HZ. UMEYR İBNİ VEHB...
Umeyr İbni Vehb, Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimizin kendisine göstermiş olduğu açık mucize karşısında hayrette kalan ve derhal gönlünü islam'a açan bir yiğit...
O, islam'la şereflenmeden önce, Kureyşin azılılarındandı. Cesur, keskin görüşlü bir yiğitti. Bedir Gazvesinde müşrikler safında yer aldı. Kavmi onu müslümanların sayısını öğrenmek ve arkalarında yardımcı kuvvetleri olup olmadığını araştırmak üzere seçip gönderdi. Kavmine döndüğünde gördüklerini sanki bir müslüman gibi nakletti. şöyle ki;
"Ey Kureyş topluluğu!.. Onların sayıları azdır. Arkalarında yardımcı kuvvetleride görünmüyor. Fakat onların herbirini ölüme susamış kişiler olarak gördüm. Sizlerden birini öldürmedikçe onlardan birisinin öldürülmesi mümkün değildir. Onların sayısı kadar sizden de ölen olacaksa hayatın ne tadı kalır? Ona göre kararınızı veriniz..." dedi.
Bu sözlerden Kureyş'in bazı ileri gelenleri etkilendi. Savaş yapmadan Mekke'ye dönmeyi bile gönüllerinden geçirdi. Fakat, "Kureyş'in şeytanı" diye bilinen Ebu Cehil'in kin, kibir ve gururu baskın çıktı. Harb ateşi yakıldı. Başlarına gelen belaya ne kendisi ne de kavmi engel olamadı. Kureyş hezimete uğrayarak, geri döndü. Umeyr İbni Vehb'de yara bere içerisinde güç bela Mekke'ye döndü. Oğlu esir olarak Medine'de kaldı. Zamanla Umeyr'in yaraları iyileşti. Ama İslam'a düşmanlığı daha bir koyulaştı. Kendisinin Resulullah'a ve ashabına yaptığı eza ve cefalar aklına geliyor ve oğluna işkence yapılmasından korkuyordu.
Bir gün amcazadesi Safvan İbni Ümeyye ile Kabe'de Hicir mevkiinde oturmuş hasbihal ediyorlardı. Bedir felaketinden ve esirlerden bahsediyorlardı. Safvan "Bedir'den sonra hayatın tadı tuzu kalmadı." dedi. Umeyr de; "Gerçekten öyle... Bundan sonra yaşamaya değmez. Şayet şu borçlarım olmasa, çoluk çocuğumu geçindirmek düşüncem bulunmasaydı, Medine'ye varır, Muhammed'i öldürürdüm. Oğlumun ellerinde esir olması da bu iş için iyi bir bahânedir." dedi.
Safvan çok zengindi. Bedir'de kaybettiği yakınlarının intikamını almak istiyordu. Umeyr'in bu sözlerini fırsat bildi ve ona; "Umeyr!... Eğer Muhammed'i öldürürsen, senin bütün borçlarını öderim. Çoluk çocuğuna da benimkilerle birlikte ölene kadar bakarım. Malım onların hepsine yeter" dedi. Umeyr'in istediği de buydu. Peki öyleyse dedi. Fakat bu anlaşmamızı gizli tut! Sakin kimseye söyleme diye tenbih etti.
Umeyr kılıcını bileyip zehirledi: Devesine binip Medine'nin yolunu tuttu. Mescid-i Nebevi'nin kapısına yakın bir yerde devesini indirdi. Hz. Ömer, onun devesinden inip, kılıcını kuşanmış olarak Mescide doğru gittiğini görünce; "Bu, Allah düşmanı Umeyr'dir. Buraya mutlaka bir kötülük yapmak için gelmiştir" dedi. Kendisi derhal Rasul-i Ekrem efendimizin huzuruna geldi ve durumu arz etti.Efendimiz; "Onu bana getirin." buyurdu. Hz. Ömer, geri dönüp Umeyr'in yanına geldi. Yakasından tuttu. Boynundaki kılıcı sımsıkı yakalayarak, Rasulullah'ın huzuruna götürdü. Efendimiz Umeyr'i bu halde görünce; "Onu serbest bırak Ömer!... Sen geri dur!... Sen de yakın gel ey Umeyr!... Yaklaş ya Umeyr!" buyurdu. Sonra aralarında şu konusma geçti. Efendimiz ona: "Ey Umeyr! Buraya niçin geldin?" dedi. O da; "Oğlum elinizde esir. Bir iyilik edip onu bırakasınız diye geldim" dedi. "Boynundaki şu kılıç ne oluyor?" "Öyle kılıç olmaz olsun! Bize ne faydası dokundu ki... Bedir'de bir fayda verdi mi?" dedi. Efendimiz tekrar; "Bana doğru söyle! Buraya niçin geldin?" diye sordu. O da; "Sadece bunun için geldim" dedi. Aldığı bu cevaplardan sonra Efendimiz ona; "Peki öyleyse Hicir'de Safvan İbni Ümeyye ile yaptığınız anlaşma neydi? Orada, Bedir'de kuyuya atılan kimselerden bahsettiniz. Sonra sen, borcum ve şu çocuklarım olmasaydı, gider Muhammed'i öldürürdüm, dedin. Safvan da borcunu ödemeyi, çocuklarına bakmayı üstlendi. Sende kalkıp geldin. Fakat Allah Te'ala yapmayı düşündüğün işe izin vermeyecektir." buyurdu.
Umeyr bu bilgiler karşısında hayretler içerisinde kaldı. Renkten renge girdi. Ürkek ürkek, kekeleyerek; "Bu konuyu sadece Safvan'la ikimiz konuşmuştuk. Yanımızda başka biri yoktu. Vallahi, kesin olarak inandım ki, sana bu haberi ancak Allah getirmiştir. Anlıyorum ki, sen Resûlullahsın. Müslüman olmam için beni sana gönderen Allah'a hamdolsun..." dedi. Peşinden kelime-i şehadet getirerek, islam'la şereflendi.
Efendimiz ashabına; "Kardeşinize dinini ve Kur'an'ı öğretin. Esirini de salıverin." buyurdu, Kısa zamanda dinini iyice öğrenen Umeyr, Efendimizden izin alarak, Mekke'ye döndü.
