Türkler ve Hac ibadeti...

Hac belli zamanlarda belli yerleri ibadet amacıyla ziyaret etmektir. Hac milliyeti, etnik durumu, kültürel seviyesi ve sosyal statüleri ne olursa olsun, insanların topluca gerçekleştirdiği bir ibadettir.

Kabe; Hz. İbrahim ve oğlu Hz. İsmail tarafından Allah'a saygının bir ifadesi olarak yeryüzünde inşa edilen ilk mescittir.

Kutsal mekan olan Kabe, zamanla amacının dışında kullanılmaya başlanmış ve daha sonra da putlarla doldurularak çok tanrıcılığın gerçekleştirildiği bir tapınak haline getirilmişti. Hz. Muhammed (s.a.v.) 630 tarihinde Mekke'yi fethinden sonra Kabe müslümanlar tarafından putlardan temizlenerek tekrar asıl amacına uygun olarak kullanılmaya başlanmıştır. Yeryüzündeki tüm Müslümanlar namaz kılarken yüzlerini Kabe'ye çevirirler. Aynı zamanda vefat ettiklerinde de mezara yüzleri Kabe'ye yönelik olarak defnedilirler.

Kutsal toprakları haccetmek her müslümanın hayatında unutulmaz izler bırakır. Hacı adaylarının hac yolcuğuna çıkmadan önce varsa borçlarını ödemesi, yolculuk esnasında ailesinin geçimini sağlaması, eş, dost, akraba ve arkadaşlarıyla da helalleşmesi gerekir.

Bütün hacılar Mekke'ye yaklaştıklarında telbiye getirmeye başlarlar. Telbiye şu şekilde getirilir: "Lebbeyk, Allahümme lebbeyk, Lebbeyke lâ şerike leke lebbeyk. İnne'l-hamde ve'n-ni'mete leke ve'lmülk lâ şerike lek." Tercümesi:

"Buyur Allah'ım işte kapına geldim, buradayım. Senin eşin ve benzerin yoktur. Bütün mal ve mülk senindir. Hamdler ve şükürler yalnızca sanadır.

Mekke'ye gelir gelmez hacılar Kabe ziyaret ederek tavaf yaptıktan sonra Hz. İbrahim makamında iki rekatlık namaz kılınır ve zemzem suyundan içilir.

Daha sonra Hz. İbrahim Aleyhisselam'ın eşi Hz. Hacer'in, bebeğı İsmail için çölde su aramak amacıyla koşmasını sembolik olarak, hacı adayları Safa ile Merve tepeleri arasında 7 kez hızlı bir şekilde yürürler. Hac, sağlık problemi olmayan, ekonomik durumu hac yapmaya uygun olan erkek veya kadın, Müslümanın hayatında bir defa yapması gereken bir ibadettir.

Üç aylık yol, üç saat, 15 dakıkaya düştü.

Eskiden dedelerimiz anlatırlardı. Kervanlarla hac yolculuğuna çıkan hacı adayları üç ay gibi bir zamanda ulaşırlarmış. Eskiye nazaran şimdiki hacı adaylarımıza tüm kolaylıklar sağlanmıştır. Özelliklede Diyanet İşleri Başkanlığımız bu kutsal görevi liyakatıyla yürütmektedir. Hac seyahatı Diyanet İşleri Başkanlığına verildikten sonra hacı adaylarımız artık simsarlarca dolandırılmıyor. Hac ibadetini istismar ederek bir çok hacı adaylarımız zamanla dolandırılmıştı.

Hacı adaylarımız maddi ve manevi emniyette.

Gerek ibadet ve gerekse sağlık yönünden hacı adaylarına muntazam bir hizmet verilmekte. Gerek Mekke ve gerekse Medinede Diyanet hastaneleri 48 saat hizmet vermekte. Diyanet hastaneleri sadece Türk hacılarına değil, ırkı, rengi ve dili kim olursa olsun onlarada hizmet vermektedir.

Diyanet demek, herşeyden önce kendisine güvenilir ulvi bir mü'essesedir. Şimdiye kadar yürüttüğü bu yüce yolculukta Türk hacısı, kendisine yapılan hizmetten memnun olarak dönmüş, keşke nasib olsada bir kere daha gitsem diyerek, memnuniyetini gizleyememiştir.

Hacı adaylarımızın ibadetlerini rahatça yapabilmeleri için, seçkin ve tecrübeli din adamları görevlendirilmektedir. Görevlilerimiz, hassas bir şekilde hacı adaylarını bilgilendirmekte ve görevlerini yerine getirmektedirler.

Hacı adaylarımızın kurban kesme işleri diyanet

tarafından yapılmaktadır. Böylece hacı adaylarımız, ibadetlerini kolayca ifa etmektedirler.

Mekke ve Medinedeki ziyaret makalarını hacılarımıza topluca ziyaret ettirilmekte ve her ziyaret yerinin özellikleri din görevlilerimiz tarafından hacılarımıza anlatılmaktadır. Örneğin, Uhud muharebesinin olduğu ve Hz.Hamza efendimizin şehadet-i, Kıbleteyn (iki kıbleli cami) ve diğer mukaddes ziyaret yerleri.

İşte hacıların en zor anları... Kolaymı...Kainatın efendisi, Fahri alem Muhammed Mustafay'a gidiyorum Ya Resulullah demek kolaymı...Hele hele Türk milletinin yürekten bağlandığı arz ve semanın onun nurudan yarattığı Efendimizin huzuruna gelerek, ülkeme dönüyorum Ya Resulallah demek kolaymı...

Medineyi Münevvereyi üç ay boyunca aç müdafaa yapan çöl kaplanı Türkün şerefli paşası, Fahrettin paşayı hatırladım.

Paşa'nın amacı ne petrol ne de ganimetti. O sadece canından çok sevdiği Resulullah'ı ve O'nu koynunda barındıran nurlu Medine şehrini düşmanın kirli çizmesine çiğnetmemek için mücadele ediyordu. O'nu en fazla düşündüren konu Allah korusun bir mağlubiyet halinde Resulullah'ı nasıl bırakıp Medine'den geri çekilecekti.... Sonra Resulullah'ın huzuruna hangi yüzle çıkardı. Evet!.. İşte Türkün paşası...

Hac ibadetini yerine getirmek için mukaddes topraklara giden hacılarımız da canından fazla sevdiği Resulullah'a veda etmek istemiyor.

Bende şimdiden hacı adaylarımızın ibadetlerinin makbul olmasını, selamet içerisinde gidip gelmelerini Cenab-ı Allah'tan niyaz ediyor ve Diyanet camiamıza da hacılara verdikleri ulvi hizmetlerinden dolayı kendilerini tebrik ediyor ve haccınız mübarek olsun diyorum.