Sultan I.Murad Han'ın Şehadet Duası...
İslam'ın muzafferiyeti, benim şehid olmama bağlı ise, şehidlik şerbetini nasib buyurmasını Cenab-ı Hak'tan dua ve niyaz etmiştim.
Demek ki duam kabul buyuruldu.
Priştine'nin güney batısındaki Kosova sahasında, müttefik haçlı kuvvetleri ile Osmanlı ordusu karşı karşıya geldi.
Müttefikler, yaklaşık yüz elli bin kişilik bir orduya sahipti.
Osmanlı ordusu ise, ancak altmış bin kişi idi.
Padişah, 8 Ağustos 1389'da Kosova ovasına girdiğinde ortalığı toza dumana katan bir fırtına ile karşılaşmıştı.
Öyle müthiş bir fırtına ki, adeta göz gözü görmüyordu. İşte o gece Berat Gecesi idi.
Murad Han, iki rekat namaz kıldıktan sonra, gözyaşları içinde şu duayı yaptı:
''Ya Rabbi! Bu fırtına, şu aciz Murad kulunun günahları yüzünden çıktıysa, masum askerlerimi cezalandırma!..
Allah'ım! Onlar ki buraya kadar sadece Sen'in adını yüceltmek ve İslam'ı tebliğ etmek için geldiler!..
İlahi! Bunca kerre beni zaferden mahrum etmedin. Daima duamı kabul buyurdun.
Yine Sana iltica ediyorum; duamı kabul eyle!
Bir yağmur nasib eyle!
Bu toz bulutu kalksın. Kafirin askerini aşikar görüp, yüz yüze cenk edelim!..
Ya İlahi! Mülk de, bu kul da Sen'indir.
Ben aciz bir kulum.
Benim niyetimi ve esrarımı en iyi Sen bilirsin.
Mal ve mülk maksadım değildir.
Yalnız Sen'in rızanı isterim.
Ya İlahi! Bu mü'min askerleri küffar elinde mağlub edip helak eyleme!..
Onlara öyle bir zafer lutfet ki, bütün müslümanlar bayram eylesin!.
Dilersen o bayram gününde şu Murad kulun yolunda kurban olsun!..
Ya İlahi! Bunca müslüman askerin helakine beni sebep kılma!
Bunlara yardım eyle ve zafer bahşeyle!
Bunlar için ben canımı kurban ederim;
yeter ki tek Sen beni şehidler zümresine kabul eyle!.. Asakir-i İslam için teslim-i ruha razıyım.
Tek ki, bu mü'minlerin uğruna benim ruhum feda olsun.
Beni gazi kıldın.
Sonunda da lütfen ve keremen şehid eyle!
Amin!..''
Bu abidane münacattan sonra Sultan, fevkalade bir huzur içinde Kur'an-ı tilavetine başladı.
Çok geçmeden rahmet bulutları peydah oldu.
Kosova meydanı üzerine sağanak halinde yağmur boşandı. Rüzgar durdu. Toz bitti.
Rüzgarın kesilmesi ve yağmurun toz bulutlarını sindirmesi üzerine Osmanlı ordusunda büyük bir sevinç ve memnuniyet yaşandı.
Murad Han, secde-i şükrana kapandı.
O gün sevinç gözyaşları, yağmur damlalarıyla kardeş oldu.
Harp başlamadan evvel Murad Han, mümtaz askerlerine şu tarihi hitabede bulundu:
''Yiğitlerim! Bugün gayret günüdür.
İbraz-ı hamiyyet vakti, erlik zamanı ve mertlik demidir…
Bunca senedir vatan sizinle fahreder.
Şimdi dahi sizden cihana yayılmış bulunan şan ve şerefle dolu geçmişimizi te'yid edecek büyük muvaffakıyetler bekler.
Bugün mehabetinizle titreyen şu Kosova meydanında, bi-iznillah muzaffer bir şekilde dalgalanacak olan şanlı sancağımızın Macaristan içlerine doğru gitmesini, bundan sonra hiçbir düşman hamlesi durduramayacaktır.
Bugün kazanacağımız şanlı bir galebe, bütün Rumeli'nde i'la-yı kelimetullah'a sebep olacaktır.
İnsanın ömrü uzun olsa da ebedi değildir.
Akıbet, bitecektir.
Daim baki olan yalnız Allah Azimü'ş-şan'dır.
İ'la'yı kelimetullah ile Cennet'e kavuşmak isteyenlere, işte şu meydan-ı şan u celadet duruyor.
Gaziler! Benimle beraber Allah sadaları ile hücum ve savlet eyleyiniz!''
Bu sözlerin ardından başlayan şanlı mehterin cenk marşları arasında yükselen ''Allah, Allah…'' sesleri ile düşman saflarına hücum başladı.
8 Ağustos 1389 sabahı başlayan meydan muharebesi, sekiz saat sürdü.
Hemen hemen düşmanın tamamı imha oldu.
Muharebenin sonunda zaferin kesinleştiğini gören Murad Han, bunun şükranesi olarak muharebe sahasında geziniyor, bir şehide rastladığında:
''Muhakkak ki biz, Allah içiniz ve hiç şüphesiz ki biz O'na döndürüleceğiz!..'' (Bakara; 156) diyordu.
Katil, Müslüman Olacağım Diye Yaklaştı:
Yaralı bir cengaverinin yanına geldiği zaman ise,
onu okşuyor ve ıztırabı olup olmadığını,
bir arzusunun bulunup bulunmadığını sorarak merhamet ve şefkat gösteriyordu.
Bu esnada ölüler arasından yaralı bir Sırp askeri kalkarak;
''Beni bırakınız; padişahın elini öpüp müslüman olacağım!
Ayrıca size bir müjdem var!
Kral Leyan da yakalandı. Getiriliyor'' dedi.
Hünkar'ın muhafızları, bir anlık gafletle, getirilmekte olduğu söylenen kralı görmek üzere etrafa bakınırken, yaralı taklidi yapan Sırplı, padişahın elini öper gibi yaptı ve koltuğunun altında sakladığı hançerini hızla çıkararak kaşla göz arasında Hünkar'ın göğsüne sapladı.
Muhafızlar, neye uğradıklarını şaşırmışlardı.
Katili yakalayıp bir anda paramparça ettiler.
Böylece Murad Han'ın duası da kabul olmuş oldu. Hünkar'ın şehid olmadan önceki son sözleri şunlardı:
İslam'ın muzafferiyeti, benim şehid olmama bağlı ise, şehidlik şerbetini nasib buyurmasını Cenab-ı Hak'tan dua ve niyaz etmiştim.
Demek ki duam kabul buyuruldu.
