Cihat Size Farz Kılındı....
İslam'da cihad farzdır.
Allah Te'ala bu konuda şöyle buyuruyor;
"Hoşunuza gitmese de düşmanla savaşmak üzerinize farz kılındı" (Bakara, 2/216).
"Herhangi bir fitne kalmayıncaya ve din yalnız Allah'ın oluncaya kadar onlarla çarpışın "
(Bakara, 2/193).
"Allah'a ve ahiret gününe inanmayan kişilerle savaşınız" (Tevbe, 9/29).
"Sizinle toptan savaştıkları gibi siz de müşriklerle savaşınız. " (Tevbe, 9/36).
Hz. Peygamber (s.a.v.)'de; "Cihad kıyamete kadar devam edecek bir farzdır" (Ebu Davud) buyurmuştur.
Yalnız, bu farz bazı hallerde farz-ı ayın; bazı hallerde ise farz-ı kifayedir.
Müslümanlar içinden sadece bir grup cihadın gayesini gerçekleştirebiliyor;
müslümanların VATAN, mal, ırz, namus ve haysiyetlerini düşmanlara karşı koruyabiliyorsa
o taktirde cihad farz-ı kifaye olmuş olur ve diğer müslümanların üzerinden sorumluluk kalkar.
Şayet fert fert gücü yeten her müslümanın düşmana karşı koyma gereği varsa o zaman farz-ı ayın olur; herkesin bizzat cihâd etmesi icab eder.''
Cihadın gayesi, yeryüzünden fitneyi kaldırmak ve hakkı yüceltmektir:
İslam'da savaş, intikam, öldürme yağma, baskı ve zulüm yapmak için değil, bunları ortadan kaldırmak için yapılır.
Müslüman olmayanları zorla İslam'a sokmak yoktur.
Cihad'dan maksat, insanları baskılardan kurtarmak, İslam'ın yüce gerçeklerini onlara duyurmak ve kendi rızalarıyla müslüman olabilecekleri onamları hazırlamaktır.
İslam'ın gayesi toprak ele geçirmek değildir.
O yalnız bir bölge ve kıta ile yetinmez. İslam bütün dünyanın saadet ve refahını düşünür.
Bütün insanlığa, kendisinin beşeri sistemlerden ve diğer dinlerden daha üstün alemşumül bir din olduğunu göstermek ister.
Bu yüce maksadı gerçekleştirmek için müslümanların bütün güçlerini seferber eder.
İşte bu bitmeyen cehd ve uğraşmaya, büyük bir enerji ile çalışma işine ve meşru bütün yollara başvurma gayretine cihad denir.
Yeryüzünde zorbalar, batılın ve fitnenin devamını isteyenler, şirk ve müşrikler ile küfür sistemleri var oldukça, onların yeryüzünde yayacakları kötülüklerine karşı bir emniyet olan cihad da devam edecektir.
Bu bakımdan cihadın İslam'da önemli bir yeri vardır. Hz. Peygamber'e, hangi amelin daha faziletli olduğu sorulduğunda, "İman ve Allah yolunda cihad'dır." (Tecrid-i Sari), buyurarak cihadın imandan hemen sonra geldiğine, imanın cihadla varlığını sürdüreceğine işaret etmişlerdir.
Ayrıca Allah yolunda savaşanları, gazilik ve şehitlik rütbesine erenleri öven ve onlar için büyük nimetler ve dereceler bulunduğunu haber veren birçok ayet ve hadis vardır.
Müslümanlar savaşı istemezler:
Ama savaş vuku bulunca sabır ve metanetle savaşırlar. Zira Hz. Peygamber (s.a.v.);
"Düşmanla karşılaşmayı temenni etmeyiniz.
Fakat düşmanla karşı karşıya gelirseniz sabrediniz, direniniz. " (Buhari) buyurmuştur. Müslümanlar savaş anında Allah'a güvenir ve Allah'ın kendileriyle beraber olduğunu bilirler.
Onun şu buyruğunu hiç akıllarından çıkarmazlar.
"Ey peygamber; sana da sana tabi olan müminlere de Allah yeter. " (Enfal; 8/64)
İslamiyet'e göre cihad, bize harp açanlara,
(Bakara, 2/190) verdikleri sözü tutmayıp tekrar dinimize saldıranlara (Tevbe, 9/12-13),
Allah'a ve ahiret gününe inanmayarak, Allah ve Peygamberin haram kıldığı şeyleri haram kabul etmeyenlere karşı, (Tevbe, 9/29), yeryüzünde fitneyi söküp atmak ve Allah'ın dinini hakim kılmak
(Bakara 2/19) gayesi ile meşru kılınmıştır.
Müslümanlar savaş için düşman memleketine girip bir şehri veya bir kaleyi muhasara ettikleri zaman, önce onları İslam'a davet ederler.
Kabul ederlerse kendileriyle savaşmazlar.
Şayet İslam'ı kabul etmezlerse İslam devletine cizye vergisi vermesini isterler.
Verirlerse mal ve can güvenliğini elde ederler.
Bunu da kabul etmezlerse geriye savaşmak kalır.
Bu durumda cihad için şu şartlar gerekir:
''Düşman, İslam'a girmeleri için yapılan çağrıyı yahut cizye vermeyi reddetmiş olmalıdır.
Müslümanlarla düşman arasında herhangi bir anlaşma sözkonusu olmamaktır.
Müslümanlarda cihad için gerekli askeri güç siyasi otorite bulunmalıdır.''
Bütün bu hususlar bir araya geldiğinde cihadın farziyeti gerçekleşir.
O zaman düşmanla yapılacak savaşta şehirler yakılabilir, insanlar öldürülebilir ve düşmanın savaş gücü her şekilde zayıflatılmaya çalışılır.
Yalnız kadın, çocuk, kötürüm, yaşlı ve körler öldürülmez.
Barış, İslam devleti için uygun olduğu zaman yapılabilir.
Düşmana hiç bir şekilde silah vb. savunma vasıtası satılamaz.
