Cömertler cömerdi Dalec bin Ahmed...
Da'lec bin Ahmed hazretleri; Mekke'de, Bağdad'da ve Sicistan'da hadis alimlerine tahsis ettiği vakıfları olan çok zengin bir zat idi.
Kendisi Mekke'de bir ev satın alıp, bir müddet oturdu. Daha sonra Bağdad'a yerleşti...
Ebu Bekr bin Ali bin Abdullah, bir zatın şöyle anlattığını nakletmiştir;
Şu zata borcum var:
Bir cuma günü mescide gitmiştim. Önümdeki safta vakarlı, huşu sahibi bir zat gördüm.
Cuma namazının başlamasına kadar devamlı nafile namaz kıldı. Sonra cuma namazı kılmaya kalktık.
O gördüğüm zat, tedirgin bir halde elbisesine bürünerek, hep kendini birinden gizliyordu.
Namazdan sonra sebebini sordum.
Benim şu arkamda duran zata borcum var.
Bu sebeple mahcubiyetimden böyle yapıyorum, dedi. Meğer alacaklı olan zat, Da'lec bin Ahmed imiş.
Bu sözleri Da'lec bin Ahmed'in o safta bulunan bir arkadaşı işiterek, durumu ona anlattı.
O da, bu zatı evine getirmesini söyledi.
Evine gittiklerinde yemek ikram edip; borçlu zata; ''Senin borcun unutuldu'' diyerek alacağını bağışladı.
Ayrıca beş bin dirhem de hediye verdi ve borçlu olduğundan dolayı üzülüp sıkıntıya düştüğün için de hakkını helal et dedi...
İbn-i Ebi Musa adlı bir zata, bir yetime ait on bin dirhem, büyüyünce teslim edilmek üzere verilmiş ve kendisi vasi ta'yin edilmişti.
Bir ara sıkıntıya düşüp, bu paraları harcamıştı.
Yetim büyüyüp yetişince, hakim paranın teslim edilmesini istedi.
İbn-i Ebi Musa durumu şöyle anlatmıştır:
''Yetimin parası istendiği sırada ödeyecek param yoktu. Sıkıntıdan çare aramaya başladım.
Katırıma binip, Kerh şehrine doğru yola çıktım.
Katırı serbest bıraktım, beni doğruca Da'lec bin Ahmed'in mescidine götürdü. Sabah namazını Da'lec bin Ahmed'in arkasında kıldım.
Namazdan sonra bana; Sende bir sıkıntılı hal görüyorum, dedi. Ben de, durumumu anlattım...''
Hizmetçisine, Şu kapıyı aç, diyerek bir kapı gösterdi. Kapıyı açıp, bir odaya girdi.
Odada mallar ve para kasaları vardı.
Bana onbin dirhem verdi. Gidip borcumu ödedim...
Aradan üç sene geçti... Daha önce aldığım on bin dirhemi ödemek için Da'lec bin Ahmed'e gittim. Borcumu ödemek için geldiğimi söyledim. Sübhanallah! Onu sana borç olarak vermedim, hediye ettim, dedi.
Azrail aleyhisselam ''Cömertlerin canını rıfk ile alırım'' buyuruyor.
Da'lec bin Ahmed hazretleri de Bağdad'da son nefesini kolayca teslim etti...
***
Hayber Gazasında şehit düşen genç:
Hayber, Medine Şam yolu üzerinde, bol hurmalı,
iç içe kalelerle çevrili, münbit arazisi bulunan, çok mühim bir yerdi.
Hayber, Yahudilerin elinde idi.
Medine'den çıkarılan Yahudilerin bir kısmı da, buraya gelip yerleşmişti.
Burası, bütün Hicaz Yahudilerinin merkezi ve hisarlı bir kalesi durumunda idi.
Bu Yahudiler, İslam'a karşı Mekkelileri daima kışkırtmışlar, Hendek Muharebesini onlar tezgahlamışlardı.
Ayrıca kendilerine yapılmış olan anlaşma tekliflerini de reddetmişlerdi. Medine'ye hücum etmek için plan hazırlıyorlardı...
Medine'den yola çıktılar...
Resul-i Ekrem efendimiz, Hudeybiye Anlaşmasından bir ay sonra, hicretin 7. yılında, düşman harekete geçmeden, hazırlık safhasında olan düşmanı yatağında bastırmak gayesiyle, 1400 piyade, 200 süvari olmak üzere 1600 kişilik bir ordu ile Medine'den yola çıktı.
Medine Hayber arasında 150 kilometrelik yolu, üç günde katettiler...
Nihayet kaleyi muhasaraya başladılar.
Ancak harp uzadıkça uzuyordu. Peygamber Efendimiz; ''Bu sancağımı, yarın kaleyi kahır ve kahramanlıkla alacak, Allah'ın ve Resulü'nün sevdiği bir bahadıra vereceğim'' buyurdu.
Ertesi gün sancağı Hazret-i Ali'ye verdiler.
Hazret-i Ali, sancağı kaparak kaleye doğru koştu. Karşısına çıkan Yahudilerin başını uçurdu...
Harp çok şiddetli oluyordu. Bir aralık Hazret-i Ali'nin kalkanı elinden fırlayıp düştü.
Allah'ın arslanı, göğüsleyip kopardığı kale kapısını bir elinde kalkan gibi kullanarak, çarpışmaya devam etti. Nihayet kale düştü.
Hazret-i Ali, onu teslim aldı...
Ben ganimet istemiyorum!
Kale fethedilmiş, herkes ganimet almak için sıraya dizilmişler, kendilerine isabet edecek miktarı bekliyorlardı. Ganimet taksimi esnasında sıra genç bir çobana geldiğinde o;
''Ya Resulallah ben ganimet istemiyorum, sadece boğazımdan delecek bir okun beni şehit etmesini bekliyorum, diyerek taksimattan bir hisse almadı.''
Resul-i Ekrem efendimiz, Eshabına ''Bu genci takip ediniz, eğer imanında doğru ise, istediği olur'' buyurdu.
Nihayet şehadet haberi işitilince gidip baktılar ki, hakikaten Peygamber efendimize söylediği gibi, bir ok boğazına isabet ederek şehid olmuştu...
