Peygamber Efendimizin en çok sevdiği kişiler...
Hazret-i Aişe validemize Rasulullah Efendimiz'in en çok sevdiği kişiyi sorduklarında iki ismi bildiriyor ve ardından sebebini açıklıyor.
Hazret-i Aişe validemize;
''Rasulullah, insanlardan en çok kimi sever?'' diye sordular.
''Fatıma'yı!'' dedi.
''Ya erkeklerden'', denildi.
''Onun kocasını!'' dedi ve sonra çok mühim bir noktaya dikkat çekerek şöyle devam etti;
''Bildiğim kadarıyla o, çok oruç tutan ve çok gece namazı kılan bir kişidir.'' (Tirmizi)
Seherlerde İstiğfar Ederlerdi
Cenab-ı Hak şöyle buyurur;
''O müttakiler, geceleri pek az uyurlar, seher vakitlerinde de istiğfara devam ederler.''
(ez-Zariyat; 17-18)
Asr-ı Saadet toplumu, gece kalkıp namaz kılmayı, seherlerde evrad ü ezkarlarını ifa etmeyi ve Kur'an okumayı, sıcak yataklarına tercih ediyorlardı.
O mes'ud toplumda seher ve fecir vakitleri,
''İstiğfar ve dua vakti'' olarak biliniyor ve ona göre itina gösteriliyordu.
Hatta gece karanlığında evlerinin yakınından geçenler, arı uğultusu gibi zikir ve Kur'an sadaları işitiyorlardı.
KUR'AN TİLAVETİNİN ÖNEMİ:
Kadı Beydavi, bu durumu şöyle ifade etmektedir;
''Ümmet için beş vakit namaz farz olup da gece namazı sünnet haline gelince, Rasulullah, ashabın ahvalini müşahede sadedinde gece vakti hücre-i saadetlerinden dışarı çıkıp ashabın evleri arasında dolaşmış ve o evleri Kur'an kıraati,
zikir ve tesbih sesleriyle arı kovanları gibi uğuldar bir halde bulmuştu.'' (Envaru't-Tenzil)
Allah Rasulü, şöyle buyurmuştur;
''Ben, yumuşak kalpli Eş'ari kabilesinin gece evlerine girerken okudukları Kur'an seslerini çok iyi tanırım. Sefer esnasında gündüz nerede konakladıklarını görmesem bile, gece onlardan yükselen Kur'an sesinden yerlerini hemen tanırım…'' (Buhari)
Hazret-i Aişe, şöyle der:
Hazret-i Peygamber, odamda teheccüd namazına kalktı.
Mescidde namaz kılan Abbad bin Abdullah'ın sesini duydu;
''Ey Aişe, bu Abbad'ın sesi mi'' buyurdu.
Ben de;
''Evet!'', dedim.
Bunun üzerine;
''Allah'ım, Abbad'a merhamet eyle!'', diye dua etti. (Buhari)
Rasulullah, sekiz veya dokuz gece, yatsı namazını gecenin üçte birine kadar te'hir etmişti.
Bunun üzerine Hazret-i Ebu Bekir;
''Ya Rasulallah! Yatsıyı biraz erken kıldırsanız gece ibadetine kalkmamız daha kolay olur!'', dedi.
Allah Rasulü, bundan sonra yatsıyı erken kıldırdı. (İ.Ahmed)
Hazret-i Ömer, gece teheccüd namazı için kalktığında şöyle dua ederdi;
''Ya Rabbi, bulunduğum yeri görüyorsun,
ihtiyacımı biliyorsun! Allah'ım beni huzurundan ihtiyacı görülmüş, her türlü korku ve tehlikelerden kurtulmuş, Sen'in emirlerine derhal icabet eden, duası kabul edilen, hatalarını affettiğin ve kendisine rahmet ettiğin bir kulun olarak döndür.''
Namazını bitirince de;
''Allah'ım, dünya üzerinde baki kalan bir şey göremiyorum.
Orada müstakim bir hal de yok.
Allah'ım, beni dünyada ilimle konuşan, hikmetle susan kullarından eyle!
Allah'ım, bana fazla dünyalık verme ki azmayayım, malımı iyice azaltarak zor durumda bırakma ki, ibadet ve vazifelerimi unutmayayım.
Şüphesiz, az olup da kifayet miktarı olan mal,
çok olup da ibadet, zikir ve mes'uliyetlerden gafil bırakan maldan daha hayırlıdır.''
(İbn-i Ebi Şeybe, Musannef)
Hayatı boyunca teheccüde çok ehemmiyet veren Amir bin Rebia, gece namazı kılarken vefat etmişti.
İnsanlar kurtuluşu imkansız bir fitneye duçar olduklarında, Amir'e rüyasında;
''Kalk, Allah'tan, salih kullarını koruduğu fitneden seni de korumasını iste!'' denildi.
O da hemen kalktı ve namaz kıldı.
Namazı müteakip hastalandı ve kendisi hiç dışarı çıkmadan evinden cenazesi çıktı.
(Heysemi)
Tabiinden Amir bin Abdikays, ölümü yaklaşınca ağlamaya başladı.
''Niçin ağlıyorsun?'' diye sordular.
O da şu cevabı verdi:
''Ne ölüm korkusuyla, ne de dünyaya duyduğum hırs sebebiyle ağlıyorum.
Lakin sıcak günlerde oruç tutmaktan ve geceleri ibadet için kalkmaktan teheccüdden mahrum kalacağım diye ağlıyorum.'' (Zehebi)
Gönül insanlarının, ibadetlerin son derece faziletli olduğu, istiğfar ve duaların kabul edildiği, günahların silindiği ve bedenin sıhhat bulduğu seher vakitleri için şöyle dedikleri nakledilmektedir:
''Geceleri ihya etmek, Allah Te'ala'nın:
''Ey mülkün gerçek sahibi olan Allâh'ım! Sen mülkü dilediğine verirsin…'' (Al-i İmran; 26) ayetinde işaret buyurduğu hakiki mülk ve saltanattır.'' (Mecmuatü'r-Resail)
Kaynak:Asr-ı Saadet Toplumu...
