Ebu Leheb'in Karısı Ümmü Cemil'in Peygamberimiz (s.a.v)'e Düşmanlığı...
Ebu Leheb'in karısı Ümmü Cemil ki, Ebu Süfyan'ın kızkardeşi ve Muaviye b. Ebi Süfyan'ın da halası idi.
Peygamberimiz (s.a.v)'e düşmanlıkta aşırı gider; küfründe, inkarında ve inadında kocasına yardımcı olurdu.
Ümmü Cemil, her gece pıtrakları, dikenleri, dikenli ağaç dallarını toplayıp büyük demet yapar, boynuna bağlar, geceleyin ayağına batsın, yaralar açsın, diye Peygamberimiz'in geçeceği yollara atar, saçardı.
Peygamberimiz ise, onlara kum yığınına, ipek üzerine basar gibi basar, geçerdi.
Yüce Allah, gerek Ebu Leheb, gerek karısı Ümmü Cemil hakkında indirdiği surede:
"Yuh oldu iki eli Ebu Leheb'in, kendisi de yuh oldu!
Ona ne malı yarar verdi, ne de kazandığı!
O da, boğazında kıskıvrak bükülmüş bir urgan bulunduğu halde odun hammalı olarak karısı da, yaslanacak bir alevli ateşe!" buyurdu; onların ahiretteki durumlarını duyurdu.
Ümmü Cemil kendisi ve kocası hakkında Tebbet suresinin indiğini işitince, Peygamberimiz'in Hz. Ebu Bekir ile birlikte Kabe Mescidinde oturduğu sırada oraya vardı.
Kendisinin elinde bir taş bulunuyordu.
Hz. Ebu Bekir, onu görünce, Peygamberimiz'e;
"Ya Rasulallah! Bu Ümmü Cemil'dir.
Eziyet edici bir kadındır. Sana doğru geliyor!
Onun seni görmesinden korkuyorum!
Keşke bu kadın sana bir zarar vermeden, eziyet etmeden kalkıp gitmiş olsaydın, bir köşeye çekilseydin!" dedi.
Peygamberimiz (s.a.v);
"O beni göremez!" buyurdu.
Gerçekten de, Ümmü Cemil Peygamberimiz'i göremedi! Yüce Allah ona göstermedi.
O ancak Hz. Ebu Bekir'i görebildi.
Gelip, Hz. Ebu Bekir'in başına dikildi.
Ona:
"Ey Ebu Bekir! Arkadaşın nerede?" diye sordu.
Hz. Ebu Bekir;
"Ne yapacaksın onu? Sen benim yanımda hiç kimse görmüyor musun?" dedi.
Ümmü Cemil:
"Benimle alay etme! Ben senin yanında senden başkasını göremiyorum. Bana haber verildi ki, arkadaşın beni hicvetmiş.
O şairse, vallahi, ben de şair bir kadınım.
Kocam da şairdir
İşte, ben de onu hicvediyorum:
''Biz o verilmişe isyan ediyoruz.
Onun peygamberlik işinden yüz çeviriyoruz.
Onun dininden hiç hoşlanmıyoruz.''
Vallahi, onu bulsaydım, şutaşı kendisinin ağzına vuracaktım!" dedi.
Hz. Ebu Bekir:
"Hayır! Vallahi, arkadaşım şair değildir.
O şiir söylemez de.
Şu Beyt'in ''Kabe'nin'' Rabbine andolsun ki, o seni hicvetmiş değildir" dedi.
Ümmü Cemil:
"Muhakkak ki, sen benim katımda doğru sözlüsündür.
Kureyşiler iyi bilir ki, ben onların ulu kişilerinin kızıyımdır!" diyerek dönüp gidince,
Hz. Ebu Bekir:
"Ya Rasulallah! O seni görmedi mi?" diye sordu.
Peygamberimiz (a.s.):
"Beni görmedi! Allah onun gözünü alıp beni göremez hale getirdi!" buyurdu.
Peygamberimiz (s.a.v) den hoşlanmayan Kureyş müşrikleri, Peygamberimiz'in Övülmüş manasına gelen Muhammed ismini zıddına çevirerek; ''Müzemmem'' ''Yerilmiş'' derlerdi.
Peygamberimiz, bunu şu hadis-i şerifleriyle açıklamışlardır:
"Yüce Allah'ın Kureyş müşriklerinin sövmelerini, lanetlemelerini benden nasıl uzaklaştırdığına şaşmaz mısınız?
Onlar; ''Müzeminem'' ''Yerilmiş'' diye söver ve Müzemmem diye lanetlerlerdi.
Halbuki ben Muhammed'im, ''Övülmüş'üm."
