bodur ailesi ile ilgili unutulmayacak hatırlar bıraktığını belirterek: “Her yıl Eylül ayında Yenice’nin Seyvan köyü yakınlarında ıssız Cuma denilen yerde Bodur ailesi tarafından geleneksel bütün köylerin geldiği “Hayır” (ihtiyaç sahiplerine yardım maksatlı yapılan faaliyetin adı) yapılır. Burada çeşitli yarışmalar yapılmaktadır. Biber, domates, kabak, inek, koyun yarışmaları vs. 3-5 yıl önce babam buzağı yarışmasında üçüncü olup altın kazanmıştı. Geçen yılda arkadaşım inek yarışmasında birinci oldu. Issız Cuma denilen yerde camii mezarlığın içindedir ve çeşitli rivayetlere göre Allah tarafından bir gecede yapıldığına inanılır.

Ben de gidip gördüm camiinin içinde bir tane bile çakılı çivi göremedim. Ortaokul dönemimde yine babamla oradaki “Hayır”a gittik. İbrahim Bey halka bilgi vermek amacıyla İstanbul’dan ünlü profesörler getirmişti. Fakat insanlar konuşma sırasında yemek sırasına girmişler getirilen hocaları dinlemiyorlardı. Babam; İbrahim Bodur nerelerden ilahiyatçılar getirmiş millet midesinin derdinde düşmüş, bu duruma Bodur Bey kızar dedi. Bu sözün hemen ardından İbrahim Bey mikrofonu alıp, arkadaşlar yemek sırasına giriyorsunuz, bu yemeği bulursunuz ama bu bilgileri bir daha bulmazsınız diyerek bence kırmadan bir serzenişte bulundu. Onun bu o güzel sözleri hala aklımdadır. Allah İbrahim Bodur ve ailesinden razı olsun. Allah gani gani rahmet eylesin.”

Evet asıl olan “gök kubbede hoş bir seda” bırakarak gitmek değil mi? Allah bu millet ve bu memleket için tek bir çivi çakandan da razı olsun. İbrahim Bodur’a rahmet, şükran ve dua ederken onun bayrağını ileri götürme azminde olan kızı Zeynep Hanım’a ve Osman Bey’e hayırlı, sağlıklı ve bereketli ömür diliyorum.