Dıhye İbn. Halife...
İsmi, Dıhye ibni Halife ibni Ferve ibni Hazrec olup, "Dıhyetu'l-Kelbi diye meşhur olmuştur.''
Kelb kabilesinin reisiydi. Ticaretle meşgul olurdu. Müslüman olmadan önce de Rasül-i Ekrem efendimizi severdi. Hatta ticaret için Medine'den her ayrılışında ve dönüşünde Efendimize hediyeler getirir, ziyaret ederdi .Fahr-ı Kainat efendimiz her gelişinde ona; "Ya Dıhye! Beni memnun etmek istiyorsan iman et Cehennem ateşinden kurtul" buyururdu. Onun müslüman olması için, "ya Rabbi! Dıhye'yi İslam ile merzuk kıl" diye dua ederdi.
Onun hidayete ermesini çok arzu ederdi.
Ruhu'l-Beyan Tefsiri'nde onun İslam'a girişi şöyle anlatılır;
Bedir Gazvesinden sonraydı. Cebrail aleyhisselam Rasülullah efendimize geldi ve; "Ya Muhammed! Allah sana selam ediyor ve haber veriyor ki, Dıhye şimdi senin huzuruna geliyor" dedi.
Efendimiz Dıhye'yi bizzat kendisi karşıladı. Üzerindeki hırkayı çıkarıp oturması için yere serdi Ona; "Dıhye şöyle buyur'" diyerek, hırkanın üzerine oturması için eliyle işaret etti. Rasül-ı Ekrem efendimizin bu keremine, hilmine ve al-i cenaplığına dayanamayan Dıhye, ağlamağa başladı.
Riday-ı şerifi yerden kaldırıp yüzüne gözüne sürdü ve başının üstüne koydu.
Artık iman nuru gönlünde parlamıştı. Heyecanla "Ya Rasülallah İslam'ın şartları nelerdir?" dedi.
Efendimiz de önce "La ilahe illallah Muhammed Rasülullah" demendir buyurdu.
Dıhye de bu kelimeyi söyleyerek İslam'la şereflendi.
O, Enes ibni Malık (r.a.)'ın ifadesine göre nur yüzlü, iri cüsseli, beyaz tenli ve endamı ashabın en güzel olanıydı.
Cebrail aleyhisselam çoğu kere onun suretine girerek Rasülullah'a gelirdi. Nitekim, Efendimiz, Gördüğüm kimselerden Cibril'e en fazla benzeyeni Dıhye-tü'l-Kelbi'dir" buyurmuştur.
Bu yüzden ashab-ı kiram Dıhye'yi çok sever, yanından ayrılmak istemezdi. O da Medine sokaklarında yüzünü gözünü örtüp sarmalayarak gezerdi.
Birgün Rasül-ı Ekrem torunları Hasan ve Hüseyin ile birlikte mescidde oturuyorlardı.
Cebrail aleyhisselam yine Dıhye suretinde huzura geldi.
Hz. Hasan ve Hüseyin onun etrafını sardılar.
Ondan sanki bir şeyler bekliyorlardı.
Efendimiz torunlarının bu hareketlerini izah babında; "Ey kardeşim Cebrail" Onlar seni Dıhye sandılar.
Dıhye ne zaman gelse onlara hediye getirirdi" buyurdu.
Bu söz üzerine Cebrail aleyhisselam elini uzattı, Cennetten bir salkım üzüm kopardı ve Hz Hasan'a verdi. Bir daha uzattı bir nar kopardı ve onu da Hz. Hüseyin'e verdi.
İki cennet efendisi yavrular hediyelerini alınca oradan uzaklaşıp oyunlarına daldılar.
Dıhye, Rumca'yı iyi bilirdi. Rasül-i Ekrem efendimiz Hudeybiye antlaşmasından sonra komşu kabile ve devlet başkanlarına elçiler göndererek onları İslam'a davet ettii. Bizans imparatoru Herakliüs'e yazdığı mektubu Dıhye ile Busra ''Filistin'' valisine gönderdi. Busra valisi de imparatorun bu sırada Kudüs'te bulunması sebebiyle bizzat eline verilmesi teklifinde bulundu.
Ona imparatorun huzuruna varıldığında başını secdeye koyup kaldırmaması gerektiğini söyledi. Dıhye bunu kabul etmedi ve "Biz müslümanlar Allah'tan başka kimseye secde etmeyiz" dedi.
O zaman mektubu kendisine ulaştırmanın bir yolu da, bahçedeki minberin üzerine koymaktır.
İmparator öğleyin bahçeye çıkar ve orada dinlenir. Mektubu görür alır ve sahibini çağırttırır dediler. Herakliüs mektubu alınca arapça bilen bir tercüman çağırtıp okuttu. Mektupta şunlar yazılıydı;
Bismillahirrahmanirrahim
''Allah'ın kulu ve Rasulü Muhammed'den Rumlar'ın büyüğü Hırakl'e Hidayete erip doğru yolu tutanlara selam olsun.
Bundan sonra, sem İslâm'a davet edenin İslam ol kurtul! Allah sana iki kat ecir versin Eğer yüz çevirirsen bütün halkın vebali, günahı senin boynuna olsun.''
De ki; Ey ehl-i kitap! Sizinle bizim aramada müşterek olan bir söze geliniz. Allah'tan başkasına tapmayalım, O'na hiçbir şeyi eş tutmayalım. Allah'ı bırakıp da kimimiz kimimizi ilahlaştırmasın. Eğer onlar yine yüz çevirirlerse, işte o zaman Şahit olun ki biz müslümanlarız! Deyiniz." (Al-i İmran;4)
Efendimizin bu kıymetli mektubunu okuduktan sonra Herakliüs müşaviri Üsküfün fikrini sordu. O da;
"O, Musa ve İsa aleyhim esselam'ın müjdelediği peygamberdir. Biz onun gelmesini bekliyorduk" dedi.
Herakliyüs bu konudaki araştırmalarını genişletti. Şam valisinden Mekke'li Peygambere yakın kimseler göndermesini istedi. Ebü Süfyan bulundu ve Kudüs'e getirildi. Herakliyüs ondan geniş bilgiler aldı.
Dıhye son olarak Herakliyüs'a şunları söyledi;
''Ey Kayseri! Biliyor musun Mesih namaz kılar mıydı?''O da Evet, dedi. Öyleyse ben seni Mesih'in kendisine namaz kıldığı Allah'a davet ediyorum.
Ben seni Musa'nın ve İsa'nın geleceğini müjdelediği şu ümmi Peygambere imana davet ediyorum.
Eğer kendin için dünya ve ahiret mutluluğu istiyorsan onları gözlerinin önüne getir. Yoksa ahiret saadetin elinden gider.
Dünyada da küfür ve şirk karanlığında kalırsın. Şunu iyi bil ki, Allah cebbarları helak edici ve nimetleri değişimcidir "dedi.
Dıhyen'in bu müessir sözleri Herakliyüs'ün gönlünde bir takım heyecanlar uyandırdı ama Rumların kendisini öldürmesinden korktu.
