22 Aralık 2025
Facebook
Twitter
Instagram
YouTube
İstanbul
Kapalı
10°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

CELVETİYE TARİKATI...

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Celvet halka karışarak, halk ile beraber olmaktır.

Celvetiler; halka karışmakta hayır olduğu kanaatindedirler.

Kulun Hakk'ın sıfat ve vasıflarıyla süslenmesi, kulun, kendi varlığından geçmesive Hakk varlığında yok olmasıdır.

Tasavvuf ıstılahı olarak Celvet; "kulun, Hakk'ın sıfatlarıyla vasıflanmış olarak halvetten çıkışına ve O'nun varlığında yok oluşuna fena fillah denir.

Celvet; hayata ve hadiselere iştirak ihtılattır, ruhun kemaline delildir.

Halvet ise; celvetin tamamlayıcısı, celvete geçmek için basamak, celvete hazırlayıcı hususi bir haldir. Celvet sadece bir ıstılahtan ibaret olmayıp beka makamının da bir ifadesidir. Halvet de fena makamının bir ifadesidir.

Celvet; hakikat yolcusunun çıkarken geçtiği manevi mertebe ve makamlara, nefsani ahlaktan soyunup, İlahi isimler elbisesini giydikten sonra Rahmani ahlak ile dönmesidir.

Üftade'ye göre:

''Allah'a varan yollar mahlukatın nefesleri sayısıncadır. sözünün manası da budur.'' Üftade'ye göre celvet; aynı zamanda cem'u-l cem makamıdır. Şöyle ki salik, vuslata erince sulükü tamamlanır, fakat makamları tamamlanmış olmaz. Bundan sonra beka alemine yani kesret alemine döner. Kur'an-ı Kerim de:

"Onunla arasındaki mesafe, iki yay kadar yahut daha az kaldı."(Necm, 53/9) ayetindeki "kabe kavseyn" kelimesi, buna işaret etmekte olup, Allah'a yakın olma makamıdır, salik vuslata ermezden önce bu makama ulaşır.

"Ev edna" ise, vuslat makamıdır. İşte Hakk'a vasıl olan salik yeniden "kabe kavseyn'e'' dönünce, bu inişle cem'ul cem makamına çıkmış olur.

Bu makam kesret ile vahdetin, fark ile cem'in yani zıt mefhumların birleşmesinden dolayı cem'ul cem adını almaktadır. Üftade'nin tarifiyle cem ve cem'ul cem ıstılahları, klasik tasavvuf anlayışındaki ıstılahlardan farklıdır; O'nun "ma'ıyyet" dediği cem, cem dediği cem'ul cem, cem'ul cem dediği de celvettir.

Kur'an-ı Kerim bu makama şu ayetle işaret eder:

"O, ilktir, sondur, zahirdir, batındır"(Hadid, 57/3)

Cem'ul cem' makamının ehli, insan-ı kamil vasfını da kazanmış olur, ne halk ne de Hak ile "mahcub" perdelenmiş, örtülü olmaz, eşyanın madde ve enerjinin, varlıkların vücudunu batıni yönden "ayn-i Hakk" olarak görür, bir taraftan eşya ile kayıtlı bağlı, bağıntılı olduğu halde marifetullah tarafından bakıldığında eşyanın üstündedir, eşya ile kayıtsızdır.

Celvetiler tevhid ile meşgul olurlar, mücahede ederler.

Bütün tarikatlarda olduğu gibi Celvetiyyede de Hakk'a vusul için bir Mürşid-i Kamil'e intisab etmek gerekmektedir.

Mürid, mürşidine intisab ettikten sonra, mürşidinin talimatına uygun olarak zikir ve manevi mücahedeye başlar.

İlk ve en önemli ZİKİR, Kelime-i Tevhid'tir.

Yani "LAİLAHE İLLALLAH" sözüdür.

Buna TEVHİD zikri denir. Mürid ilk zamanlar Tevhid zikrini yaparken; "LA MA'BUDE İLLALLAH" manasını düşünür.

İkinci mertebede Kelime-i Tevhid'i "LA MAKSUDE İLLALLAH" manasını zikreder.

Üçüncü mertebe de ise; "LA MEVCUDE İLLALLAH" Allah'tan başka mevcut yoktur. Manası ile zikreder. Mürid Tevhid Nuru zahir oluncaya kadar bu zikre devam eder.

Celvetiye tarikatında ikinci önemli zikir, "ESMA-İ SEB'A" zikridir.

Allah, yedi ism-i şerifi sırasıyla şunlardır:

''LA İLAHE İLLALLAH, ALLAH, HU, HAKK, HAYY, KAYYUM, KAHHAR ...''

Bu yedi isim, nefsin yedi makamına tekabül etmektedir.

Celvetiye tarikatına giren müride, Şeyh şunları telkin ve tavsiye eder.

1-Her gün 100 defa; "ESTAĞFİRULLAH EL-AZİM" demek.

2-Her gün Peygamber Efendimiz (S.A.V.)'e 100 defa selat ve selam getirmek.

3-Günde 700 defa "LA İLAHE İLLALLAH" ve her 20. veya 30. 'da bir defa "MUHAMMEDÜN RESULÜLLAH" demek, mürid mürşidinin verdiği bu evradın dışına çıkmaz.

4-Sabah namazından sonra güneş iki mızrak boyu yükselene kadar zikir ve tefekkürle meşgul olur.

5-İşrak vaktinden zevale kadar, 4-6 rekatlık kuşluk namazı kılmak.

6-Akşam namazının sünnetinden sonra 6 rekat "Evvabin" namazı kılmak.

7-Gecenin üçte bir vaktinde kalkıp 2-12 rekatlık "Teheccüd" namazı kılmak

8- Pazartesi ve Perşembe günleri ile Zilhicce ve Muharremin 10 gününü Recep ve Şaban'ın tamamını oruçlu geçirmek

9-Daima abdestli bulunmak

10-Abdest aldığı zaman 2 rekat "Şükr-i Vudu" namazı kılmak

Bundan başka mürid şunları yapmaya dikkat eder.

a)-Tevbe ve inabeye ihtimam göstermek

b)-Sünnete riayetkar olmak

c)-Dünya malına tamah etmemek

d)-Az yemek

e)-Az konuşmak

f)-Daima zikirle meşgul olmak

g)-Şeyhe rabt-ı kalb etmek

h)-Şeyhe ititrazı terk etmek ve ona inanıp güvenmek.

CELVETİ AYİNİ

Celvetiler, dizleri üzerinde durarak zikrederler.Buna "Nısf-ı Kıyam" veya "Hızır Kıyamı" denir.

Bir rivayete göre, kuud tevhidi sırasında Hz. AZİZ MAHMUD HÜDAİ postunda otururken bir anda zikir meclisine "Hz. Peygamberimiz (S.A.V.)" bir başka rivayete göre de Hz. HIZIR a.s.'ın teşrif buyurduğunu kalp gözü ile görüp ayağa kalkmak istemiş, fakat Hz.Peygamberimiz (s.a.v.), kalkmamasını işaret edince, dizleri üzerinde yarı kalkmış olarak kalır ve zikre öylece devam edilir.

O günden sonra bu şekilde zikir Celvetiyye de teamül haline gelmiştir.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *