Peygamberlerin Ağlaması...
Resulullah (s.a.v) amcası Hz.Hamza şehid düştüğünde ona ağladı ve sahabeye de; "Hamza'ya ağlayın" buyurdu.
İbn. Sa'd şöyle anlatır:
''Uhud savaşı sonrası, Medine'de yakınları şehid düşen ensarın evinden ağlama sesleri duyan Resulullah (s.a.v) gözyaşlarını tutamayarak, ağladı ve "Amcam Hamza'nın ağlayanı bile yok!" buyurdu. Resulullah'ın (s.a.v) bu sözünü duyan Sa'd b. Muaz, Abduleşhel kabilesinin kadınlarına gidip bunu onlara aktardı, o günden sonra ensar kadınları önce Hz. Hamza'ya, sonra kendi şehidlerine ağladılar.
Bu hadis, Resulullah'ın (s.a.v) sadece davranışını değil, ağlama konusundaki onay ve emrini de beyan etmekte, bi'set çağında mü'min ölüye ağlamanın İslami bir davranış ve sosyal bir gelenek olduğunu gözler önüne sermektedir.
Resulullah'ın, sevgili amcaoğlu Cafer b. Ebu Talib'le bazı arkadaşları, Mute savaşında şehid düşünce Efendimiz, onun evine gidip Cafer'in evlatlarıyla görüştü ve onları bağrına basıp öptü, kokladı ve gözyaşları akıttı. Cafer'in eşi Esma; "Anam babam size feda olsun ya Resulullah" dedi, "Neden ağlıyorsunuz? Yoksa Cafer'le arkadaşlarından bir haber mi var?" Efendimiz, "Evet" buyurdu, "Bugün şehid oldular!". Esma, "Haberi duyunca ağlamaya başladım" der. "Bir yandan ağlıyor, bir yandan da kadınları feryadıma yetişmeye çağırıyordum, bu sırada Fatıma (a.s) ağlayarak içeri girip "Vah amcama!" dedi, Resulullah (s.a.v) "Cafer gibisine elbet ağlanmalıdır!" buyurdu.
Bu hadis, Resulullah'ın ağladığının hem de Esma'ya "Cafer gibi birine ağlamalı" diyerek, onu onaylaması ağlama konusundaki emrinin bir belgesidir.
Resulullah (s.a.v) Mute şehidlerine ağlamıştır. Sahih'i Buhari'de şöyle yazar: ''Cafer, Zeyd ve İbn Revahe'nin Mute savaşında şehid düştükleri haberi henüz ulaşmadan önce Resul-i Ekrem, onların şehadetini haber vermişti. Bu sahih rivayete göre, Zeyd elinde sancakla şehid düşmüş, ardından sancağı Cafer almış, o da şehid düşmüş, sancağı Cafer'den sonra İbn Revahe kapmış, o da şehid düşmüş…" Resulullah (s.a.v) bunu bize böylece anlatırken mübarek gözünden yaşlar süzülmeye başladı…
Resulullah'ın, oğlu İbrahim'e ağlaması:
Enes şöyle anlatır: ''…Resulullah'la birlikte içeri girdik, İbrahim can vermek üzereydi. Resul-i Ekrem'in gözlerinden yaşlar boşalmaya başladı. Abdurrahman b. Avf "Ya Resulullah (s.a.a) ağlıyor musunuz?" diye sordu. "Bunlar rahmettir" buyurarak, şöyle eklediler; "Gözümüz yaşlı, kalbimiz mahzundur, Rabbimin rızasından gayrı söz söylemem ben; ey İbrahim senden ayrılmak bizi hüzne boğmaktadır."
Bu hadiste Resulullah (s.a.v) ağlamayı rahmet olarak, tanımlamakta ve gözyaşı dökmenin iyi olduğunu hatırlatmaktadır. Resulullah, annesinin mezarı başında ağlardı. Ebu Hureyre Hz. Resulullah'ın annesinin mezarı başında ağladığını, bu haliyle, yanında bulunanları da ağlattığını söyler.
***
Hz. Yakub (a.s) oğlu Hz. Yusuf'a, o kadar ağlıyordu ki, "Vallahi sen bu kahırdan ya hastalanıp yataklara düşecek, ya da kahrından öleceksin!" dediler.
Zemahşeri şöyle yazar. Fazla ağlanması halinde gözyaşları, gözbebeğinin siyahını bulandırır ve beyaza çevirir. Hz. Yakub'un; "ağlamaktan gözlerinin kapandığı", "ağlamaktan görme kabiliyetini önemli ölçüde kaybettiği" yazılıdır. Hz.Yakub'un gözünün ağarmasının nedeni de hüzündür. Hz. Yakub'un Hz.Yusuf'u kaybettiği andan onu buluncaya kadar seksen yıl gözleri hiç kurumadı; Alla katında yeryüzünde Hz.Yakup'tan daha saygın olan kim var?!
Resulullah (s.a.v) Cebrail'den Hz. Yakub'un, Hz.Yusuf için duyduğu hüznün miktarını sorduğunda Cebrail "Çocuğunu kaybeden 70 annenin hüznüne denkti" demiştir.Bunun ödülü ne oldu? diye sorunca Cebrail şu cevabı vermiştir; "Yüz şehidin sevabı! Zira bir lahza olsun Yüce Rabbine karşı kötü bir zanda bulunmadı!"
