Cüneyd-i Bağdadi'nin Haya hakkında sözleri:
''Haya, Yüce Mevla'nın sayısız nimetlerini görme ve bu nimetler karşısında ne kadar kusurlu olduğumuzu fark etme halidir.''
Mısır ülkesini Firavun ailesi idare ediyordu. Bunlar zalim ve kibirli kimselerdi. Huduttan, yabancı ve güzel bir kadın şehre girdiği zaman, hemen Firavun'a bildirilirdi. Evli ise, kocası öldürülür, eğer erkek kardeşi var ise, kadın ondan istenirdi. Hz.İbrahim'in yanında Sare validemiz olduğu halde huduttan geçince, yine saraya haber gitti. Güzel bir kadının Mısır'a girdiği bildirildi. Sare validemizi alıp saraya götürdüler. Bu hususla alakalı olarak bir hadis-i şerifte şöyle buyrulur:
''Sare saraya girince, hemen abdest aldı ve iki rekat namaz kılmak üzere huzur-i ilahiye durdu. Namazı bitirince Cenab-ı Hakk'a şöyle iltica etti:
''Ey Allah'ım! Ben, Sana ve Sen'in peygamberine inanmış, iffetimi de zevcimden başkasına karşı titizlikle korumuş bir kulun isem, şu kafiri bana musallat etme!'' (Buhari)
Firavun, Sare'nin yanına yaklaşmak istedi. Birden nefesi kesildi. Felç oldu. Çünkü Allah, Sare'yi onun şerrinden korumaktaydi. Bu, birkaç defâ tekrar etti.
Firavun, korkusundan onu serbest birakti. Cariyesi Hacer'i de hediye olarak ona verdi. Buna hayret eden etrafına:
''Bu kadın bir cinnidir.Yakınımda biraz daha kalsa, neredeyse helak olacaktım. Zararından korunmak için ona Hacer'i verdim!'' dedi.
İffet, haya ve edeb:
Ayet-i kerimede buyrulur:
''Sabır ve namaz ile Allâh'tan yardım isteyin…'' (Bakara, 45)
Ensar kadınlarından biri, alışveriş için bir yahudi kuyumcuya uğramıştı.Yahudi, müslüman hanımın iffet ve namusunu lekeleyecek sataşmalarda bulundu, ahlaksızca davrandı. Kadının feryadı üzerine, oradan geçen ve hadiseye şahid olan bir müslüman da derhal kadını himaye için kuyumcu yahudinin üzerine yürüdü. Derken, kavgaya tutuştular. Müslüman galip gelerek yahudiyi öldürdü. Oraya toplanan yahudiler de müslümanı şehid ettiler. Ortalık iyice karışmış ve yahudilerle yapılmış olan vatandaşlık antlaşması tamamen ihlal edilmişti.
Bunun üzerine Allah Rasulü, yahudileri topladı:
''Ey yahudi topluluğu! Allah'tan korkunuz! O'nun, Kureyş'e olduğu gibi sizin başınıza da bir ukubet ve musibet indirmesinden sakının da müslüman olun! Çünkü siz, benim Allah tarafından gönderilen bir peygamber olduğumu biliyorsunuz. Bunu kitabınızda ve Allah'ın size verdiği ahdinde görüyorsunuz.'' buyurdu.
Ardından da muahedenin yenilenmesini teklif etti. Ancak yahudilerin cevabı küstahça oldu. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz, Beni Kaynuka kabilesi'ne savaş ilan etti.
Müslüman bir hanimin iffeti, işte bu kadar önemlidir.
Ebu Şehm, anlatiyor:
Medine'de, yanımdan bir genç kız geçiyordu. Yakasından tuttum. Sonra bıraktım. Sabah olunca Rasulullah insanlardan bey'at alıyordu. Ben de O'nun yanına gittim. Benden bey'at almadı ve;
''Şimdi de yakayi tutup çeken mi geldi?'' buyurdu.
Ben de:
''Vallahi bir daha o fiili yapmayacağım. dedim. Bunun üzerine Rasulullah, benden bey'at aldı.'' (Ahmed)
Allah Rasulü, utangaç kardeşine bu huyunu terk etmesi yönünde nasihatte bulunan Medineli bir müslümanın yanından geçerken ona:
''Onu kendi haline bırak; zira haya imandandır.'' buyurdu. (Buhari)
Ümmü Hallad, Medineli hanım sahabilerden biriydi. Oğlu Hallad'ı yahudilerle yapılan Beni Kurayza Gazvesi'ne göndermişti. Islam askerlerinin geri dönmekte oldugunu, bu arada Hallad'ın da şehid düştüğünü öğrenen bazı müslümanlar, Ümmü Hallad'ın evine koşup oğlunun başına geleni haber verdiler. O İslam kadını, başörtüsünü alıp Rasul-i Ekrem'e oğlunun akıbetini sormak üzere koştu. Onu başörtüsüyle gören biri hayretle:
''Hallad öldü; sen hala başörtüsüyle duruyorsun!'' dedi.
Ümmü Hallad, bir İslam kadınının hayat görüşünü ve düşünce tarzını ortaya koyan şu müthiş cevabı verdi:
''Hallad'ı yitirdiysem, hayamı da yitirmedim ya!''
Ümmü Hallad'ın bu cevabı Peygamberimiz'e iletilince, Allah Rasulü;
''Hallad için iki şehid sevabi vardir.'' buyurdu.
Niçin ya Rasulallah? dediler.
''Çünkü onu kitap ehli olan yahudiler öldürdü.'' buyurdu. (İbn-i Sa'd)
Hazret-i Aişe'nin yanına, Şamlı kadınlardan bir grup gelmişti. Hazret-i Aişe:
''Sizler herhalde, hanımları hamamlara giren orada tesettüre dikkat etmeyen bölgedensiniz!'' dedi. Kadınlar; ''Evet!'' diye cevap verdiler. Hazret-i Aişe:
''Ama ben, Rasulullah'ın; ''Elbisesini evinin haricinde bir yerde çıkaran her kadın, mutlaka Allah ile kendi arasındaki perdeyi yırtmış olur.'' buyurduğunu işittim. dedi. (Ebu Davud)
Böyle davranan bir hanım, edep ve haya perdesini yırtmış olur. Çünkü Allah, ona takva elbisesi ile korunmasını emretmiştir. O ise, bu hareketiyle hem Allah'ın örtünme emrini hem de takva emrini ihlal etmiş olur.
Vaktiyle Emeviler devrinin üç büyük hiciv şairinden biri olan Ferezdak'ın eşi ölmüştü. Defin merasiminde Hasan-ı Basri de bulunmaktaydı. Hasan-ı Basri Hazretleri, şiirleriyle insanları karalayan, iffetlerini zedeleyen bu şaire, bir ara kabri işaret ederek;
''Ahiret için ne hazırladın?'' diye sordu. Yaşli şair:
''Yetmiş yildan beri kelime-i şehadeti hazirladim.'' dedi.
Hasan-ı Basri:
''Ne güzel hazırlık!'' dedikten sonra şu sözleri ekledi:
''Lakin kelime-i şehadetin şartlari vardir.
Bu yüzden iffetli kadinlara iftira etmekten sakin!''...
Hasılı mü'min, iffetli ve haya sahibi olmalıdır.
Allah Rasulü, şöyle buyurur:
''Yabancı kadınlar karşısında siz iffetli olun ki, sizin kadınlarınız da iffetli olsunlar. Babalarınıza iyilik edin ki, çocuklarınız da size iyilik etsinler. (Hakim)
