Mantıku't-Tayr...
Mantıku't-Tayr, Kuşların Diliyle veya Kuş Dili, İranlı sufi şair Feridüddin-i Attar tarafından kaleme alınmış bir manzum eserdir.
Eserde Gazali'nin XII. yüzyılda yazdığı Risaletü't-tayr adlı eserden yararlanılmıştır.
Ali Şir Nevai, Attar'ın eserine nazire olarak Lisanü't-Tayr eserini kaleme almıştır.
Tasavvuf edebiyatının başlıca eserlerinden olan Mantıku't-Tayr'da kuşlar ile ilgili bir hikaye kullanılarak, çeşitli semboller aracılığıyla tasavvufun temellerini, önemli prensiplerini ve tasavvufî yaşam ile inancı anlatılmaktadır.
4724 beyitten oluşan mesnevi tarzında yazılmış bir eserdir.
Mantık-ut Tayr Allah'ın birliği, İslam dininin son peygamberi Muhammed'in methi gibi konulara sahip olan uzunca bir girizgahın ardından kuşların kendilerine bir padişah seçmek istemelerinden bahseden bir giriş bölümü ile başlar.
Kuşlar bir araya gelip her ülkenin padişahı olduğu kendi ülkelerinin de bir padişahı olması gerektiğini tartışırlar.
Daha sonra içlerinde en bilge görülen Hüdhüd onlara padişahlarının ancak ve ancak Simurg kuşu olduğunu aktarır.
Bu nokta ile birlikte Hüdhüd hikâye içerisinde önemli bir semboldür ve giriş kısmında kuş topluluğundaki Hüdhüd şu şekilde betimlenir:
"Sırtında tarikat elbisesi, başında ise hakikat tacı vardı."
Eserde Tanrı'yı sembolize eden Simurg kuşuna yapılan betimlemelerden biri ise şudur:
"Kuşkusuz bizim de bir padişahımız vardır.
O da Kaf Dağı'nın ardındadır."
"Adı Simurg'dur, kuşların padişahıdır.
O bize yakındır lakin biz ona oldukça uzağız."
Buradan sonra yol hazırlığı içerisindeki kuşlar tek tek tanıtılır fakat öncelikle Simurg'u daha detaylıca tarif eden bir bölüm yer alır.
Sonrasında farklı kuşların hikayeleri anlatılır ve her bir kuşla bir zaaf veya özellik ilişkilendirilir.
Böylece o zaafın veya özelliğin tasavvuf bağlamındaki yerine değinilir.
Örneğin papağanın hikâyesinde papağan kendisinin Simurg'un dergahına varacak takati olmadığını belirtir ve tek arzusunun içmekte olduğu ab-ı hayat olduğunu dile getirir.
Hüdhüd ise, canını önemsemenin yanlışlığı ile ilgili bir cevap verir ve canın canana feda etmek için olduğundan bahseder.
Kitabın tek tek kuşlardan bahseden bu bölümünden itibaren anlatımda aralara bahsi geçen özellik, kavram veya genel olarak konu hakkında çeşitli hikâyeler, kıssalar anlatılır.
Kuşların tek tek gelip kendilerine dair konuşmalarından ve bunlardan çeşitli özelliklerin tasavvufî tahlilinin yapılmasından sonra kuşlar Hüdhüd'e başka sorular yöneltirler.
Cevaplardan sonra kuşlar yola düşmek isterler öncelikle Hüdhüd onlara açıklayıcı bir konuşma yapar.
Vadilerin adları sırasıyla Talep, Aşk, Marifet, İstiğna ihtiyaçsızlık, Tevhid, Hayret, son olarak da Fakr ve Fena'dır. Hüdhüd bu vadilerin her birini anlatır, daha sonra etkilenen kuşlar yola koyulurlar.
Binlerce kuş olarak çıktıkları yoldan sadece otuzu Simurg'un dergahına varabilir.
Bu eserde şöyle açıklanır:
"O dergahtan hal diliyle bir nida geldi
Güneşe benzeyen bu dergah bir aynadır."
Mantıku't-Tayr ve tasavvuf:
Tasavvuf edebiyatının başlıca eserlerinden olan Mantıku't-Tayr, tasavvufi bir temaya sahip olmasının yanı sıra kişinin tasavvufa dair ve tasavvuf yoluna dair bilgi edinmesi açısından da önemlidir.
Hüdhüd sırtında tarikat elbisesi ile tasvir edilirken Simurg Tanrı için bir sembol olmuştur.
Simurg'a ulaşmanın yolu olarak saydığı vadiler tasavvufta sıklıkla kullanılan kavramlardır ve bireyin tasavvuftaki yolculuğunun çeşitli kademelerini, makamlarını belirlerler.
Yolun sonuna varıldığında tasavvuftaki her şeyin Tanrı'nın bir yansımasından ibaret olduğu inancına dayanan bir şekilde dergahın bir ayna olduğu ve Tanrı'yı sembolize eden Simurg'un da oraya varabilmiş böylece Tanrı'da fena olmuş mutasavvıfları sembolize eden kuşlar olduğu görülür. Nitekim burada Attar bir kelime oyununu vurgulamak istemiştir:
Simurg sözcüğünün başındaki si sesini Farsça "otuz" anlamına gelen si ile ilişkilendirerek vurgulamıştır.
Sözcüğün kökeni Pehlevi dilinden sn "kartal" ve murg "kuş"tan oluşmuştur.
Ayrıca Attar eserin sonunda kendisi hakkındaki bölümde kendini ve durumunu şöyle anlatır:
"Ey Attar! Her an aleme yüz binlerce sır miskleri saçıp durdun."
Aynı kısımda eseri için de şu tip ifadeler kullanır:
"Kitabıma dert gözüyle bak ki bendeki yüz dertten birine inanasın."
"Bu kitaba dert gözüyle bakan kimse, devlet topunu kapıp Hakk'ın huzuruna kadar gider."
"Bu kitap zamanın ziyneti ve süsüdür.
Hem seçkinlere ve hem de avamdan insalara Hakk yolu görmeyi nasip eylemiştir."
Vikipedi.
