Ey badi saba uğrarsa yolun semt-i Haremeyn'e...
Ey Yüce Türk Milleti, ey büyük ecdadım, ne kadar büyüksün..! Vallahi cihana sımazsın. Türk deyince bütün damarımdaki kan hareke geçiyor ve tüylerim ürperiyor. ki, sen ecdadım dünyaya hükmettin, kıta'ları yarıp geçtin. Vallahi şu satırlarımı yazarken bile tüylerim diken diken oluyor. Ne kadar şanslı bir milletiz, ne kadar asil bir soyuz...Bunu ben söylemiyorum, tarih bunu ispat ediyor.
Hazreti Peygambere (S.A.V) aşık olan bu asil millet,
Hac mevsiminde hacca, diğer zamanlarda da Umre'ye yolcu etti ise, Cihanşümul (S.A.V)' aşkından şöyle söyler;
''Biz gidemiyoruz, ama O Büyük Peygamber (S.A.V)'e bizdende selam götürün...''
Resulullaha öyle bir aşkla bağlanmışız ki;
''Ey badi saba uğrarsa yolun semt-i Haremeyn'e
Tazimimi arz eyle Resülüssekaleyn'e''
diyerek, yüreğindeki Peygambere olan aşkını böylece
ilan etmiş oluyor.
''Ey saba rüzgarı, ey sabah yeli eğer yolun Haremeyn bölgesine, mukaddes topraklara uğrarsa, tazimimi, en derin saygılarımı, muhabbetimi, aşkımı, kainatın Efendisi, ins'ü cinin peygamberi, ser tacım efendim Muhammed Mustafa aleyhisselama arz eyle.''
''Bir mübarek sefer olsa da gitsem
Kabe yollarında kumlara batsam
Hub cemalin bir kez düşte seyretsem
Ya Muhammed canım arzular seni''
Diyen Yunus'un, sesine ses katarak böylesine bir mübarek sefere çıkmak, Beytullah'a yüz sürmek, yeşil Kubbesini dünya gözü ile bir kere görmek…
kadar ulvi bir sevinç ve lezzet varmıdır. O yüce makamda, Müslüman Yüce Türk milletinin birlik ve beraberliği için, dirlik ve düzenliği için, huzur ve refahı için, istiklal ve istikbali için, kuvvet ve kudreti için dua ve niyazda bulunmak kadar sevinç ne olabilir...?
****
Sakın terk-i edepten!
Şair Nab-i, Osmanlı devletinde yetişen bir şairdir.
İsmi Yusüf ise de, Nabi diye meşhurdur.
Zamanın Sultanından izin alıp bir kere,
Çıktı bir kafileyle, hacca gitmek üzere.
Nabi'nin bulunduğu kafilede, o zaman,
Devlet ricalinden de, bulunurdu çok insan.
Resulullah'a olan sevgi ve aşkı ile,
O, Hicaz yollarında, uyumadı az bile.
Kafile yaklaşınca, Medine'ye nihayet,
Zirvesine çıkmıştı, ondaki bu muhabbet.
Her bir adım attıkça, o sevgi artıyordu.
Kalbi, Resulullah'ın aşkıyla yanıyordu.
O böyle yanıyorken, sevgi ve muhabbetle,
Gördü ki, uyur biri, ayakları kıblede.
Onu bu vaziyette görünce Yusüf Nabi,
Üzüldü, kederlendi, kırıldı ince kalbi.
Onu uyandıracak yüksek bir sesle hemen,
O anda, şu şiiri okudu düşünmeden:
''Sakın terk-i edepten, kuy-ü mahbub-u Hüdadır bu.
Nazargah-ı ilahidir, makam-ı Mustafa'dır bu.
Mür'aatı edep'le, gir Nabi bu dergaha.
Mutaf-ı kudsiyandır, busegah-ı enbiyadır bu.''
***
Evet; anlatmak istediğim dünyada müslüman millet bu millet...
TÜRK MİLLET'İ...!
