26 Aralık 2025
Facebook
Twitter
Instagram
YouTube
İstanbul
Parçalı bulutlu
8°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

Ahmed Yekdest Cüryani...

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

Evliyanın büyüklerinden. 

Doğum tarihi bilinmemektedir. 

Muhammed Ma'sum hazretlerinin yetiştirdiği yedi bin mürşid-i kamilden biridir. 

1707'de Mekke'de vefat etti.

Ahmed Cüryani ilk tahsilini babası Halil Efendi ile mahallin alimlerinden aldı. 

1658 senesinde ticaret için Cüryan'dan Hindistan'a gidiyordu. 

Yolda çoluk çocuğunun taun hastalığından vefat ettiklerini haber aldı. 

Bu acı haberin etkisinde iken kervan eşkıya baskınına uğradı. 

Şakiler kervandakilerin bütün mallarını aldılar. Ahmed Cüryani'nin mallarını aldıktan sonra sol elini bileğinden kestiler. 

Kendisine bu sebeple Yekdest, tek elli denildi.

Ahmed Cüryani bütün bu sıkıntılara rağmen Rabbini zikrediyor ve sabrediyordu. 

Kervandakiler ondaki bu hallere şaşıp; 

"Çocukların öldü. 

Malın mülkün gitti. 

Kolun kesildi. 

Buna rağmen sesin çıkmıyor!" dediklerinde, cevaben; 

"Ey kardeşlerim! Bize gelen bu bela ve sıkıntıların Allah'ü Te'ala'nın takdiri ile olduğunu bilelim. Nitekim Allah'ü Te'ala Hadid suresi yirmi ikinci ayetinde bildirmekte ve; 

"Ne yerde ve ne de nefislerinizde bir musibet başa gelmez ki, biz onu yaratmazdan önce, o bir kitapta ''levh-il mahfuz''da yazılmış olmasın. 

Şüphesiz bu, Allah'a göre kolaydır."

Bu itibarla dünyanın esası mihnet, sıkıntı üzere kurulmuştur. 

Sıkıntının ise, sabretmekten başka reçetesi, katlanmaktan başka kurtuluş yolu yoktur. 

Şu üç sabır çok sevgilidir. 

Bunlar; ''taatte, hakka kullukta, günah işlememekte, bela ve mihnet anında sabırdır." buyurdu.

Ahmed Yekdest'e bu sabrı sebebiyle o gece rüyasında Serhend'e gitmesi tavsiye olundu. 

Bu manevi işaret üzerine Hindistan'ın Serhend şehrine geldi. 

Orada ikinci bin yılın yenileyicisi büyük alim İmam-ı Rabbani hazretlerinin oğlu Muhammed Ma'sum hazretlerini tanıyıp ona talebe oldu. 

On bir sene hocasının yanından ayrılmayıp ona hizmetle şereflendi. 

Mekke'de otuz dokuz sene bu vazifeyi gördükten sonra orada vefat etti.

Ahmed Yekdest hazretleri bu müddet zarfında pek çok talebe yetiştirdi. 

Mehmed Emin Tokadi, Tatar Ahmed Efendi,  

Hacı Muzaffer Efendi, Şeyhulislam Seyyid Mustafa Efendi, Dördüncü Mehmed Hanın baş çuhadarı Kahramanağa, Kadı Ziyaüddin Efendi, Ruznamecibaşı Muhammed Kumul Bey,  

Muhammed Semerkandi ve Darüs-saade ağası Beşir Ağa bunların ileri gelenleridir.

Talebelerinden ve büyük evliyalardan olan Mehmet Emin Tokadi hazretleri anlatır:

"Ahmed Yekdest Cüryani hazretlerinin hizmetinde, ders ve sohbetlerinde bulundum. 

1702 senesinde hocamın izni üzerine İstanbul'a dönüş hazırlığı yaptım. 

Vedalaşmak üzere huzuruna vardığımda; 

"Mısır üzerinden mi, Şam'dan mı gideceksiniz?" buyurdu. 

"Efendim bir arkadaşım var, Şam hacılarıyla dönmeye niyet ettik." dedim. 

Bunun üzerine; "Otur bakalım karşıma. 

Gözlerini yum, bakalım hangi kafile ile gitmeniz takdir olunmuştur?" buyurdu. 

Karşısına geçip gözlerimi yumarak oturunca,  

birden kendimi Cebel-i Nur üzerinde Mekke'ye karşı oturuyor buldum. 

Dağ üzerinden Mekke'yi seyrediyordum. 

Baktım ki, bir kafile Mekke'den çıkmaya başlayıp 

Şam tarafına yöneldi. 

Yol alıp kısa bir moladan sonra yola devam etti. 

Bu manzarayı gördüğüm sırada hocam; 

"Kafilenin başına bak, " buyurdu. 

Baktım bir şehir görüldü. 

"Bu gördüğün şehir Şam'dır. 

Kafile Şam'a ulaştı, sen kafile içinde var mısın?" buyurdu. 

"Yokum, " dedim. 

"Yine Mekke'ye bak, " buyurunca, Mekke tarafına baktım. 

Gördüm ki başka bir kafile Mekke'den çıkıp ilerledi. 

Kendimi kafile içerisinde tanıdığım bir arkadaşımla beraber gördüm. 

Paçalarımı sığayıp omuzuma bir tüfek almışım ve yanımdaki arkadaşla sohbet ederek yol alıyoruz. 

Ben bu hali seyrederken hocam; "Kendini görebildin mi?" buyurunca; "Evet efendim, " dedim. 

"Kafilenin baş tarafına bak." buyurunca,  

baktım. Mısır göründü. 

Yanımda gördüğüm arkadaşım Mısır'a girmek üzereydi. Bu sırada; "Aç gözünü, " buyurunca açtım ve kendimi huzurunda oturuyor buldum. 

"Şimdi git sana yolculukta arkadaş olmak üzere gördüğün o kişiyi bul, yolculuğunuz Mısır tarafındandır." buyurdu. 

Huzurundan çıkıp Harem-i şerife giderken yolda o gördüğüm kişiye rastladım. 

Selam verip elinden tuttum. 

Beraberce Harem-i şerife girip bir kenara çekilerek sohbet etmeye başladık. 

Sonra onun da hocamın talebelerinden olduğunu öğrendim. 

Nihayet yolculuğumuz hususunda görüşüp Mısır'a gidecek kafile yola çıkmadan yol hazırlığımızı tamamladık. 

Yolculuğumuzdan bir gün önce hocam Ahmed Yekdest hazretlerinin huzuruna tekrar gittim. 

Bu sırada; "İstanbul'a varınca nerede kalacaksın?" buyurdu. 

"Efendim malumunuz kendi evim yoktur. 

Siz nerede kalmamı emrederseniz orada kalayım." dedim. 

Bana bir mektup uzatıp; 

"Al bunu İstanbul'da Hacegan divan-ı hümayundan Hüseyin Paşazade Kumul Muhammed Bey vardır. 

İstanbul'a varınca bu mektubu ona verirsin. 

Seni onun sohbetine havale eyledik. 

Ne buyurursa ona itaat et, ona teslimiyetin bize teslimiyettir." buyurdu. 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *