İnsanoğlu edebini yitirmemeli...
Her konuda haddini bilip, sınırı aşmamak,
insanlara iyi muamelede bulunmak,
sünnet üzere yani;
Peygamber efendimizin buyurduğu ve davrandığı gibi hareket etmek, hatâya düşmekten sakınılacak şey, terbiye, güzel ahlaka sahip olmaktır.
Edeb, güzel terbiye, iyi davranış, güzel ahlak,
haya, nezaket, zarafet gibi manalara gelir.
Mesela terbiyeli çocuk, edebli çocuk demektir.
Hadis-i şerifte, Evladınıza ikram edin, edebli, terbiyeli yetiştirin! buyurulmuştur.
Adab, edebler, güzel huylar, iyi haller ve davranışlar; her konuda haddini bilip sınırı aşmamak demektir.
Dinimiz İslamiyet, baştanbaşa edebdir.
Edeb, kulun kendisini Cenab-ı Hakkın iradesine tabi etmesi, güzel ahlaklı olmasıdır.
Hadis-i şerifte, ''Sizin en iyiniz, ahlâkı en güzel olanınızdır.'' buyuruldu.
Hazreti Ömer, ''Edeb, ilimden önce gelir'' buyurdu. Çok heybetli olmasına rağmen, edebinden, hayasından Resulullahın sallallahü aleyhi vesellem huzurunda çok yavaş konuşurdu.
Peygamber efendimiz de, bir kimsenin yanında iki diz üzerine oturur, ona saygı olmak için mübarek bacağını dikip oturmazdı.
Hadis-i şerifte, ''Resulullahın hayası, bakire islam kızlarının hayasından çoktu'' buyuruldu.
İbn. Mübarek hazretleri buyurdu ki;
''Bütün ilimleri bilenin eğer edebinde noksanlık varsa, onunla görüşmediğime üzülmem, bunu kayıp saymam.
Fakat edebli ile görüşemesem üzülürüm.''
Hikmet ehli buyuruyor ki;
''İlim gibi edeb de, öyle bir hazinedir ki, onu hiçbir hırsız çalamaz.
Din ve dünya güzelliği bundadır.
İnsanı hayvandan ayıran edebdir.''
İnsanlar edebe ilimden çok daha fazla muhtaçtır.
En büyük edeb; ''İlahi hududu muhafaza etmek, gözetmek yani Allah'ü Te'ala'nın emirlerine uymak, yasaklarından sakınmaktır.''
Bir kimsenin edebli olması, kalbinin iyi olduğunun, sağlam yani hasta olmadığının ve akıllı olduğunun alametidir.
İnsan edeb ile dünya ve ahirette yüksek derecelere kavuşur.
''Edeb ehli mazlumdur, zalim olmaz,
Edebsiz ilim öğrenen alim olmaz.
İlim meclislerinde aradım, kıldım taleb,
İlim geride kaldı ille edeb ille edeb.''
***
''Edeb bir tac imiş nur-i Hüdadan
Giy ol tacı emin ol her beladan''
***
Edeb bu kadar önemli olmasına rağmen, emredileni yapmak edebden önce gelir.
Emre uymak, edebi gözetmekten önce gelir, sözü meşhurdur.
İslam alimleri, Edep, ''haddini bilmektir'' buyuruyorlar.
Yani, kendi konumunu, yetkisini, sınırlarını bilmektir; ''ben ne yapabilirim, ne konuşabilirim, ne yiyebilirim gibi, her hususta hakkını ve sınırlarını bilmektir.''
Bunun sınırını da, dinimiz bildirmektedir.
Ebu Osman Hazretleri buyurdu ki; Allah'ü Te'ala'ya karşı edep; ''O'ndan devamlı bir şekilde korkmak ve O'nu murakabe etmekle olur.
Resulullaha karşı edep ise, sünnet-i seniyyeye sıkı sıkıya yapışmakla yerine getirilebilir.''
Evliyaya karşı edep; onlara hizmet etmekle ve hürmet göstermekle yerine getirilir.
Çoluk çocuğa karşı edep; onlara güzel ahlakla muamele etmekle yerine getirilir.
Arkadaşlara ve dostlara karşı edep, onlara karşı güler yüzlü olmakla yerine getirilir.
Cahillere karşı edep ise, onlara dua etmekle ve onlara acımakla yerine getirilir.
Edep, insanın yaşantısının tümünü içine alır.
Her hareketin her fiilin edebi vardır.
Büyüklerin huzurunda edebli vakarlı bulunmalı, uygunsuz hareketlerden sakınmalıdır.
Ashab-ı kiram, Resulullah Efendimizin huzurunda adeta başlarının üzerinde uçacak bir kuş varmış gibi edeb ve vakarla bulunurlardı.
''Ulema yanıda diline, evliya yanında, kalbine, sofrada eline, misafirlikte gözüne ve sözüne sahip olmalı. İşini, eşini, aşını, bilhassa haddini bilmelidir'' demişlerdir.
Hasta ziyaretinde edeb:
Bir hastanın ziyaretine gidip, kapıya varınca, içeri girmeğe izin istemeli.
Besmele ile girmelidir.
Hastanın sağ tarafına oturmalı, içeri girince selâm vermeli, hâl ve hatırını sormalıdır.
Hastalığı ile ilgili bir ilâç biliniyorsa, söylemeli. Kelime-i şehadet getirerek ona duyurmalı ve âcil şifalar dilemelidir.
Hastanın yanında fazla oturmamalı.
Bir ihtiyacı varsa yapmalı.
Ayrılırken kendisine acele sıhhat bulması için düa eylemelidir.
