Osmanlı Sultanlarının Ehl-i Beyt sevgisi...
Sultan İkinci Abdülhamid Han,
Peygamberimize olan ta'zim ve muhabbetini,
O'nun kutsal beldesine hizmetler götürmekle ve İslam Birliği gayesini gerçekleştirmeye çabalamakla, arz-ı endam ettirmeye çalışmıştır.
Hicaz bölgesiyle münasebetleri kuvvetlendirmek ve mukaddes topraklarla aradaki mesâfeyi kaldırmak niyetiyle yaptırdığı Hicaz ve Bağdat Demiryolu,
bunun en güzel ifadesi olmuştur.
Demiryolu yapımının Medine'ye ulaştığı esnada, Sultan'ın verdiği şu çok özel tâlimat;
onun, Ehl-i Beyt'in şahsında Muhammed aleyhisselama olan sevgi, saygı ve bağlılıktaki hassasiyetini göstermesi açısından, eşine az rastlanır müthiş bir misaldir.
''Mümkün olan aletlerin üzerine keçeler sarınız ki, fazla gürültü olmasın ve Ehl-i Beyt'in ve burada yatanların ruhları rahatsız olmasın!..''
Hürmetin sembolü, ''Nakibü'l Eşraf'' Devlet-i Aliye; Fahri Kainat Efendimiz ve O'nun kutlu soyu Ehl-i Beyt'e hürmet ve hizmetini, müesseseler kurarak da fiilen gösterme yoluna gitmiştir.
Sınırları dahilindeki, Peygamber nesebine mensup Seyyid ''Hz. Hüseyin'in soyu'' ve Şerifleri,
''Hz. Hasan'ın soyu'' tek tek kaydederek;
her türlü ihtiyaç ve hizmetlerini görmek ve şecerelerini soy kütüklerine işleyip muhafaza etmek için, özel olarak; ''Nakibü'l Eşraflık'' müessesesi ihdas etmiş ve başına da Al-i Beyt'e mensup ''Nakibü'l Eşraf'' isimli bir memur atamıştır.
Hz.Peygamber nesline bağlı olduğunu belgeleyenlere, birer berat verip kendilerini her çeşit vergiden muaf tutmuştur.
Bütün bu hürmet ve imtiyazlarla, topraklarımızda dağınık halde bulunan Seyyid ve Şeriflerin, huzur ve sükun içerisinde hayat sürmelerini amaçlamıştır. Osmanlı, Nakibü'l Eşraflara hürmet ve ihtiramda o kadar ileri girmiştir ki, bazı padişahların Eyüp Sultan Türbesinde tertiplenen cülus merasimlerinde onlara, kılıç dahi kuşattırmıştır.
Mesela, III. Ahmed, I. Mahmud ve III. Mustafa Han'a, Şeyhülislam ile beraber Nakibü'l Eşraf kılıç kuşandırmıştır.
Sancak-ı Şerif'in altında... Cüluslarda, Osmanlı Sultanına ilk önce, yine Nakibü'l Eşraf bağlılığını arzedip dua etmiştir.
Savaşlarda ise, padişahla beraber Nakibü'l Eşraf da sefere katılıyor ve Hazreti Peygamber'in sancağı dibinde yürüyordu.
Sancak-ı Şerif'in İstanbul'dan sefere çıkışından tekrar dönüşüne değin, Nakibü'l Eşraf ile maiyetindeki bütün Seyyid ve Şerifler, tekbir ve salevat getiriyorlardı...
(osmanli-sultanlarinin-ehl-i-beyt-sevgisi.html)
***
Ayrılık Çeşmesi:
Ayrılık Çeşmesi, İstanbul'un Kadıköy ilçesi Rasimpaşa mahallesi sınırları içinde kalan tarihi bir yapıdır.
İlk inşa tarihine ilişkin kesin bir bilgi olmamakla birlikte 17. yüzyılın başında Kapı Ağası Gazanfer Ağa tarafından bir namazgah ile birlikte yaptırıldığı sanılmaktadır.
Çeşme üzerindeki kitabelere bakıldığında, daha sonraları çeşmenin 1741 yılında Kapı Ağası Ahmet Ağa ve 1921-1922 yıllarında 5. Mehmet'in torunu Düriye Sultan tarafından olmak üzere iki kez tamir ettirildiği öğrenilmektedir.
Kimi kaynaklar çeşmenin geçmişini Bizans dönemine kadar dayandırmaktadır.
Çeşmenin adının kökeni konusunda kesin kabul görmüş yazılı kaynak yoktur.
Fatih Sultan Mehmet döneminden sonra doğu yönüne sefer düzenleyen Osmanlı padişahlarının son sefer hazırlıklarının tamamlandığı ve yola koyulmak için toplandığı yerin çeşmenin de içinde bulunduğu eski İbrahimağa Çayırı olduğu bilinmektedir.
Ayrıca Mekke'ye gitmek üzere yola çıkan Hacı kafileleri ve Surre Alayları'nın da burada toplaşıp uğurlandığı da bilinmektedir.
Rivayete göre şehirden ayrılan kafileler son olarak buradan uğurlandığı için çeşmenin adı Ayrılık Çeşmesi olarak halk diline yerleşmiştir.
Sefere buradan uğurlanan padişahlar içinde,
4. Murat da vardır.
Bağdat seferine giderken izlediği yola da halk Bağdat Yolu adını vermiş ve bugün hala Bağdat Caddesi adı kullanılmaktadır.
Ayrılık Çeşmesi bulunduğu sokağa ve semte de adını vermiştir.
Bugün sadeleşerek "Ayrılıkçeşme Sokağı" olarak anılmaya başlanan yol eski Osmanlı mimarisini yansıtan evleri ile Kadıköy ilçesinin tarihi dokusunun korunduğu alanların başında gelmektedir. Ayrılıkçeşme Arap Mezarlığı da adını tarihi Ayrılık Çeşmesi'nden almaktadır.
