Irak topraklarında yaşayan soydaşlarımızın uğradığı katliamlar....
Çoğunluğu 1000 yıllık Türkmen şehri olan Kerkük
ve musul'un etnik yapısını değiştirmek amacıyla,
yapılmıştır.
Kerkük katliamları:
Irak Türklerini yok etmek için eli kanlı caniler Kerkük'te katliam yaparlar.
14 Temmuz 1959 günü Cumhuriyetin ilk yıl dönümüydü, Kerkük yüze yakın zafer takı ile süslenmişti.
O gün yapılacak şenlik ve törenler için şehir adeta büyük bir bayram hazırlığı yaşamıştı.
Çoluk çocuk, küçük büyük, kadın erkek Kerkük halkı milli kıyafetler içinde kutlama töreninin başlamasını bekliyordu.
Akşam saat 18:00'den itibaren halk cadde ve sokakları doldurmaya başladı.
Giyilen milli kıyafetlerle halk, bayram sevinci içerisinde türküler söylüyor, milli oyunlar oynuyordu.
Saat 19:00'da ise, resmi geçit başladı.
Bu arada, belirli bir plana göre hazırlanmış olan
KDP peşmergeleri ve Halk Direniş Örgütü militanları Türkler aleyhine çeşitli sloganlar atıyorlardı.
Resmi geçit korteji 14 Temmuz kahvesinin önüne gelmişti ki, bir el ateş edildi.
Arkasından hemen otomatik silahların ateş kustuğu duyuldu.
Bu gözü dönmüş caniler, otomatik silahlarını çıkararak ateş etmeye başladılar.
İlk beş dakika içinde kahvesinin sahibi Osman Hıdır hunharca katledildi.
Bu katiller, Osman Hıdır'ın ayaklarına ipler takarak, bir motorlu araca bağlayıp sürüklemeye başladılar.
Silahsız ve sadece Cumhuriyet'in ilanının birinci yıl dönümünü kutlamaya çıkmış bulunan Türkmenler, otomatik silahların taraması ile dağılmaya başladılar. Kadınlar, çocuklar panik içinde koşuşmaya ve şaşkınlık içinde sığınacak yer aramaya koyuldular.
Böylece 3 gün 3 gece süren ve tarihe;
''Kerkük Katliamı'' olarak geçen soykırım başlamış oldu.
Ayaklarına İpler Takılarak Sokaklarda Sürüklenerek Öldürülmüş Bir Türkmen
Hemen sokağa çıkma yasağı anonsları devreye sokularak, insanların evlerine kapanmaları sağlandı.
Ancak çok geçmeden bu yasağın sadece Türkmenler için ilan edilmiş olduğu anlaşıldı.
Saldırganlar Türkmenlerin yoğun yaşadığı Kerkük
Kalesi'ne havan topları ile saldırdılar,
ama kaleye girmeyi başaramadılar.
Bu arada daha önceden tespit edilen evlere yıldırım baskınlar düzenlenerek, Türkmenlerin lider kadrosunu tasfiye planı işleme koyuldu.
Çok sayıda Türkmen ileri gelenleri,
2. Tümen Komutanlığı'nca istendikleri gerekçesiyle evlerinden alınarak, Kerkük Kışlası'na götürüldüler.
Burada kurulan sözde halk mahkemelerinde,
beş on dakika içinde yargılanarak kurşuna dizildiler.
Kürt askerler, subaylar, polisler ve Kürt sivil teşkilatları ile Kürt komünistler, KDP peşmergeleri elele vererek, Türkmenleri yok etmeye yemin etmişlerdi.
Evlere yapılan baskınlarda yüzlerce Türkmeni tutukladılar.
Bir kısmını barakalara doldurarak, süngü ve dipçiklerle katlettiler.
Evlerinden alınan bazı Türkmen liderleri,
ailelerinin gözleri önünde makineli tüfeklerle şehit edildiler.
Daha sonra ayaklarına ipler takılarak, motorlu araçlara bağlanan cesetleri sokak sokak sürüklendi.
Bazı tutukluları, ayaklarına ipler takılarak, ters yönde hareket eden iki ayrı cipe bağlayarak diri diri iki parçaya ayırmak suretiyle öldürdüler.
Bazılarının cesetleri, sokak sokak sürüklendikten
sonra üzerlerinden geçirilen kamyon ve traktörler ile çiğnendiler.
Türkmenlerin aydın kesiminden ve memleket ruhuyla kalbi çarpan esnaf ve gençlerden ele geçenler akıl
almaz yöntemlerle öldürülüyor,
motorlu araçların arkasına takılıyor ve elektrik
direklerine asılıyordu.
Kerkük sokakları kızgın güneş altında bırakılan cesetler ile dolmuştu.
Tarih, insanlığın en büyük vahşet ve cinayetlerinden birine tanıklık ediyordu.
Bütün mahlukat, insanın hem cinsine yaptıkları karşısında adeta isyan ediyordu. Ama kana susamış caniler, doymak bilmiyorlardı.
Eli kanlı caniler, insanlık dışı bir vahşet sergiliyorlardı ve Türkmenlerin varlığına son vermek istiyorlardı, kimilerini diri diri toprağa gömdüler. Kimilerinin gözlerini oydular, ölenlerin yanı sıra yüzlerce Türkmen çeşitli biçimde yaralanmıştı.
Bu vahşetler devam ederken Türklere ait mağaza, dükkan, ticaret merkezleri ve evler, Kürtler tarafından yağma edildi.
Can güvenliği yanı sıra, Türklerin mal güvenliği de kalmamıştı.
Kaynak; Ali Kerküklüden alıntı...
