AKP Medyası Kedi Gibi...
İKTİDARLA ilgili her türlü pisliğin üzerini kedi gibi örten yandaş gazeteler, son düelloda da gerçekleri AKP tabanından özenle saklamayı tercih etti.
AKP, medya operasyonuna 2001 krizinde TMSF'nin el koyduğu şirketler bünyesindeki gazete ve televizyonların bir bölümünü kapatıp bir bölümünü ise yandaş medya gruplarına satarak başladı.
2002'den bugüne uzanan süreçte sonuç itibariyle güçlü bir AKP medyası yaratıldı. Ortada AKP'ye doğrudan veya dolaylı destek veren, adlarını hepinizin bildiği yandaş medya bloku bulunmaktadır. Yerel medyanın da eli kolu bağlanmıştır.
Ancak bu kadronun ve eteklerine sarılıp siyaset-ticaret yapanların ve kalem oynatanların maskeleri düşüyor, gerçek yüzleri görünüyor.
FENER'İN AYDINLATTIĞI HORTUMLAR
''İNANÇ hortumcuları" ile "inanç tefecileri" beraber yürüdükleri bu yolda derin işbirliğini sürdürüyor. Fakat takke düşüp kel görününce ve de ''Fener'' olaylara ışık tutunca sinirlendiler, azarladılar, demediklerini bırakmadılar.
AKP, inançlarımızın istismarı üzerine oluşturduğu siyasetine şimdi de ilave olarak gündeme önce tefecilerin, daha sonra da dolandırıcıların himayesini ekledi.
Almanya'da Deniz Feneri e.V'de ortaya çıkan usülsüzlüklerin üzerine gitmesi gereken Başbakan, bunun tam tersini yapıp izlerin üstünü örtmek için korkudan "Karanlıkta ıslık çalmaya" devam ediyor.
Aslında bunda yadırganacak bir taraf da yok. Biraz zihnimize egzersiz yaptırırsak, Başbakan'ın gurbette çalışarak tasarruflarını dini hassasiyetlerinden yararlanan "alınteri hortumcusu'' holdinglere kaptıran vatandaşlarımızı da "Tefeci" olmakla itham ettiğini görürüz. Nitekim Başbakanın "inanç tefecileri"ni koruması ve halkımızı itham etmesi de ilk değildir. Daha önce Almanya'da şikayetlerini ileten vatandaşımızı azarlayarak bu dolandırıcılara açık destek vermiş, hak talep eden mağdurlara kendisinin Başbakan olduğunu unutarak ''Paranı verirken bana mı sordun'' demiş, hatta Alman Başbakanı'nın önünde şikayetlerini dile getirenleri susturmak için zorla salonun dışına attırmıştı.
GÖZLERİNİ KAPAMA, TANI BUNLARI...
BU gelişmelerden de anlaşılacağı gibi Sayın Erdoğan yüz binlerce vatandaşımızı soyanların avukatlığına soyunmuştur. Erdoğan, medyanın ve yargının önünü açacağına tehditler savurmakta, hedef göstermektedir.
MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural'ın da dediği gibi Başbakan Erdoğan AKP'lilerin bulaştığı "Ali Dibo"lar, "yolsuzluk Dişlileri", "inanç hortumcuları", "Ak dolandırıcılar" ortaya çıktıkça icraat yerine laf yetiştirmeye, gerginlik oluşturmaya devam etmektedir.
Bu ne tesadüf ki AKP Genel Başkan Yardımcısı Dişli, Başbakan'ı savunmak için istifa ediyor, sonra da Başbakan bu özveriye karşılık Dişli'nin dokunulmazlık zırhının devamının gerekli olduğu söylüyor.
Şimdi de bir taraftan ''Atatürk devrimleri ve Cumhuriyet travması''na maruz kaldığı bilinen AKP Genel Başkan Yardımcısı da zor duruma düşünce tıpkı Erdoğan gibi basını ve muhalefeti suçluyor. Malûm basın da onu alkışlıyor.
KOLLA BENİ SAVUNAYIM SENİ
ERDOĞAN, her sözünde ''yolsuzlukların hortumlarını kestiklerini'' söyler. Kesilen hortumlar şimdi boru hattı oldu ve nereye bağlandığını da millet hergün ibretle görüyor.
Boru hatlarından birinin bağlandığı malûm medya ise, gerçekleri yazacağına parti kodamanlarını memnun etmek için 'Arındırıcı gerçek' yerine 'çürütücü yalanı' tercih eden edip Kılıçdaroğlu ile Fırat düellosunda da Dişli veya Deniz Feneri'nden farklı bir tutum takınmadı ve düellonun galibi olarak Fırat'ı ilan etti.
Son olarak Fırat da basın toplantısı düzenleyip, her gün açıklama yapacağını söyleyip kendini savunmaya geçti.
AKP basını kendine yakışanı yapıp AKP avukatı kesilirken bu tartışmada da tıpkı daha önceki iddialarda olduğu gibi AKP içinden pis kokular geliyordu. Ancak yandaş medya bu tartışmada da tuhaf tavrını sürdürdü. Görevi sanki gerçekleri açığa çıkarmak değil de pislikleri gizlemekmiş gibi davrandı.
''Kol kırılır yen içinde kalır'' taktiği uyguluyorlar ama unutmasınlar ki tedavi edilmeyen kol da kangren olur.
Pis kokuların kaynağı çürükleri kamuoyuna duyurmak yerine kokuların üzerini örtmeyi tercih etmeyi yeğleyen AKP basını, aslında en büyük kötülüğü yapıyor. Bunun en büyük faturasının AKP'ye kesileceğini zaman gösterecek.
''Amaca varmak için papaz elbisesi bile giyerim'', diyen ve onu alkışlayanlardan başka şey beklemek ise safdillik olur aslında.
Hani tencere kapak meselesi...
