17 Aralık 2025
Facebook
Twitter
Instagram
YouTube
İstanbul
Açık
10°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

Gedayi...

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Ah u feryat eder gülün dalında,

Bülbülün feryadı zarı vatandır.

Derd ü hasret koymuş kendi halinde,

Her garibin öz efkarı vatandır.

GEDAYİ; Tokatlı gedayi olarak, bilinir. Asıl adı; ahmed. 1826, Tokatta doğmuştur. 1889'da İstanbulda aşık edebiyatının 19. yüzyıldaki önemli temsilcilerinden. İlköğrenimini tamamlayınca, babasının keresteci dükkanında çalışmaya başladı.Başından geçen talihsiz bir aşk serüveni ve sevdiği kızın veremden ölmesi üzerine büyük bir üzüntüye kapıldı. Üzüntüsünü hafifletmek amacıyla arkadaşlarının sık sık kendisini sazlı sözlü eğlentilere götürmesiyle aşıklığa özendi ve çalıp söylemeye başladı. Bir ara, Tokat'a gelen Batumlu Yesari Baba, kendisine Gedayi mahlasını verdi.

Askerlikte süvari başçavuşluğuna kadar yükselen Gedayi, tarihi tam olarak saptanamayan bir savaşta birliği ile birlikte tutsak düştü. Savaş bitince Tokat'a dönerken uğradığı İstanbul'da Beşiktaş'a yerleşti ve yaşaminin sonuna degin orada kaldi.

Gedayi, Tavukpazarındaki aşiklar kahvesi'nde yavaş yavaş taninmaya başladi, giderek çevresi genişledi. Beşiktaş'taki saz ve söz alemlerinde de İstanbul'un yazar ve şairlerince begenildi. Onlarin yardimiyla Abdülaziz'in 1861 huzurunda saz çaldı ve sarayın incesaz heyetine katıldı. Bu görevi V. Murad Han döneminde de sürdürdü.

II.Abdülhamid tahta çıktığında bu heyeti dağıttı ve ötekilerle birlikte Gedayi de emekliye ayrıldı. Gedayi'nin bundan sonraki yaşami, Beşiktaş'taki dükkanında arzuhalcilik yapmak; İstanbul'un, özellikle Üsküdar'ın çeşitli semtlerinde çalıp söylemekle geçti. Bu dönemde ''Medet Tophaneli top top kıvırcık perçemli'' nakaratlı şarkısı çok sevilmiş, semai kahvelerinde okunarak, moda olmuştu. Gedayi, 19. yüzyıl aşıkları arasında, Arapça, Farsça sözcük ve tamlamalara fazlaca yer verişi, aruz ve hece ölçüsünü kullanışıyla dikkati çekti; tasavvuf eğilimleri yanında İstanbul'un toplumsal yaşamin da şiirlerinde yansitmasiyla önem kazandi. Bektaşilige girerek, bu tarikatin 19. yüzyildaki bellibaşli temsilcilerinden Mehmed Ali Hilmî Dedebaba'ya kapılandı ve ondan ''babalık'' aldı.

Eserlerinden Bazıları:

''Bunca aşıkları sevdaya saldı

Hak cemaı-i paki dilbere verdi

Biçare bülbüller hayrette kaldı

Reng-i nıhsarını güllere verdi

Sevda çekip gözden dökenler pürnem

Hubb-i aşkı canandır, Allah-ü alem

Nur-i Nübüvveti cümleden akdem

Taala Hazret-i Server'e verdi

Bağ-ı Nübüvvete halk etti bir gül

Sırrını anlamak bir nice müşkül

Eyledi Şeh-süvar göründü

Düldül Seyf-i zülfikarı Hayder'e verdi

Her derde sabr eden olur imiş er

Raziyim Eyyüb'den olursam beter

Sabrım miftahını Şah-ı erenler

Ta ezelden Gedayi kemtere verdi

***

Beni mecruh etti hançer-i bürran

İki didelerim kanlı yaş döker

Rahmedip rize-i elmas her zaman

Gelir zahm-ı dile kalem kaş diker

Her dem bana ol şuh etmek ister naz

Bu pazarın zararı çok, karı az

Emsali bulunmaz rengi alınmaz

Vade-i vaslında ne kumaş diker

Gedai aleme bildirdin beni

Bütün halk-ı dehre güldürdün beni

Ecelimden evvel öldürdün beni

Hayatımda mezarıma taş diker.

***

Ah u feryat eder gülün dalında

Bülbülün feryadı zarı vatandır

Derd ü hasret koymuş kendi halinde

Her garibin öz efkarı vatandır

Beni gurbet ele düşürdü kısmet

Ne tükenmez hasret bu nasıl kısmet

Kimseye yar olmaz diyar-ı gurbet

Herkesin sevdiği yarı vatandır

Gedai gurbete düşse bir insan

Gitmez hayalinden vuslatı cinan

Yeri gülşen olsa gülse her zaman

Fikri zikri yine dar-ı vatandır

Gamzen tiri ile kaşların keman

Bu dertli sinemi delmek yol mudur?

Yok mudur göğsünde din ile iman

Bendeni feryada salmak yol mudur?

Eşiğinde mesken tutar kalırdım

Ol rakipten intikamım alırdım

Ağa yollum seni benim bilirdim

Varıp ellere yar olmak yol mudur?

Nasihattır tut guşunu sözüme

Şikar eksik olmaz yavru bazıma

Tenhada gördüğüm vakit yüzüme

Hercailik edip gülmek yol mudur?

Her kaçan gördükçe sen yüzü mahı

Zayi olur gider aklım billahi

Der Gedayi behey hubların şahı

Sende hak nazarım kalmak yol mudur?''...

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *