Küçük Taceddin Efendi...
Hanefi mezhebi fıkıh alimi.
İsmi, İbrahim bin Abdullah'dır.
Hamid ilinde, Isparta'ya bağlı Atabey'de doğdu. Taceddin lakabı verildi.
Hamidi nisbet edildi.
Küçük Taceddin Efendi namıyla meşhur oldu.
1565 yılında İstanbul'da vefat etti.
Edirnekapı civarında, Emir Buhari Zaviyesi bahçesine defnedildi.
Küçük yaşta memleketinden ilim tahsili için ayrılan Küçük Taceddin Efendi, bugün Yunanistan sınırları içerisinde olan Serez'e gitti.
Oradaki alimlerin ilimlerinden istifade etti.
Hacı Efendi Zaviyesi'nde kalbini tasfiye ve nefsini tezkiye ile meşgul oldu.
Zahir ve batın ilimlerinde mütehassıs oldu.
İlminin üstünlüğü, ahlakının yüksekliği ile tanındı. Sultan Selim Han devri alimlerinden Sarıgürz Nureddin Efendi'nin yanına verildi.
1521 yılında Sarıgürz Efendi'nin vefatı üzerine, İstanbul'da, Başçı İbrahim Medresesi'ne, sonra Plevne'de Mihaloğlu Bey Medresesi'ne, Tire'de Kara Kadı Medresesi'ne, daha sonra da kendi memleketi olan Atabey'deki Ağras Medresesi'ne müderris oldu.
Orada ders ve fetva verdi.
1544 senesinde İznik'te Süleyman Paşa Medresesi'ne ta'yin edildi.
Bir sene sonra bu vazifeden ayrıldı.
1548'de Bursa Sultan Murad Han Medresesi'ne,
1554 senesinde Sahn-ı seman medreselerinden birine müderris oldu.
İki sene sonra da Ayasofya Medresesi'ne, 1558'da Yavuz Sultan Selim Medresesi'ne, bir sene sonra Molla Cürcan Efendi yerine Amasya'daki İkinci Bayezid Medresesi'ne müderris ve müfti oldu. Amasya'da altı seneden fazla ilim öğretip fetva verdikten sonra, ihtiyarlık sebebiyle vazİfesinden ayrılıp emekli oldu.
1564 senesinde İstanbul'a gitti.
1565 senesinde de vefat etti.
İstanbul'da Fatih Camii'ne götürüldü.
Cenaze namazını Ebüssü'ud Efendi kıldırdı.
Daha sonra Emir Buhari Zaviyesi mezarlığına defnedildi.
Taceddin İbrahim Efendi, asrının en ileri gelen alimleri arasındaydı.
Bu sırada Osmanlı Devleti'nin toprakları nasıl en geniş hale gelmişse, ilim ve fazilet ehli de o kadar çoğalmıştı.
Bu yüzden ilmi ve irfanı ile akranlarını geride bırakan alimler, bir üst vazifeye ta'yin için bir hayli bekliyor,
bu beklemeye ömrü vefa etmiyen de ebedi aleme göçüp gidiyordu.
Taceddin İbrahim Efendi de bunlardan biriydi.
Akli ve nakli ilimlerde mahir, ahlakta üstün, ibadet ve taatte, vera ve takvada, Allah'ü Te'ala'nın emir ve yasaklarına riayette çok ileri idi.
İnsanlara emr-i ma'ruf yapıp doğru yolu göstermekte pek gayretli idi.
Allah'ü Te'ala'nın bir kuluna dininden birşey öğretebilmek için kendi rahatını feda eder,
insanların ahıretini kurtarmak için sıkıntılara katlanmaktan çekinmezdi.
Birçok talebeye ilim öğreten Taceddin İbrahim Efendi, pek kıymetli eserler yazdı.
Sadr-üş-şeri'a sani'nin ''Li-Vikayet-ir-rivaye fi mesail-il-Hidaye'' adlı şerhine ve ''Şerh-i miftah'' adlı esere birer haşiye yazdı.
Müslümanların istifâdesi için birçok risale kaleme aldı.
Seyyid Şerif Cürcani hazretlerinin ''Şerh-i Mevakıf''ına da ba'zı açıklamalarda bulundu.
Oğulları Molla Haydar ve Abdülvehhab Efendiler de, babalarının yolundan ayrılmadılar.
Dinimize hizmet için çalıştılar.
