Dilek veya kısmet kuyuları...
Istanbul'un, hangi taşını kaldırsanız mutlaka oradan bir su çıkar. Bu su, kimi zaman bir çeşme olarak, kimi zaman bir kuyu olarak, karşımıza çıkar. Bunların bir kısmı ise, diğer sulardan oldukça farklıdır. Çünkü İstanbullular bu suların bazılarını, kerametli olarak, tanımlamışlardır.İstanbul'da bu kuyular üzerinden dini folklor özelliği taşıyan kültürel zenginlikler doğmuştur. İstanbul'un sosyal yaşantisi içerisinde zamanla, insanlarin dertlerine derman, dileklerine ferman aradiklari ziyaret mekanlari halini almiştir.
Istanbul'un birçok semtinde bulunan bu ziyaret mekanlarının bazıları çok eskilerden hatta Roma'dan günümüze kaldığı söylenir.Bu mekanlar; ''hayatlarında bir takım sorunları, dertleri olan insanlar, çoğunlukla da kadınlar ve genç kızlar tarafından adak adamak, dilek dilemek veya sıkıntılarından kurtulmak gayesi ile ziyaret edilir. Ziyaret edilen bu mekanlar arasında kutsal kabul edilen bazı kimselere ait mezarlar, sularının şifalı olduğuna inanılan kuyular ile dileklerin kabul olunup olunmayacağının öğrenilebildiği yerler olarak, değerlendirilen ve halk tarafından
ün kazanmış dilek ve kısmet kuyuları başta gelmektedir.''
İstanbul'un sosyal yaşantisi içerisinde son derece önemli bir yere sahip bu mekanlar kendisine has özellikleri ve ziyaret usullerine sahiptir.Örnegin her kuyuda farkli uygulamalar yapilmaktadir. ''Kiminin suyundan içiliyor, kiminin içerisine dualarla taş atilip veyahut içerisinden bir taş alinip dilek dileniyor, içerisine dilek mektubu atiliyor, kiminin de içerisine bakilip bir takim semboller, manalar çikarilmaya çalişiliyor ve bu şekilde dertlere derman araniyor.''
BATIL İNANÇLAR:
Buralarda yapilanlarin bir çoğu elbette ki, batil inançlardır.Yüce dinimizin içerisinde yer almayan ve ziyaret usullerine de uymayan faaliyetlerdir. Islamiyet içerisinde duanin ancak Allah'a yapılacağı ve yardımın ancak O'ndan dileneceği hükmüne aykırıdır. Fakat yüzyıllar içerisinde, bir takım sıkıntılar yaşayan ve dünyevi şartlar içerisinde bunlara çözüm bulamayan insanlar, böyle halk inanışlarına başvurmuşlardır.
Suya bağlı ziyaretlerin çoğu genellikle eş dost tavsiyesi sonucunda yapılmaktadır.
Çünkü insanlar, bazı zamanlar yaşadığı sıkıntılardan dolayı o kadar umutsuz bir hal alabilmektedir ki, nereden olursa olsun kendilerine yardımı olabilecek her şeye başvurabiliyor.
''İstanbul'da dileklerin dilendiği, kısmetlerin arandığı ve insanlarca bir takım inanışlara konu olan bu dilek ve kısmet kuyuları genellikle manevi yönleriyle tanınan veli zatların türbelerinde veyahut türbe yakınlarında bulunmaktadır.''
Bu kuyuların bulunduğu yerlerin sahibi veliler.
İslamiyet öncesi inanç sisteminde Kült, yüce ve kutsal olarak, bilinen varlıklara karşı gösterilen saygı ve onlara tapınma anlamına gelmektedir.Bu saygı ve tapınış, duayı, kurbanı, dinsel tören olan belli ritleri gerektirmektedir. Tapınaklar, kutsal olarak bilinen alanlar, tepeler, mağaralar, nehirler, vb. kült olarak kullanılmıştır. Bir kültün varlığından söz edebilmek için şu üç şartın varlığı gereklidir;
Külte konu olabilecek bir nesne ve kişinin varlığı,
Bu nesne ya da şahıstan insana zarar gelebileceğine ilişkin inancın varlığı,
Bu inancın sonucu olarak, faydayı sağlayabilecek, zararı uzaklaştırabilecek ziyaretler, adaklar, kurbanlar, dilekler, vb. uygulamaların varlığı.
Eski Türklerde inanç sistemi üzerine yapılan araştırmalarda su kutsal kabul edilir. Bu nedenle suyun kirletilmemesine özen gösterilir. Suya saygı esastır. Suyun, güneş ve aydan indiğine dair inanç vardır. Suyun bu temizleyici, kutsal yönü dolayısıyla da bir su kültü oluşmuştur.Veli türbelerinde kilit açılması, türbedeki kuyuya taş atılıp veyahut taş alınıp dilek dilenmesi, bez bağlanması vb. bunun örnekleridir. Bu uygulamalar İslamiyet öncesi inançlardan gelen ''saçı''lardır. Bunlar; ''kansız kurban'' türleri olup, eski inanç sistemine göre bir nevi sadakadır.
Bugün İstanbul'da ve Anadolu'nun çeşitli yerlerinde varligini sürdüren, evliya, dede, baba inanişlarinin kökenini Atalar kültüne baglayabiliriz.Bu zatlarin makamlarinin, türbelerinin bulundugu yerlerdeki kuyular da kutsal kabul edilmiş, onlarin dileklere ve isteklerle çare olabilecegi düşünülmüştür.
Istanbul'da gerek hastalıklara şifa bulmak, gerekse bir takım dilekleri olan insanların ziyaret ettikleri meşhur kuyulara bakmak gerekirse bunlar;
''Ayasofya Kuyusu
Eyüp Sultan Kuyusu, Dilek Kuyusu
İskender Dede Mezarı Yanındaki Dilek Kuyusu
Merkez Efendi Külliyesi'ndeki Dilek Kuyusu
Sümbül Efendi Türbesi'ndeki Dilek Kuyusudur.
Ayasofya Kuyusu''
Bu kuyu Ayasofya'nın içerisinde büyük salonun ortasındadır. Birçok kalp hastasının ziyaret ettiği bir kuyuydudur. İnanışa göre kalp rahatsızlığı olan kişi üç cumartesi art arda aç karna buraya gelir sabah namazını kılar ve bu sudan içerse şifa buluruş.
Eyüp Sultan Kuyusu, Kısmet Kuyusu:
Eyüp sultan, Hz.Muhammed'in ordusunda sancaktar olup İstanbul muhasarasında şehit olan Hz. Eba Eyyüb-el Ensari Halid bin Zeyddir.Mezar, fetihten sonra bulunmuş ve türbe Fatih Sultan Mehmed tarafından yaptırılmıştır.
Türbenin içinde duvar kenarında sandukanın ayakucunda bulunan bir kuyu.
***
''Bu kuyu kim ol nezir suyu âlem içre zemzeman
Alemdar-ı Resulün ayağına yüz sürer zühreyan
Şu dem kim türbenin içini dişini kildi Ahmed Han
Yapip mermerler ile eyledi ihya ol şekker- güffar''
Halk, buradan çıkan suyu zemzem olarak kabul eder.
