Ebrehe'nin sonu...!
Habeşistan Kralı Necaşinin Yemen'de Ebrehe adında bir valisi vardı.
Habeş padişahlarının hepsine Necaşi denir.
San'a şehrinde Kuleys adını verdiği bir kilise yaptırdı.
Sonra Necaşiye bir mektub yazıp şöyle dedi:
''Senin için bir kilise yaptırdım ki, benzeri görülmemiştir ve senden önceki krallara böylesi nasib olmamıştır.
Burayı Arablar için hac yeri yapacağım ve artık Kabe'ye kimseyi göndermeyeceğim!''
MEKKE'YE DOĞRU YOLA ÇIKTI...
Ebrehe'nin bu sözleri Arablar arasında duyulup yayıldı.
Buna çok kızan Arablardan biri, kilisenin içine girip def-i hacetini yaparak kirletti.
Yemen valisi Ebrehe bundan dolayı çok kızıp, ''Kabe'yi yıkacağım'' diye yemin etti.
Habeş askerlerini toplayıp, gidip Kabe'yi yıkmak için yola çıktı...
Ebrehe'nin bir fili vardı.
Bu fili önlerine alıp Mekke'ye doğru yürüdüler.
Fili Kabe'ye doğru sürdüler.
Fil asla o tarafa yürümedi.
Yönünü başka tarafa çevirdiklerinde, o tarafa koşarak gidiyordu.
Sonunda bir yerde durmak mecburiyetinde kaldılar. Mekke çevresine adamlar gönderdiler. Bunlar Abdülmuttalib'in ikiyüz devesini yakalayıp getirdiler...
Abdülmuttalib develerini istemek için Ebrehe'nin yanına geldi.
Ebrehe onu uzaktan görünce heybetinden ürperdi.
Bu gelen kimdir? diye sordu.
O, Mekke'nin büyüğü, reisidir, dediler.
Ebrehe onu karşılayıp, kendi minderi üzerine oturttu ve Ne istiyorsun? deyince, ''Develerimi'' dedi. Ebrehe; ''Ey Kureyşin efendisi! Ben size izzet ve şeref kazandıran şu Kabe'yi yıkmak için geldim, sen ise develerini istiyorsun!'' dedi.
Abdülmuttalib şöyle cevab verdi:
''KABE'NİN SAHİBİ VARDIR!..''
Ben develerin sahibiyim, kendi malımı istiyorum. Kabe'nin sahibi vardır.
O, herkese karşı galib gelir ve Kabe'yi korur!.
Sonra Abdülmuttalib'e develerini verdiler, geri döndü. Kabe'ye gidip kapısının halkasına yapışarak, duaya başladı...
O sırada gökyüzünde ansızın sürü halinde kuşlar Ebabil kuşları gördü.
O zamana kadar öyle kuşlar hiç görmemişti. Kuşlardan herbirinin gagasında ve iki ayağında mercimekten büyük, nohuttan küçük taşlar vardı.
Her taşın üzerinde bir kâfirin ismi yazılı idi.
Kuşların bıraktığı taş, başına isabet eden askerin altından çıkıyor ve o asker hemen ölüyordu.
Atlı ise, atı da ölüyordu...
Ebrehe'nin ordusu kaçmaya başladı.
Kuşlar takip edip, taş bırakarak hepsini öldürdüler. Ebrehe de çok perîşân bir hâlde öldü...
***
Molla Fenari:
Molla Fenari, Muhammed bin Hamza zamanının en güçlü ve büyük alimlerindendi.
Faziletli, sağlam karakterli, yüksek ahlaklı üstün bir insandı.
1350 senesinde Fener köyünde doğdu.
Bu köyde doğması veya babasının fenercilik sanatıyla meşguliyetinden dolayı ''Fenari'' nisbetiyle meşhur oldu.
Osmanlı Devletinin ilk şeyh-ul-islamı ve büyük veliledendir...
Bu mübarek zat, uzun zaman Bursa'da kalan ve Somuncu Baba diye tanınan Hamid-i Aksarayi'den de ilim ve feyz aldı.
Büyük bir veli ve yüksek âlimlerden olan Somuncu Baba, önceleri Bursa'da yaptırdığı fırında pişirdiği ekmekleri satarak geçinirdi.
O sırada Molla Fenari de Bursa'da kadılık yapıyordu.
Somuncu Baba'nın ilimdeki ve velilikteki üstünlüğünü bilenlerdendi...
Keşiş Dağı eteklerinde Molla Fenarî hazretleri,
1431 senesi Receb ayında Bursa'da vefat etti.
Kabri, Bursa'da Keşiş Dağı eteklerinde, Maksem adı verilen semtte yaptırdığı mescidin yanındadır ve ziyaret edilmektedir...
Bir süre sonra, bir gece rüyasında Resulullah efendimiz; ''Taha suresini tefsir eyle!'' diye buyurunca; ''Yüksek huzurunuzda, Kur'an-ı kerimi tefsir etmeye gücüm olmadığı gibi, gözlerim de görmüyor'' diye cevap vermişti.
Peygamberlerin tabibi olan Resulullah efendimiz mübarek hırkasından bir parça pamuk çıkarıp, mübarek ağzında ıslattıktan sonra gözleri üzerine koydu.
Molla Fenari uyanınca, pamuğu gözlerinin üstünde buldu, kaldırınca, görmeye başladı.
Allah'ü Te'ala'ya hamd ve şükretti.
Gözlerimin üzerine koyun!
Vefat edeceği vakit, o rüyayı gördüğü gün sakladığı pamukları getirmelerini söyledi ve;
Bunlar, Resulullah efendimizin, mübarek ağızlarıyla ıslatıp gözümün üstüne koydukları pamuklardır.
Cenazemi kefenlemeden önce gözlerimin üzerine yine bu pamukları koyun, buyurdu ve Kelime-i şehadet getirerek ruhunu teslim etti.
