Karun kadar malın olsa...
Kur'an'da anlatılan kişilerden biriside Karun, döneminin en zengin kişisi.
Musa Aleyhis-sela'mın ümmetinden ve akrabalarından olduğu halde, zenginliği yüzünden kibirlenip, Musa Aleyhis-sela'ma karşı çıktığı için yerin dibine batan kimse.
Babasının ismi, Yasher idi.
Önceleri fakir ve güzel huyluydu.
Tevrat'ı güzel okurdu.
Hazret-i Musa buna dua etti ve kimya ilmini öğretti.
Karun, hazret-i Musa'ya iman etmeden önce İsrailoğullarının başında Mısır Firavun'unun temsilcisiydi.
İdaresi altında bulunanlara zulüm ve eziyet ederdi. Hazret-i Musa ve kardeşi hazret-i Harun'dan sonra, İsrailoğullarının en bilgilisiydi.
Tevrat'ı ezbere bilir ve çok güzel okurdu.
Şeytanın vesvesesine kapılıp ibadeti terk etti.
Musa Aleyhisselamdan kimya ilmini öğrenmiş ve hayır duasına kavuşmuştu.
"Karun gibi zengin." sözü, onun sahip olduğu mal sebebi ile ortaya çıktı.
Hazinelerinin anahtarlarını, kırk katır taşırdı.
Nitekim Kasas suresinin 79. ayet-i kerimesinde mealen; "Karun, ziynet ve ihtişamı içinde kavminin karşısına çıktı." buyrularak, onun bu hali haber verildi.
Sonradan gördüğü için, eyeri altından beyaz bir ata biner, iki yanına, süslü elbiseler ve ziynetlerle donatılmış yüzlerce köle ve cariyeler alır, halka gösteriş yapardı.
Nasihat edenleri, hiç dinlemezdi.
Hatta, duası ve öğrettiği ilim sayesinde, mal ve mülke kavuşmasına vesile olan hazret-i Musa'nın sözünün bile, İsrailoğulları tarafından dinlenmesine tahammül edemez oldu.
Karun'un yaptıkları ve Müslümanların ona nasihatleri, Kur'an-ı kerimde mealen;
''Karun, Musa'nın kavmindendi.
Fakat o, onlara İsrailoğullarına, mal sebebi ile zulüm ve kötülükte bulunup, hazret-i Musa'ya muhalefet ederek ona, karşı azgınlık etmişti.
Biz ona, anahtarlarını taşımak bile, güçlü kuvvetli bir cemaate ağır gelen hazineler verdik.
O vakit kavminden iman edenler ona,
şöyle dediler;
''Ey Karun!'' Dünya malı ile şımarma!
Çünkü Allah, dünya malı ile şımaranları sevmez. Allah'u Te'ala'nın sana verdiği zenginlik ve servet ile, ahiret yurdunu iste!
Allah, sana ihsan ettiği gibi, sen de O'nun kullarına mal ile ihsan et.
Dünyadan da nasibini unutma.
Yeryüzünde fesat arama, isteme.
Çünkü Allah'u teala, fesat çıkaranları sevmez.''
(Kasas; 76-77)
Karun, şımarıklığının yanında, Allah'ın kendisine verdiği nimetlere nankörlüğünü git gide arttırdı.
Ayet-i kerimede;
"Bu servet, bana ancak bende olan ilim mukabilinde verilmiştir, '' dedi.
Ayet-i kerimenin devamında Allah'u teala;
"O madem ki alimdi, kendisinden önce geçen asırlardaki nesillerden kuvvetçe ondan daha üstün, cemiyetçe malca, yahut cemaatçe, sayıca daha çok olan kimseleri, Allah'u Te'ala'nın hakikaten helak etmiş olduğunu bilmedi mi?
Kıyamette mücrimlerden günahları sorulmaz." buyurdu. (Kasas; 78)
Karun, ziynet ve ihtişamı içinde kavminin karşısına çıktı.
Dünya hayatını arzu edenler;
"Ne olurdu, Karun'a verilen servet gibi, bizim de olsaydı.
O, hakikaten büyük nasip sahibidir" dediler. Kendilerine berekete ve ahiret hallerine dair ilim verilenler de;
"Yazıklar olsun size! İman edip, salih amel işleyenlere Allah'u tealanın verdiği sevap, Karun'un malından ve dünyadan daha hayırlıdır. Bu sevaba ancak günahlardan sakınıp, taate sabredenler kavuşur" dediler.
(Kasas; 79-80)
Karun, İsrailoğullarını yanına çekmeye çalıştı.
Hatta bazıları emrine girerek, dediğinden çıkmaz oldu.
Musa Aleyhisselam ona nasihat ederek, yaptıklarına son vermesini istedi.
Allah'dan zekat emri gelinceye kadar bu hal böyle devam etti.
İsrailoğullarından, kendisi gibi olanları etrafına toplayıp, Musa Aleyhisselama karşı çıkardı.
Bir fahişeye bol, para ve mal vad ederek Musa Aleyhisselamın kendisiyle zina ettiğini söylemesini istedi.
Sonra Musa Aleyhisselama geldi.
Bunun üzerine Musa Aleyhisselam, onların yanına gitti. Anlatmaya başladı.
"Hırsızlık yapanın, elini keseriz; iftira edene, seksen sopa vururuz;
zina eden bekar kimseye, yüz sopa vururuz;
evli olan kimse zina ederse, ölünceye kadar onu taşlarız." buyurdu.
Karun; "Ya bu işi sen yapmış olursan?" dedi.
Musa Aleyhisselam; "Ben de yapsam durum aynıdır!" buyurdu.
Karun; "İsrailoğulları, senin filan kadınla düşüp kalktığını söylüyorlar." dedi.
"Ben mi?" buyurdu. "Evet!" dedi.
"Onu çağırın bakalım ne diyor? Şahitlik ederse, yahut itiraf ederse, dediği gibidir." buyurdu. Çağırdılar. Gelince, Musa Aleyhisselam ona;
"Ey kadın! Ben sana, bunların dediği gibi bir şey yaptım mı?" buyurdu.
Sonra peygamberlik nuru ile ona bakıp;
"Musa'ya ve İsrailoğullarına denizi yarıp yol yapan ve Musa'ya Tevrat'ı indiren Allah'u teala hakkı için doğru söyle." dedi.
Allah için doğruyu söylemesine yemin verince, Allah'u Te'ala kadına tevfik ve yardım verdi.
Kadın kendi kendine;
"Bugün tövbe ile söze başlamam, Allah'ın peygamberine eziyet etmemden iyidir." diye düşündü ve;
"Hayır, onlar yalan söylüyorlar.
Ama Karun bana, benimle zina ettiğin iftirasını söylemem için çok para verdi." dedi.
Böylece yerin dibine geçtiler.
Karun ve arkadaşlarından hiçbir eser kalmadı.
