05 Aralık 2025
Facebook
Twitter
Instagram
YouTube
İstanbul
Açık
15°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

Başbakan'ın Tehlikeli Çağrısı...

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, sık sık yüce Mevlana'nın "Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol" sözünü tekrarlar.

Gel gör ki söyledikleriyle icraatları bugüne kadar hiç tutmadı...

Önüne geleni azarlayan Başbakan'ın son çağrısı ise "ince uzun yol" da nasıl bir tehlikeli yürüyüş yaptığının da işareti. 

HANİ HERKESİN PARTİSİYDİNİZ?

22 Temmuz 2007 seçimlerinin ardından 2. defa iktidara geldiği zaman Abdullah Gül ile birlikte seçim zaferi sarhoşluğu ile Erdoğan, AKP Genel Merkezi'nde ilk yaptığı konuşmada, ''Bize oy vermeyenlerin de partisi olacağız " deyip ekliyordu:

" Sizin sandıktan verdiğiniz değerli mesajınızı anlıyorum. Lütfen müsterih olun. Kime oy verirseniz verin, oylarınız bizim için değerlidir. Tercihlerinize saygı duyuyoruz. Farklılıklarımızı demokrasinin gereği olarak görüyoruz.

Demokrasi, farklılıkları esas alan bir tercihtir. Seçimlerde daha güçlü çıkan parti olarak bu zenginliği korumak bizim görevimizdir.

Rahat olunuz. Çünkü milletimizin emanetine bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da sonuna kadar sahip çıkacağız.  

Bu konuşmanın ardından 13 ay geçtikten sonra ise "Her kesimin partisi" olacaklarını söyleyen Erdoğan, zülfüy‰re dokunulunca, kendisinden yana olmayan basını adeta düşman ilan edip, taraflarlarına bu gazeteleri "Boykot" etmeleri çağrısı yapıyor.

Türkiye'nin bunca sorunu varken günlerdir bu konu tartışılıyor.

Dünyada demokrasi ile yönetilen hiç bir ülkenin başbakanı böyle bir çağrı yapamaz.

Eğer o gazeteler suç işliyorsa bağımsız yargı var. Kararı siz değil o verir.

Başbakan mevkiindeki kişi "Boykot''çağrısı yapamaz. Bu şirketlerde binlerce vatandaşın hisseleri var. Başbakan, yaptığı

çağrı ile bu şirketleri zarara uğratmakta ve suç işlemektedir. Sermaye Piyasası Kurulu mevzuatına göre bu suçun ciddi cezası vardır. Bunun hesabının Başbakan'dan sorulması lazım.

Bu pozitif hukuk açısından ciddi bir meseledir. Demokrasilerde

ve hukuk devletinde böyle bir şey olmaz...

EĞER HALK DOĞRULARI GÖRSE... 

BASINA yönelik eleştirilerini sürdüren Başbakan Erdoğan, partililere " Bizlerle ilgili yalan yanlış haber yapan gazetelere karşı boykot yapın ve evinize sokmayın " diye seslenebiliyor. 

Şunu açık yüreklilikle söylemek gerekir ki eğer halk doğruları görseydi acaba siz o koltukta oturabilir miydiniz?

Erdoğan her sözünde " demokrasi havarisi " kesilir. Ancak yaptığı çağrılar bunun tam tersi. Benzer çağrıların geçmişte askeri yönetimler döneminde yapılmış olması, tedirginliğimizi daha da artırmaktadır.

Eğer siyasi tarihi biliyorsak, farklı ülkelerde yaşanmışlıkları gözönüne aldığımızda önünü-arkasını düşünmeyen siyasi güçlerin ülkeyi nereye götürebildiğinin örneklerini görürüz. Demokrasiye özenmiş ama yeterince başaramamış ülkelerin siyasi tarihlerinde de benzer örnekler bulunabilir. 

BUNUN SORUMLUSU KİM OLUR?

SIRADAN vatandaşlar gazetelere, medyaya dönük bu türden tepkiler gösterebilirler. Ancak bir başbakanın beğenmediği gazetelere karşı kendi siyasi partisinin taraftarlarını kampanyaya çağırması, " Bunları evlerinize sokmayın " demesi basın özgürlüğüne dönük olağanüstü vahim bir saldırının örneğidir.

