SAYGIDEĞER ALİ BEY
EKOSİYASET
ALİ ÖNCÜ
EFSANE METE SAYAR PAŞA’DAN
GÜZEL BİR KIBRIS ANALİZİ
Emekli Tuğgeneral Mete Sayar Paşa, “Kıbrıs’ta Pembe Hayaller” başlıklı makalemi okuyup güzel bir yorum yazısı göndermiş. Paşamıza ilgisi, bilgisi ve de yorum için teşekkür ediyorum.
Kimdir Mete Sayar Paşa?
Onu bir tanıyalım.
O kanlı terör örgütü PKK ile kanlı çatışmaların yaşandığı 1985-1990’lı yıllarda Şırnak Tugay Komutanı idi. PKK ile yaptığı kora kor mücadelede adı efsane komutana çıkmıştı.
Kendisi ile o yıllarda Tercüman Gazetesi’nin acar bir habercisi olarak tanıştım. Onunla birlikte ve de onun talimatı ile birçok PKK çatışmasını görüntüledim; askerimizin kahramanlıklarını gözler önüne serme şerefine eriştim.
İşte yazımı okuyan Mete Paşamızın, gencecik çiçeği burnunda bir teğmen olarak katıldığı Kıbrıs Barış Harekâtı anıları gözünde canlanmış.
Aşağıdaki anlamlı yorumunu, noktasına dokunmadan okuyucularımızla paylaşmak istedim.
Saygıdeğer Ali Bey;
“Kıbrıs Harbi veya Barış Harekâtı sırasında genç bir teğmen olarak, şu anda batı sınırında bulunan, sadece Kıbrıs Türkleri ve de mücahitlerden oluşan Yeşilırmak köylüleri ile birlikte palikaryaya karşı savaştık.
Silah arkadaşlarım ve de yanımdaki kahramanlarla birlikte kimseden yardım almadan köyü savunduk. Göğüs göğüse, kıyasıya çatışmalardı.
Bugün hayatta isem hayatımı önce Allah’a, sonra da onların kahramanlıklarına borçluyum.
Düşünebiliyor musunuz?
17’nci TMT sancağında Yeşilırmak, Erenköy, Boğaz, Lefkoşa, Mağusa dışında 12 sancak tek kurşun atmadan maalesef teslim oldu. Ama biz teslim olmadık; savaştık.
Kıbrıslıların harp öncesi çok rahat eden bir yapıları vardı. Kapıları açık yatarlardı.
Bu rahat davranışları sonradan Kıbrıs’a yerleştirilenler ve de bazı dengesiz askerlerce istismar edildi. Bu yüzden harekâttan birkaç ay sonra evlerinin duvarlarına ‘Evinize dönün’ türünde yazılar yazdılar.
Oradaki soykırım ve de asimilasyon unutuluvermişti.
Onlar; Kıbrıslılar, Rumların iş yerlerinde bahçelerinde çalışır, ikinci sınıf vatandaş gibi yaşar, muntazaman paralarını alırlardı.
Savaştan sonra alıştıkları düzen kurulamayınca halkta olumsuz bir ruh hâli oluştu. Savaş ve harbin sarsıntısını gidermek zaman aldı.
Savaştan sonra Kıbrıs’ı ziyaret ettiğimde bir mağaza sahibi bu ikircikli durumu ağlayarak dile getirmişti.
İşte yazınızda belirttiğiniz ve de asla kabullenemediğimiz durum, yukarıda anlattıklarımın bugüne yansıması gibidir.
Türkiye’yi bir kurtarıcı, bir umut olarak bekleyen Kıbrıs halkını biz biraz gücendirdik gibi.
Zaman içinde bu durumu tamamen olmasa da yola koyduk. Ancak kafalarında sanırım hâlâ bazı istifhamlar var.
Onlar da artık Rum ile birlikte yaşamanın ayı ile çuvala girmek gibi bir şey olduğunu görmeliler.
Bu arada siz şu anki tablonun görünen yüzünü ‘Kıbrıs’ta Pembe Hayaller’ makaleniz ile muhteşem bir şekilde kaleme almışsınız. Tebrik ediyorum.
Ayrıca Akdeniz’de şimdilerde şer ittifaklar kuruluyor. Bu konuda da devletimizin çok dikkatli olması gerekir. Hava kuvvetlerini mutlaka ama mutlaka kuvvetlendirmelidir.”
Paşamızın yorumu böyle.
Takdir, bu kutlu mücadeleye gönül veren kahraman Kıbrıs Türk Devleti’nin insanlarının ve de Türk milletinindir.
