Parlayan Kılıç...
YAYINLAMA:
| GÜNCELLEME:
Venedik elçisi Antonio Giustiniani, Yavuz Sultan Selim'in huzuruna girer.
Yeri öpüp itimatnamesini sunar, görüşmesini tamamlar.
Ülkesine döndüğünde herkes, adeta bir ütopya medeniyetinin sultanı gibi gördüğü, hayalinde canlandırmaya çalıştığı Cihan Padişahı Sultan Selim Han'ın nasıl birisi olduğunu sorar;
Göremedim, der Giustiniani...
Merak ederler;
''Odasına girdiğin, yanına kadar gittiğin halde nasıl göremedin?''
Giustiniani şu müthiş itirafda bulunmak zorunda kalır;
''Kılıcı öyle parlıyordu ki, yüzüne bakamadım.''
Venedik elçisinin bu sözlerini duyan haşmetli hünkar;
Paşalarım, der;
''Osmanlı'nın kılıcı parladığı sürece düşmanların başı daima öne eğik kalır.
Amma Allah korusun, bu kılıç bir kınına girerde paslanmaya başlarsa, o zaman işte bu kafalar yavaş yavaş dikilir ve bize birgün yukardan bakar.''
***
Sır saklamasını bilir misin:
Osmanlı Padişahı Yavuz Sultan Selim Han,
bir çok Osmanlı Padişahı gibi, sefer yapacağı yeri saklı tutar, kimseye söylemez, hatta askerleri bile nereye gittiklerini bilmezdi.
Bir gün yine sefer hazırlıkları başlayınca paşalarından biri Sultan'a nereye sefer yapılacağını sordu,
cevap alamayınca da ısrar etti.
Bunun üzerine padişah, paşaya manidar bir şekilde baktıktan sonra şöyle sordu;
''Paşa, sen sır saklamasını bilir misin?''
Paşa sesini iyice alçaltarak;
''Evet padişahım, çok iyi sır saklarım!''
Bunun üzerine Sultan kaşlarını çattı ve öfkeyle bağırdı;
''Yaaaa öyle mi? Ben de bilirim''.
***
Şahitliği Kabul Edilmeyen Padişah:
Yıldırım Bayezid Hanın bir mahkemede şahitlik etmesi gerekiyordu.
Padişah mahkeme ye geldi ve herkes gibi o da ellerini önüne bağlayıp ayakta bekledi.
Devrin Bursa Kadısı Molla Fenari, padişahı süzdükten sonra;
''Senin şahitliğin kabul değildir.
Zira sen namazlarını cemaat ile kılmıyorsun. Elinde imkanı olduğu halde cemaate gelmeyen bir kimse, yalancı şahitlik edebilir demektir.''
Bu itham karşısında herkes Yıldırımın hiddetlenmesini bekliyordu.
Fakat o boynunu büküp mahkemeyi terk etti ve hemen sarayının yanına bir cami inşa ettirmeye başladı.
***
Tazıya Muska:
Sultan Bayezid, şehzadeliği sırasında ava olan merakından dolayı cins tazılar besletirmiş.
Maiyetinde bulunan sipahilerden birisi, şehzadenin gözüne girmek için cins bir tazı alır.
Fakat ne talim yaptırdıysa, ne kadar uğraşdıysa nafile.
Sipahinin tazısı bir türlü Şehzade Bayezid'in tazılarının hızına ve çevikliğine ulaşamaz.
Sipahi, çareyi civarda yaşayan Buharalı Mustafa Dede'nin kapısında arar.
Bir gün Kızılırmak'ta tuttuğu balıkları bir söğüt dalına dizip Mustafa Dede'nin kapısına dayanır.
Kapıyı onbeş yaşlarında bir delikanlı açar.
Bu, şeyhin oğlu Hamdullah'dır.
Delikanlı sorar;
''Babam evde yok, hacetiniz ne idi?''
Sipahi boyun büküp der ki;
''Balıkları babanıza hediye getirmiştim.
Tazıma muska yazdıracaktım.
Hamdullah bakar ki balıklar taze.
''Ağam, gam çekmeyin. Muskayı ben de yazarım, babamdan ruhsatım var, '' der.
Muska yazılır, tazının boynuna asılır.
Artık sipahinin tazısı şehzadenin tazılarına göz açtırmaz.
Nerede bir av varsa, ilk önce sipahinin tazısı avlar. Bayezid'in emri ile tazı huzura getirilir.
Bakar ki boynunda bir muska asılı, emreder açtırır.
Muskada şunlar yazılıdır:
''Tamah ettim semeğe
Muska yazdım köpeğe
Ya geçsin tazıları
Ya dayansın köteğe..''
Şehzade Bayezid muskanın macerasını dinledikten sonra yazının güzelliğine hayran olur.
Hamdullah ile tanışıp dost olurlar.
Sultan Bayezid Han'ın 1481'de tahta çıkmak için İstanbul'a giderken yanında götürdüğü Hamdullah, zaman gelir hat sanatının en büyük üstadlarından Şeyh Hamdullah olur.
***
Yunan Yerine Yunmayan:
Bütün Ortaçağ Avrupa'sı gibi, Yunanistan da en basit sağlık ve temizlik işlerinden mahrum bir ülkeydi. Şehirler açık çöplük, evler ahırdan farksız,
insanlar alabildiğine kirli ve pasaklıydı .
Fatih Sultan Mehmed Han, bir gün hocası Molla Gürani ile sohbet ederken, söz bir ara Yunanlılara gelince durumu bir kelime oyunuyla dile getirdi;
''Hocam, bunlar hiç yunmamışlardır.''
"Yunan" yerine "Yunmayan" demek daha doğru olur, " der.
Kaynak; Osmanlı hikayeleri.
Yorumlar
*
Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *
