26 Aralık 2025
Facebook
Twitter
Instagram
YouTube
İstanbul
Parçalı bulutlu
8°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

Osmanlı coğrafyası köleleştiriliyor...

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Köle; kökeni itibariyle özgür olmayan bir toplum sınıfından gelen, satılıp alınabilen, iktisadi bir araç olarak görülen ve bir efendiye bağımlı olan kişi. 

Başka bir tarife göre; 

''keyfi, totaliter, müstebit bir güce ya da şahsa boyun eğen kişi'' demektir. 

Cariye ise; kölenin dişisi, kadın köle anlamındadır.

Kölelik Düzeni maddesinde köle, şöyle tarif edilir: ''İnsanın, mülkiyet nesnesi kabul edilerek aynen mülkiyet nesnesi kabul edilen diğer mal veya varlıklar gibi başka insanlar tarafından sahiplenilebilir, alınıp satılabilir, yasa ve töreler çerçevesinde vücut ve emeğinden kendisine bir bedel ödenmeksizin yararlanılabilirliğini kabul eden düzen. 

Bu düzende mülkiyete konu olan insana köle, mülkiyet iddiasında bulunana ise, efendi denir. Arapça'da köle; ''abd'', cariye kelimesinin karşılığı ise, ''eme''dir. 

Kur'an-ı Kerim de abd'in çoğulu; ibad, eme ve onun çoğulu ima kelimeleri iki ayette  toplam üç defa; memlük ise, bir ayette geçmektedir. 

Hz. Peygamberin; 

''dinar ve dirheme kul, köle olanlara yazıklar olsun!'' hadisi de bu manadadır.

Köleleştirmek;köleleştirme eylemidir. 

Bir ulusun, bir halkın, bir devletin yabancı bir toplumsal grubun tümüne yada bir bölümüne belli bir ekonomik ve siyasal rejimi zorla kabul ettirerek,  

bu toplumsal grup üyelerinden çoğunun özgürlüğünü elinden alması, bunları topluca sürgüne yollaması ve çoğu kez yalnızca barınak ve yiyecek vererek karşılığında bazı ekonomik işlevleri yerine getirmekle yükümlü kılması.

Kölelik; Kölelik, köle olma durumu yada süresi; tutsaklık, esaret ve esirlik anlamındadır. 

Yapılan bu tariflerdende, insanların, hürriyetlerini ellerinden alıp köleleştirilmesi genelde şu 

üç şekildedir; 

''savaş sonunda ele geçirilen esirlerin ailelere dağıtılarak köleleştirilmesi,  

yabancı toplum yada ülkelerden baskın yoluyla kaçırılıp köle pazarlarından satın alınması,  

bir kölenin soyundan gelenlerin miras yoluyla nesilden nesile intikal etmesi.''

Köleliğin tarihinden bahseden kaynaklarda köleliğin kapsamına savaş tutsakları, babaları tarafından satılan çocuklar ve kendi kendini satan yoksul ailelerde giriyorlardı. 

Köleliğin geçmişi oldukça eskilere dayanmaktadır. Eski mısırda, yunanda, romada ve cahiliyye dönemi arap toplumlarında insanların bir kısmı köle ve cariye olarak alınıp satılmış. 

Aslında hz. Peygamber, insanlar arasında sınıf farkının kaldırılması ve Allah'tan başkasına kulluk edilmemesi hususunda mücadele vermiş,  

birtakım ahlaki tedbirler ve tanınan haklarla,  

hatta hepsini olmasada bir kısmını tam özgürlüğe kavuşturacak yollarla konuya yaklaşmışsa da bilhassa gücü elinde bulunduran sınıfı bundan vazgeçirememiştir. 

Her insan anasından hür doğmuştur.

Yaratılmışların bir çoğundan üstün ve Allah yanında en değerlisidir. 

Firavunlar dönemi Mısır, Yunan ve Romada olduğu gibi araplarda da köle ve cariyeler, savaşta alınan esirlerden veya bir baskın sonucu zorla ele geçirilen ve tacirleri tarafından pazarlarda alınıp satılan yada anası ve babası köle olduğu için nesilden nesile köleliği miras yoluyla devam eden insanlardan oluşuyordu.

İslam geldikten sonra bu dini seçen kölelerin maruz bırakıldıkları işkenceler had safhaya vardırılmıştı. 

Yasir oğlu Ammar ve ailesi, rabah oğlu Bilal, Suheyb ve benzerleri müslüman olunca, zalim efendileri o zamana kadar uyguladıkları işkenceyi daha da korkunç boyutlara vardırdılar. 

İslam köleliği daha önceki inanç, felsefe ve uygarlıklarda kökleşmiş bir kurum olarak hazır buldu. 

Doğal olarak İslam bu kurumu hemen ve bir çırpıda kaldırma yoluna gitmedi. 

Mesela, Zeyd b. Harise yedi yaşlarında küçük bir çocuk idi. 

Mekkeli zengin bir kadın olan Huveylit b. Esed'in kızı Hatice, işlerini gördürmek için Zeyd'i satın almış ve kendisine köle edinmişti. 

Hatice, Hz. Muhammed ile evlendikten sonra kölesini kocasına hediye etti. 

Hz.Muhammed Zeyd'i kucağına aldı, okşadı ve orada bulunanlara; 

"O halde biliniz ki, ben de Zeyd'i azat ettim ve kendime evlatlık edindim. 

Artık Zeyd hürdür. 

Bundan sonra Zeyd benim oğlum,  

ben de onun babasıyım. 

O bana varis olacak ben de ona varis olacağım."dedi.

Bu gün, medeni Avrupalılar, size demokrasi getireceğiz diyerek, Afganistan, Libya, Pakistan, özellikle de Irak ve Suriye de taş üstüne taş bırakmadı, milyonlarca kadın dul, milyonlarca çocuk yetim veya sakat bırakıldı, evleri yakıldı yıkıldı.

Kapılarına gelen göçmenlerin, işe yarayanlarını köle olarak kullanıyor, işe yaramayanlarını başka ülkelere gidin diyerek, kesici tel örgülerini hudutlarına çektiler.

Osmanlılar, sürre alayları gönderirdi.

Avrupalılar ise, katil füzelerini gönderiyor.

Osmanlılar yaşatırdı. 

Avrupalılar, öldürüyor...

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *