13 Aralık 2025
Facebook
Twitter
Instagram
YouTube
İstanbul
Parçalı bulutlu
12°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

GÜLNUŞ SULTAN...

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Gülnuş Sultan,  

1642 yılında Girit'te doğdu. 

Venedikli Verzizzi ailesindendi. 

Girit Serdarı Deli Hüseyin Paşa, Resmo'yu fethedince esirler arasındaki bu kızı, Osmanlı sarayına gönderdi. Saray gelenekleri gereği kendisine; 

''Gülnuş'' adı verildi. 

Gülnuş, harem dairesindeki kalfalar tarafından büyük bir ihtimamla yetiştirilip eğitildi. 

İlerleyen yıllarda üstün zekası ve güzelliğiyle Şehzade Mehmed'in annesi Valide Turhan Sultan'ın dikkatini çekti. 

1663 yılı geldiğinde Sultan IV. Mehmed'e takdim edilen Gülnuş, cazibesi ve farklı meziyetleriyle kısa zamanda padişahı kendisine bağlayıp haremin baş kadını oldu. 

5 Haziran 1664'te Şehzade Mustafa'yı dünyaya getirmesi saraydaki mevkiini iyice kuvvetlendirdi.

Sultan IV. Mehmed, zamanının çoğunu Edirne'de geçiriyordu. 

Bu sebeple, Valide Turhan Sultan, hasekisi Gülnuş ve yakın aile efradı daha çok Edirne'de ikamet ediyor, sadece sefer zamanlarında kısa süreli olarak İstanbul'a geliyorlardı. 

Sultan, av meraklısıydı; 

avlandığı bölge, dağları ve ormanlarıyla bütün Balkanlardı. 

Hünkar; yaz kış, Bulgaristan'ın iç bölgelerini, Makedonya'yı, Yenişehir'den itibaren bütün Teselya'yı karış karış dolaşıyordu. 

Sultanın sık gittiği ve uzun süre kaldığı şehirlere, onunla birlikte giden Gülnuş Sultan,  

ilk gezisini 1665'te oğlu Mustafa henüz bir yaşındayken, gümüş bir araba içinde İstanbul'dan Edirne'ye, oradan da Dimetoka'ya yapmış, Selanik'teki Taya Hatun çiftliğine de gitmişti.

Gülnuş Sultan'ın, 30 Aralık 1673 gecesi Hacıoğlupazarı kışlağında ikinci bir şehzadesi dünyaya gelmiş, kendisine, Ahmed namı verilmişti. Padişahın, oğullarına Mustafa ve Ahmed isimlerini verişi; 

''İslam'ın büyük Peygamberi'ne son derece bağlı bulunuşu ve çok dindar oluşundan ileri geliyor, kendi ismiyle birlikte manevi bir ahenk meydana getiriyordu.''

Viyana bozgunu; 

imparatorluğun üzerine kabus gibi inmiş, bozgun artan bir hızla Budin'den Belgrat'a, oradan Edirne'ye doğru genişlemişti. 

Sadaret Kaymakamı Fazıl Mustafa Paşa, fitne tehlikesi baş gösterince, ulemayı toplayarak sultanın hal'i için fetva istedi. 

7 Kasım 1687'de, devletin içinde bulunduğu şartlar dikkate alınarak padişahın tahttan indirilmesine karar verildi. 

Gülnuş Sultan'ın mesut günleri sona ermiş,  

IV. Mehmed hapse, Valide Sultan Eski Saray'a gönderilmişti.

Osmanlı tahtına çıkan II.Süleyman'ın saltanatı dört, kardeşi II. Ahmed'inki ise, üç yıl yedi ay sürmüştü. Gülnuş Sultan'ın talihi yeniden dönmüş,  

devletin başına büyük oğlu Şehzade Mustafa geçmişti. 

Sultan II.Mustafa'nın sekiz buçuk yıl devam eden saltanat döneminin ilk günlerinde ard arda zaferler kazanılmış, fakat Zenta mağlubiyetinin ardından asker isyan ederek, padişahın tahtı terk etmesi için Edirne'ye yürümüştü. 

Sultan, isyanı durduramayacağını anlayınca 

22 Ağustos 1703'te, tahtı kardeşi Şehzade Ahmed'e bıraktı. 

Edirne Vak'ası ile birlikte şehrin 50 yıldır devam eden ''saltanat merkezi'' olma özelliği sona ermiş,  

Sultan III. Ahmed, İstanbul'a dönmüş, yeniden Topkapı dönemi başlamıştı.

Orduyu sefere uğurlamak gayesiyle Sultan 

III. Ahmed'le birlikte Edirne'ye giden Gülnuş Valide Sultan, ordunun şehirden ayrılmasının ardından hastalandı ve bütün ihtimama rağmen 

6 Kasım 1715'te 61 yaşında iken hayata gözlerini kapadı. 

Vasiyeti üzerine, üçüncü günün sonunda Üsküdar'a ulaştırılan na'şı, adını taşıyan caminin avlusundaki açık türbeye defnedildi.

Gülnuş Sultan, valide sultanlığı döneminde devlet nizamına karışmamış, kendisini hiçbir zaman padişahın veya sadrazamın yerine koymamıştı. 

20 yıl süren valide sultanlık döneminde, padişah validesine yakışır biçimde davranmış,  

kendisinden sonrakilere ciddi bir örnek teşkil etmişti. Oğullarının saltanatları döneminde, devletin yaşadığı mali ve siyasi sıkıntıları birlikte göğüslemiş,  

hayatı boyunca sevinçli, üzüntülü, hatta kahırlı birçok hadise yaşamasına rağmen, hiçbir zaman metanetini kaybetmemiş, özellikle valide sultanlığı döneminde, işleri zorlaştırmak yerine, çözüm üretici ve kargaşayı önleyici olmuştu.

Sultan III. Ahmed, annesi Gülnuş Valide Sultan adına Üsküdar'da geniş alana yayılan bir külliye yaptırmış; iskelenin sağında cami, hünkar mahfili, sebil, çeşme, türbe, muvakkithane, imaret ve sıbyan mektebinden meydana gelen bir yapı grubu inşa ettirmişti.

Sultan III. Ahmed, sadrazamı Nevşehirli İbrahim 

Paşa ile el ele vererek, imparatorluğun eski kudretli ve ihtişamlı devrini geri getirmek istiyordu. 

Sinan devrinin mimarisini, çiniciliğini, taş ve ahşap işçiliğini ve güzel sanatların her çeşidini canlandırmak arzusundaydı. 

Yeni Valide Camii'nde bu hamlenin pek çok tezahürü açıkça görülmektedir.

1708-1711 tarihleri arasında, Lale Devri'nin baş mimarı Kayserili Mehmed Ağa'ya yaptırılan bu muhteşem mabed, oldukça büyük bir avlunun ortasına inşa edilmiştir. 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *