Efendimizin Oğlunun Ölümü ve Tebbet Suresinin İniş Sebebi...
Kureyşlilerin bundan daha küstahça hareketi,
Hz. Peygamber'in oğlu Kasım'ın ve diğer oğlu Abdullah'ın küçükken ölümleri üzerine sevinmeleriydi. Hz. Peygamber'in böylesine acıklı ve üzüntülü anında da Kureyşliler insanlıktan ve medeniyetten
uzak bir harekette bulundular.
Kendisine baş sağlığı dilemek yerine,
sevindiler ve hatta göbek attılar.
Öyle ki, Rasulullah'a "ebter" nesli tükenmiş, kimsesiz ismini taktılar.
İbn. Sa'd ile İbni Asakir, Hz. Abdullah bin Abbas'a dayanarak şu olayı anlatmışlardır;
Rasulullah'ın en büyük oğlu Kasım'dı.
Ondan sonra Hz. Zeyneb (r.a) doğmuştu.
Bunların küçüğü Abdullah idi.
Daha sonra sıra ile üç kız, Hz. Ümm-ü Gülsüm,
Hz. Fatma (r.a.) ve Hz. Rukayye (r.a.) doğmuşlardı. Daha sonra Hz. Peygamber'in ikinci oğlu Abdullah'ın da ölmesi üzerine As bin Vail, "O'nun nesli tükendi, o artık ebter'dir" dedi.
Bazı diğer hadislerde As'ın şunları ilave ettiği ifade edilmiştir;
"Muhammed ebter ''köksüz, kimsesizdir.''
Onun yerine geçecek bir oğlu yoktur.
O, Muhammed öldükten sonra ''ey Kureyş''
ondan kurtulacaksınız."
Abd bin Hamid'in İbn. Abbas'a dayanarak naklettiği hadisten anlaşılıyor ki, Hz. Peygamber'in oğlu Abdullah'ın vefatından sonra Ebu Cehl de benzeri lakırdılarda bulunmuştu.
İbn. Ebi Hatim'in, Şemir bin Atiyye'ye dayanarak kaydettiği hadise göre Hz. Peygamber'in üzüntülü anında aynı küstahlığı Ukbe bin Ebi Muayt da yaptı. Ata'ya göre, Rasulullah'ın ikinci oğlu Abdullah
(r.a.) da vefat edince amcası Ebu Leheb koşa koşa müşriklere gitti ve onlara şu "müjde'yi'' verdi; "Muhammed bugün çocuksuz kaldı, yani kökü kazıldı."
İşte bu cesaret kırıcı ve son derece hazin şartlarda Kevser suresi Rasulullah'a nazil oldu.
Hz. Peygamber ve müslümanların durumu o sırada gerçekten içler açışıydı.
Hz. Peygamber, Allah'a ibadet ve itaat edilmesini istediği ve Arapların müşrik düşüncelerini reddettiği için, peygamberliğinden önceki bütün mevki, makam ve itibarını kaybetmişti ve kendisi hemen hemen aileden çıkarılmıştı.
Bir avuç arkadaşları da çaresizdi;
her taraftan kovuluyor ve her yerde hor görülüyorlardı.
Üstelik şimdi Hz. Peygamber'in sevgili oğlu da öbür dünyaya göç etmişti.
Böyle bir durumda hiç olmazsa en yakın eş,
dost ve akrabaları kendisine gelip taziyede bulunmalı, onu teselli etmeliydiler.
Ama bu duygusuz, kaygısız ve insanlıktan nasipleri olmayan vahşi insanlar, Allah'ın Rasulü'nün en üzüntülü anında bayram yapıyorlardı.
Hangi baba yüreği bu acıya dayanabilir?
Ne kadar azimli ve kararlı olursa olsun,
lider ve dini önder cesaretini ve metanetini koruyabilir?
İşte bu sırada Cenab-ı Allah, Kevser suresini indirerek kafir ve müşriklerin ağızlarının payını verdi ve aynı zamanda Hz. Peygamber'i ve müslümanları teselli etti.
Söz konusu surede Hz. Peygamber'e;
"ebter, köksüz, nesli tükenmiş, çaresiz" diyen Kureyşlilerin kendilerinin köksüz ve ebter oldukları haykırıldı.
Bu, Kur'an-ı Kerim'in istikbale ait bir haberiydi. Kur'an-ı Kerim asıl kaybedenlerin ve hüsrana uğrayanların kureyşli kabile reisleri olduğunu
belimi.
Kur'an-ı Kerim bu haberi verdiği zaman kuvvetin, kudretin, zenginlik ve şöhretin zirvesinde bulunan kabile reislerini, bir gün her şeylerini kaybedecekleri, müslümanların onlara galip gelecekleri ve onları ibret verici bir hezimete uğratacakları,
onların birer ikişer bu dünyadan göç edecekleri ya da müslüman olacakları, geriye kalanların isimlerini bile anacak kimsenin bulunmayacağını kim tahmin edebilirdi?
Ama, bütün bunlar oldu ve bir zamanlar Hazreti Peygamber'in tükendiğini, çaresiz kaldığını ilan eden Kureyşli kabile reislerinin kendileri acı bir akıbete uğradılar.