Yarın bir gün, o gazetelerden biriyle sokakta dolaşan birisi eğer Başbakan'ın çağrısına can-u gönülden bağlı olan varsa ve de cebir uygularsa sorumlusu kim olur hiç düşündün mü Sayın Başbakan?

Ve de bir başka parti lideri de çıkıp " Deniz Feneri rezaletini yazmayan gazeteleri almayın " dese acaba tavrınız ne olurdu?
 
Gazeteler Deniz Feneri haberini yazmasaydı; ''Boykot''çağrısı yine olacak mıydı diye de sormadan edemiyorum.

Demek ki Başbakan'a sağır ve dilsiz bir medya gerekiyor.

ÖZGÜR (!) MEDYAYA AKP DESTEĞİ 

BAŞBAKAN Erdoğan, Doğan Grubu gazetelerine karşı protesto çağrısı yaparken, " İyi ki özgür medya var da doğruları yazıyor " diyor. 

Başbakan'ın " özgür " olarak tanımladığı medya kuruluşları arasında şu gazeteler bulunuyor: Sabah, Yeni Şafak, Türkiye, Zaman, Bugün ve Star. 

Bu gazetelerin ortak özellikleri, AKP'ye yakın iş dünyası temsilcileri tarafından yönetilen medya organları olmaları.

Başbakan'ın " Özgür medya " olarak değerlendirdiği gazetelerin kamu kuruluşlarından aldığı reklamların payına bakıldığında ise ortaya ilginç bir tablo çıkıyor. 

Kamu kuruluşlarının basın reklamlarını içeren Medya Takip Merkezi araştırmasına bakıldığında, Başbakan'ın " özgür " dediği basını daha da özgürleştirebilmek adına son üç yılda kamu ilanlarının yüzde 40'lık kısmını yukarıda adı geçen medya organlarına sağladığı görülüyor.

Kamu kuruluşlarının basın reklamları içinde Sabah yüzde 12.8 ile ilk sırada yer alırken, Yeni Şafak yüzde 8.7, Zaman yüzde 5.9, Türkiye yüzde 5.9, Star yüzde 4.9, Bugün gazetesi ise yüzde 3 pay almış durumda.

Daha önce Forbes dergisinde de yayınlanan araştırmaya göre bu pay, Halkbank, Milli Piyango, PTT, Şekerbank, TCDD, THY, TOKİ, Vakıfbank ve Ziraat Bankaları'nın verdiği kamu reklamlarından oluşuyor.

Dolayısıyla son üç yıl içinde kamu ilanlarının yüzde 41.7'si Erdoğan'ın ''özgür medya''olarak nitelendirdiği gazetelere gitmiş durumda. 

Denilebilir ki, o dönemde Sabah gazetesi hükümete yakınlığıyla bilinen Çalık Grubu'nun yönetiminde değildi. Ancak, şunu hatırlatmakta yarar var. Sabah gazetesinin aldığı kamu ilanlarının oranı gerek TMSF yönetimine geçtiği günden sonra gerekse Çalık Grubu tarafından satın alındıktan sonra azalmadı, arttı. 

Dolayısıyla araştırmanın güncellenerek yeniden yapılması halinde ortaya çıkacak sonuç, mevcut tablodan daha farklı olmayacak.

Kamu kuruluşlarının verdiği reklamların kimlere nasıl pay edildiği geçtiğimiz günlerde DSP İstanbul Milletvekili Süleyman Yağız, bir soru önergesiyle Meclis'e de taşıdı... Ancak henüz sorunun muhatapı Başbakan Erdoğan tarafından yanıtlanmadı. 

ERDOĞAN, İŞİN KOLAYINI BULDU

YOLSUZLUKLARI bitirmeye söz vererek iktidar olan Başbakan, sözünü tutamayınca işin kolayını buldu. Yandaşlarına çağrıda bulunarak, yolsuzluk haberlerini yayınlayan gazeteleri almamalarını istedi.

Oysa Başbakan'dan yolsuzluk ve hırsızlıklarla mücadele etmesi beklenirdi.

İşte bir ulus bir başbakanın ağzından tehlikeli bir yola bu şekilde götürülür. Şu gazeteyi okuyanlar -okumayanlar. Şu dergiyi alanlar -almayanlar. Biz bu filmi 1980 öncesi de çok seyretmiştik ve acı sonuçlarını görmüştük. H‰l‰ da çekiyoruz...

Bu millet de artık sizi " Boykot " edecek ve de o günler çok yakında...

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *