25 Aralık 2025
Facebook
Twitter
Instagram
YouTube
İstanbul
Hafif yağmur
11°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Ara

İstanbulun İlk Kadısı Hızır Bey...

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

İstanbul'un ilk kadısı, alim ve şairdir. 

Sivrihisar kadısı Emir Celaleddin Arif'in oğludur. Köklü bir sipahi ailesine mensubdur.

Hızır Bey Çelebi'yi önce babası okuttu. 

Sonra Bursa'da Molla Yegan'a gönderdi. 

Çok kabiliyetli ve çalışkan olan Hızır Bey Çelebi çabuk ilerledi.

Genç yaşta Molla Yegan'ın damadı oldu. 

Yine genç yaşında Sivrihisar Medresesi'ne müderris tayin edildi. 

İkinci Murad'ın yaptırdığı Ergene Köprüsü'ne üç mısrası Türkçe, son mısrası Farsça olan bir tarih düşürdü. 

Bu sırada yirmi yaşlarındaydı. 

839'da Sivrihisar kadısı olan Hızır Bey Çelebi'nin bu vazifeye hangi tarihte tayin edildiği belli değildir. Zamanındaki alimlerin içerisinde şöhret kazanmıştır.

851'de Bursa'da bir medreseye müderris oldu. 

Fatih çağının ünlü alimleri olan Molla Kastalani, Muslihiddin, Hayali, Hocazade de hep onun Bursa'da yetiştirdiği talebelerdir.

Fatih, Hızır Bey Çelebi'ye çok değer vermiştir. İstanbul fetholunduğu zaman onu İstanbul'un ilk kadısı yapmış, oğulları Beyazıd ile Mustafa'nın Edirne'de yapılan sünnet düğününe onu da çağırmış ve Hızır Bey Çelebi ziyafette tarihçi Şükrullah ile beraber Padişah'ın karşısında oturmuştur. 

Hızır Bey Çelebi, bu sırada meşhur Behçet'ut-Tevarih'in bir kısmını bitirmiş olan Şükrullah'a bir takriz yazmıştır.

 

Fatih'in Hızır Bey Çelebi'ye değer vermesinin sebebi:  

Birincisi; ''Fatih'in tahta geçtiği sıralarda Osmanlı ülkesine acem beldesinden gelen bir alimin ilmi tartışmalarda Türk alimleri aciz bırakması üzerine Fatih'in çok üzülmesi ve kendisine tavsiye olunan Hızır Bey Çelebi'yi çağırtarak acemle karşılaştırması hakkındadır. 

Meclise sipahi kılığı ile girip acem alimin istihzazına uğrayan Hızır Bey Çelebi, onu ilmî konuşmada yenerek Fatih'in büyük teveccühünü kazanmıştır.''

İkincisi; ''Fatih'in hocası Molla Gürani ile Arabca üzerine yaptığı bir tartışma hakkındadır. 

Hızır Bey Çelebi İcalet-ul-Leyleteyn adını verdiği Arabca bir manzumeyi Padişah'a takdim etmiş, Padişah'da bunu Molla Gürani'ye göstermiştir. 

Molla Gürani, bu manzumede;

"Uzaklıktaki aşk benden arayı çoğalttı. 

Aranın uzaklığı şark ve garbın uzaklığı kadardır. 

Ey Sultan, benim bu manzumem bir veya iki gecenin acelesidir. 

Halbuki ders günlerimde meşguliyetimle beraber idi. 

Aynı zamanda iki saat da olsa dersimden ayrılmadım. 

"şeklinde tercüme ettiğimiz kısımda ve Kaside-i Nuniye içinde, " Yezid o iblisten daha fazla fitne fesadlık çıkarmadı. 

" sözünde geçen''zade'' fiilinin müteaddi olarak kullanıldığını, halbuki fiilin müteaddi değil lazımi olduğunu söylemiş ve bu fikrini Padişah'ın emriyle manzumenin kenarına yazmıştır. 

Alimlerin arasındaki ilmi mücadeleden çok hoşlanan Fatih, Molla Gürani'nin itaraz kaydını Hızır Bey Çelebi'ye göndermiş; o da Kur'an'ın  ''Fi Kulubihim meradun fezadehu mullahu meradun",  

''Onların kalbinde maraz var. 

Allah Teâlâ da onların marazlarını çoğalttı..." mealindeki ayetini şahid göstererek fiilin müteaddi olduğunu isbat etmiştir.

Hızır Bey Çelebi, Molla Fenari ile birlikte o zamana kadar gelen alimlerin en üstünü olarak kabul edilmiştir. 

Türk edebiyatında ebced hesabıyla tarih söylemeyi geliştirmiş, hatta Türkçede ebcedle tarih düşürmeyi icad eden kişi diye telakki olunmuştur. 

Türkçe, Arabca, Farsça şiirler yazmışsa da,  

Türkçe ve Farsça yazdıklarından ancak birkaç mısra kalmıştır. 

Arabca meşhur Müstezadı bu dile hakimiyetini gösterir. 

Ayrıca bu manzumede aruz veznini, o devirde asla görülmeyen bir ustalıkla kullanmıştır.

En ünlü eseri, akaid ilminden bahseden Cevahir-ul-Akaid kasidesidir. 

Bu Arabca kaside yüzbeş beyitli olup medreselerde ders kitabı olarak okutulmuştur. 

Kaside-i Nuniye'nin şerhlerinden elimizde 1169 yılında vefat eden Şeyh Davud bin Muhammed el-Karsi'nin şerhi, Mevlana Şemseddin Ahmed yani, Hızır Bey'in talebesi Hayali'nin şerhi ve haşiyesi, Osman Aryani'nin yazmış olduğu Hayr-ul-Kalaid şerhi ve Seyyid el-Hac Muhammed Şükrü bin Ahmed Ata yani Gelenbevi'nin damadının Osmanlıca yazmış olduğu Tuhfet-ul-Fevaid ala Cevahir-il-Akaid şerhleri mevcuddur.

Hızır Bey, 682'de ölen Kadı Siraceddin Mahmud'un yazmış olduğu mantığa dair Metaliu-l-Envar'ı Fatih'in emriyle Farsçaya çevirmiştir.  

Hızır Bey Çelebi'nin üçü erkek, ikisi kız olan beş çocuğu içinde, Hoca Paşa diye anılan Tazarruat adlı eserin sahibi Sinan Paşa,  

Ya'kub Paşa ve Ahmed Paşa da tanınmış alim ve edebiyetçı şahsiyetlerdir. 

Kızları da Sultan Hatun ile Fahrunnisa Hatun'dur. Kaynaklar; Kamus-ul-A'lam,  

El-Fevaid-ul-Behiyye fi Teracum-il-Hanefiyye,  

Keşf-uz-Zunun ve Türk ansiklopedisi..

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *