Akabe Biatları...
''Bi'setin 12. senesi-Miladi 621''
Medineli 12 kişilik bir kafile Mekke'ye çıkıp geldi. Akabe denen küçük ve dar vadide bir gece vakti, gizlice Resul-i Ekrem'le buluşarak, görüştüler.
Bu görüşme sonunda da;
''Allah'a hiçbir şeyi eş ve ortak koşmamak,
Hırsızlık yapmamak,
Zinada bulunmamak,
Çocuklarını öldürmemek,
Kimseye iftira etmemek,
Hiçbir hayırlı işe karşı çıkmamak,
üzere Peygamber Efendimize biat ettiler.''
Bu biattan sonra Peygamber Efendimiz,
kendilerine hitaben şöyle konuştu;
''Sizden, verdiği sözde duranın ücret ve mükafatını Allah, tekeffül etmiş, onlara cennet hazırlamıştır!
Kim, insanlık icabı bunlardan birini işler de ondan dolayı dünyada cezaya uğratılırsa,
bu ona keffaret olur!
Kim de, yine bunlardan, insanlık haliyle birini irtikab eder de işlediği o şeyi Allah gizler,
açığa vurmazsa, onun işi de Allah'a kalır.
Dilerse onu bağışlar, dilerse azaba uğratır!''
Ayrıca bu Müslümanlar, Resul-i Ekrem'le aralarında şu şekilde bir anlaşma da akdettiler;
''Gerek sıkıntı ve darlıkta ve gerekse refah ve sevinç halinde ''söz'' dinlemek ve itaat etmek başta gelir.
Ve sen bizzat, bizim üstümüzde bir tercihe sahip olacaksın ve senin hiçbir iyi hareketinde sana karşı itaatsizlik etmeyeceğiz.''
İlk Akabe Biatında bulunanların yapmayacaklarına dair söz verdikleri yukarıdaki hususlar,
huzurlu bir cemiyet hayatının temelini teşkil eden
unsurlardır.
Bu çirkin hareketlerin hakim olduğu cemiyetlerde elbette emniyet ve asayiş olamazdı.
Akabe Mescidi:
İnsanlığı huzur ve saadete kavuşturmak ve cemiyet hayatını asayiş temeli üzerine oturtmak için gelen İslam, elbette bu hususları vazgeçilmez birer esas olarak kabul edecek ve bu hususta müntesiplerinden kesin söz alacaktı.
Biatta Bulunanlar:
Bu ilk Akabe Biatında bulanan Medineli
12 Müslüman şunlardır;
''Es'ad b. Zürare,
Avf b. Haris,
Muaz b. Haris,
Rafi'b. Malik,
Zekvan b. Kays,
Ubade b. Samit,
Yezid b. Sa'lebe,
Abbas b.Ubade,
Kutbe b. Amir,
Ukbe b. Amir,
Uveyn b. Saide,
Ebu'l-Heysem Malik b.Teyyihan.''
Medineli bu Müslümanlar, görüşmelerden sonra yurtlarına geri döndüler.
Bir müddet sonra, Medineli Müslümanlar,
Resulullah'tan kendilerine İslam adab ve erkanını öğretecek bir Kur'an muallimi göndermesini istediler. Resul-i Ekrem, onların bu tekliflerini, fıtraten oldukça nazik ve medeni, aynı zamanda güzel bir simaya sahip, Kureyş'in eşrafından genç sahabe olan
Mus'ab b.Umeyr Hazretlerini göndererek derhal yerine getirdi.
Esad b. Zürare Hazretleri, Medineli Müslümanların bir nevi önderliğini yapıyordu.
Bu sebeple genç sahabe, Kur'an muallimi Mus'ab b. Umeyr (r.a.), Medine'ye gelince, onun evinde kalmaya başladı.
Artık bu ev, Müslümanların buluşmaları için merkezi bir yer teşkil ediyordu.
Bizzat Resul-i Kibriya'dan dersini almış bulunan
Hz. Mus'ab, zamanı ve şartları çok iyi değerlendirebilen, fırsatları çok güzel kullanabilen bir sahabe idi.
Bütün gayret ve himmetini, Medine'de İslam'ın yayılmasına hasretmişti.
Kabilelerin hatırı sayılır kimseleriyle görüşüyor, konuşuyor, onlara; ''Kavl-i Leyyin'le'' İslam'ı anlatıyordu.
Medineli Müslümanların Kur'an muallimi Hz.Mus'ab
b. Umeyr, onların reisleri olan Es'ad b. Zürare (r.a.) evinde kalıyor ve İslam'ı tebliğ ve yayma hizmetini buradan yürütüyordu.
Medine'de birçok kimse Müslüman olmuştu,
ama İslam'ın daha da hızlı intişarı için bazı maniler vardı.
Evs kabilesinin Reisi Sa'd b. Muaz ile yine reislerden bulunan Üseyd b. Hudayr, henüz Müslüman olmamışlardı.
Onların bu durumu haliyle halka da tesir ediyordu.
Sa'd b. Muaz, Esa'd b. Zürare Hazretlerinin halasının oğlu idi.
Bir gün Mus'ab ile Es'ad Hazretleri, Beni Zafer'e ait bir evin bostanındaki Merak kuyusunun başında oturmuş, sohbet ediyorlardı.
Etraflarında Müslümanlardan da birçok kimse vardı.
Bu sırada elinde mızrağı olduğu halde,
Üseyd b. Hudayr yanlarına çıkageldi.
Hiddet ve şiddetle;
''Siz, bize neye geldiniz?
Birtakım aklı ermez ve zayıf kimseleri aldatıp azdırıyorsunuz!
Hayatınızdan olmak istemiyorsanız,
derhal buradan ayrılın!'' dedi.
Hz. Mus'ab, ''Hele biraz dur, otur!
Sözümüzü dinle, maksadımızı anla!
Beğenirsen kabul edersin, beğenmezsen o zaman engel olursun'' diye gayet nazikçe mukabelede bulundu.
Üseyyid, ''Doğru söyledin!'' dedi ve mızrağını yere saplayarak, yanlarına oturdu.
Hz. Mus'ab, ona İslamiyet hakkında bir konuşma yaptı ve Kur'an-ı Kerim okudu.
Üseyyid, kendisini tutamayarak,
''Bu ne kadar güzel, ne kadar iyi bir söz!'' diye konuştu ve ''Bu dine girmek için ne yapmalı?'' diye sordu.
Mus'ab (r.a.), ona İslam'ı anlattı.
O da şehadet kelimesini getirerek İslamiyetle müşerref oldu.
