Osmanlı Padişahlarının Resulullah Sevgisi...
Osmanlı'nın özünü ve temellerini besleyen manevi unsurların en başında ''İlâ-yı Kelimetullah aşkı ve peygamber sevgisi'' gelmiştir. Osmanlı sultanları, hayatları boyunca savaş meydanlarında bu mukaddes değerlere karşı sonsuz sevgi, saygı ve bağlılıklarını ispatlama sevdasıyla harikalar sergilemiştir. Peygamberimize ve mukaddes beldelere hürmet, muhabbet, hizmet ve sadakat, soylu ecdadımızın her daim şiarı olmuştur.
Padişahlar, devlet işlerinin aksamaması için Şeyhül-İslamların verdiği fetvaya dayanarak, Hacca gidememişler; ancak Hz. Peygambere ve mübarek topraklara karşı ''Hz.Veysel Karani gibi'' gönül bağlamaktan da geri kalmamışlardır. Osmanlı, Yavuz Sultan Hanın tabiriyle; ''Harem-i Şerif'in hizmetkarı'' olma anlayışını, buralar elinden çıkana kadar sürdürmüştür.
Osmanlılar, Resulullah'ın, Ehl-i Beyt'in ve Ashab-ı Kiram'ın kabirlerini ihya edip, hatıralarını günümüze kadar taşımaya öncülük etmiş; Hünkarlar, hanım Sultanlar ve devlet erkanı, Mekke ve Medine'de hayır kurumu, medreseler, imarethaneler, aşevleri ve Hamamlar inşası için birbirleriyle adeta yarışmışlardır.
''Devlet-i Al-i Muhammedi''
Her şeyden önce Osmanlı, ilk kurduğu askeri birliğine; ''Peygamber Ocağı'' olarak onurlandırmış; neferini de ''Mehmetçik'' adını vermiştir. Ordusuna verdiği isimlerden biri; ''Asakir-i Mansure-i Muhammediye'' iken, devletinin başka bir adını da ''Devlet-i Aliye-i Muhammediye'' koymuştur.
***
II.Murad'ın Haremeyn'e Vakfettiği Miras:
Ecdadımız, Kabe ve çevresinin tamir ve imarına, hacıların hizmetlerinin görülmesine ve hac yolunun güvenlik ve işleyişine ayrı bir titizlik göstermiştir.Bu hizmetleri, bir ibadet neşvesi içerisinde yerine getirmiş ve devletinin asli görevlerinden saymıştır. Örneğin, Peygamberimizin müjdesine erişmiş Fatih gibi büyük bir dahiyi yetiştiren Sultan II.Murad, malının yüklü bir kısmını Mekke ve Medine fukarası ile Kabe, Ravza-i Mutahhare ve Mescid-i Aksa'da yetmiş bin kere okunacak Kelime-i Tevhid'in ve Kur'an hatimlerinin sevabının ruhuna hediye edilmesi için harcanmasını vasiyet etmiştir.
***
Fatih'in Efendimize olan aşkı:
Peygamber aşkıyla yanmada başı çeken Osmanlı padişahı belki de Fatih Sultan Mehmed'dir. Öyle olmasaydı; asırlar öncesinden Hz.Peygamberin övgüsüne mazhar olamazdı.O'na karşı tarifsiz muhabbetini, en güzel biçimde İstanbul'un Fethin'de ortaya koymuştur. Rumeli Hisarı'nı, O'nun güzel ismi ''Muhammed isminin, Arapça yazılışına göre inşa etmiş; fethin gerçekleşmesi için de O'ndan şöyle imdat dilemiştir:
''Ey Muhammed mu'cizat-ı Ahmed'i muhtar ile
Umarım galib ola a'da-yı dine devletim.''
***
Hürmetin Sembolü:
Devlet-i Ali Osman, Efendimiz'e ve Ehl-i Beyt'e hürmeten, Peygamber soyuna mensup, Seyyid ve Şeriflerin şecerelerini çıkarıp kaydetmek ve her türlü hizmetlerini görmek amacıyla ''Nakibü'l Eşraflık'' mües-se-sesi kurmuş ve başına da Al-i Beyt'ten "Nakibü'l Eşraf" adlı bir memur atamıştır. Osmanlı, Nakibü'l Eşraflara hürmet ve ihtiramda o kadar ileri gitmiştir ki, mesela III. Ahmed, I.Mahmud ve III. Mustafa'nın Eyüp Sultan türbesindeki cülus merasimlerinde, Şeyhülislam ile beraber Nakibü'l Eşraf kılıç kuşandırmıştır.
***
III. Selim'in Nat'ı:
Sultan III.Selim, Fahr-i Kainat'ın ithafen yazdığı Nat'ta, şu duyguları terennüm etmiştir:
''N'ola fahr etse yazarken hâme na't u midhatın,
Ol Resûl-i Kibriyânın vasf-ı zât-ı devletin.
Bî-nazîr mahbûb-ı Hak'tır görmemiş mislin felek,
Nûrdan bir serve benzetmiş görenler kâmetin.''
***
Sultan II.Mahmud'un Şiiri:
II.Mahmud, O'na olan sevgisinin bir alameti olarak, Hz. Peygamber'in Kabr-i Şerifi üzerindeki Yeşil Kubbe'yi ''Kubbetu'l Hadra'' yaptırmıştır.Efendimizin, Hücre-i Saâdetine hediye ettiği şamdanla birlikte gönderdiği şiir, onun Resulullah'a hürmet ve muhabbetinin beliğ bir vesikasıdır:
''Şamdan ihdâya eyledim cüret yâ Resûlallah!
Murâdımdır Ulyâya hizmet, yâ Resûlallah!
Değildir ravzaya şâyeste destâvri-i nâçizim,
Kabulünde kıl ihsân ve inâyet, yâ Resûlallah!
Kimim var hazretinden gayrı, hâlim eyleyem i'lâm,
Cenâbındandır ihsân ve mürüvvet, yâ Resûlallah!
Dahîlek, el-emân, sad-el-emân, dergahına düşdüm
Terahhüm kıl, bana eyle şefaat yâ Resûlallah!
Dü-âlemde kıl istishâb hân-ı Mahmûd-i adlîyi,
Senindir evvel ve âhirde devlet yâ Resûlallah!''
Kaynak: İstanbul İl-Müftülüğü Şer-i Siciller Arşivi.
